12 Eylül 2017 Salı

Küçük bir hoşçakal!


Biliyor musunuz, 1 saat sonra öleceksiniz deseler belki panik yaparım ama 3-5 aylık ömrün falan kalmış deseler hiç panik yapmam. Çünkü...
Çünkü yaşamın bir kesit olduğunu biliyorum mevsimler gibi birbirini tekrar eden...
Çünkü hayatta yaşamadığım, yaşayamadığım, yaşamak istediğim hiçbir şey kalmadı.
Çünkü benim öyle doyumsuz bir yapım falan yok...
Yaşamın zirvesi diye bir şey yok benim için...
Yaşam, yaşadığın süreçten keyif alabilmekten başka bir şey değil; hedef, sadece yaşadığın yola ivme kazandıran bir şey olabilir en fazla; ümidini kesmezsin yaşamdan bu sayede belkide...
Hayatta çok para kazanmak, lüks yaşamak gibi derdim olmadı hiç...
Para benim için sadece müzik albümleri alan, kitap ve dergileri satın alan bir araçtı...
Hep ucuzluktan giyindim, hep bir fakir gibi yemek yedim. Hamburger-pizza nedir bile bilmedim, dışarıda yemek de neyin nesiymiş durumlarında oldum hep...
Kıyafetlerim hep 3-5 liralık şeyler oldu, en fazla 20-30 lira ödemişimdir. Bir keresinde marka bir kot monta parayı kıydım; o da kampanyadan 45 liraya düştüğü için.
Başarı derseniz göreceli bir kavram. Zaten başarıda belirleyici olan kişinin kapasitesi. Onu da zorlayarak bir tık fazla başabilirsin bir şeyi...
Sevgi mi dediniz..? Çıkarcı dünyada, çıkarsız sevginin olmadığını öğrendim. Anne sevgisiydi tek gerçek sevgi...
Seks mi dediniz; Özgürlük derim bu konuda. Özgür bir insanın, kafasına ahlakçılığı hiç takmayan bir kişinin yaşayabileceği kadar sınırsız bir hayatım oldu bu konuda.
Geriye ne kalmış olabilir yaşamak isteyebileceğim...
Hayvanlarla, özellikle kedilerle çok güzel bir dostluk yaşadım...
İnsanlarla toplumsal anlamda varolabilecek kadar bir iletişimim, ilişkim oldu sayılır.
Kişisel olarak müzik, fotoğraf, okumak, spor, dans gibi hobileirm ve faaliyetlerim oldu...
Elimden geldiğince dünyanın bütün müziklerine sahip olmaya çalıştım, bütün müziklerini dinlemeye çalıştımm.
Yaşamdan sıkılmadım, yaşam konusunda ümitsizliğim falan da yok ama...
Artık heyecanla gelecek planları yapasım gelmiyor; yaşadığım sürece boş durmamak adına bir şeyler yapmacağım gibi bir durum söz konusu.
Şunu da öğrendim; hayat hiç ertelenmemeli... Şunu da yarın yaparım, önümüzdeki yıllarda yaparım gibi bir şey yok. O anda ne yaşarsan, o gerçek, o kar...
Ertelediklerim oldu... Ne bileyim işte biraz daha kabuğuma çekilince okurum diye aldığım kitaplar, vesaire...
İşte böyle...
Yarına çıkarız belki de, önümüzdeki günlere, aylara çıkacağımızın garantisi yok.
Bu dünyadan vicdanım rahat ve huzur içinde gideceğimin bilincindeyim. Tek üzüntüm annemin benden önce gitmesi ve birlikte yaşadığımız kedilerimin ölümleri.
Onun dışında ne bir şeye çok üzüldüm, ne bir şeyleri çok sevdim, ne bir şeyleri çok özledim... Duygularımı tam olarak yaşayacağım bir çağın insanları arasında olmadığımı hep hissettim...
Belki de bu gezegende bir deneyimdi yaşntım. Başarılı olamadım diyebilirim ama her şeye rağmen yaşamdan hiç kopmamam da bir başarı sayılabilir...
Şimdi söyleyebilrsin doktor, hazırım!
Belki "sonrası"nda  yazma isteğim falan olmayabilir diye yazayım dedim...
Aaa! Söylemek istedikleirmi de söyledim sayılır bu dünyada. Kapanmazsa da blog yazılarım baki kalır...
Birilerini üzmüş müyümdür; ya hak etmiştir, ya da kendi alınganlığıdır gerçeklerden.
Ben niye üzüleyima ayol!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder