19 Haziran 2017 Pazartesi

Homofobiye en güzel cevap, hayatını yaşamak!


Her hafta buluşuyoruz 2-3 kişi de olsak. Bu akşam da 3 kişiydik. Her zaman diyorum buluşmamızda kaç kişinin önemli olmadığını. Kalabalık olmakla az olmak arasında pek bir şey farketmiyor bakış açısının özgürlüğü açısından. Çok olunca da aynı anlayışa sahip olunuyor. Çünkü daha "biz", güzel şeyler istiyoruz ama ne istediğimizi, bizi özgürlüğe götürecek şeyleri bilmiyoruz, yolumuzu-yordamımızı bilmiyoruz. Şuna inanıyorum ki gün gelecek LGBTİ'lerin mücadelesinden çok hayatın dönüşmesiyle gelecek farklılıklara özgürlük . Ama bizlerin de homofobinin azalması için haklarımıza "kibrit suyu" dökmememiz gerekiyor. LGBTİ hakları ve haklılığı için extra bir çaba bile ayrımcılık sayılabilir ama mücadele etmenin kime zararı olmuş ki. LGBTİ olmasak da başarı güzel değil mi? Ben eşitlik ve özgürlük için hiçbir şey yapma mecburiyetimiz yok düşüncesine katılmıyorum. Heteroseksüel olsaydık gene boş mu duracaktık? Güzel bir şeyler başarma azmi hem bize iyi gelecektir, hem de bize bakış açısını iyileştirecektir. Yaşamsal eylemler gerçekten farklılıklara bakış açısını biz farkında bile olmadan dönüştürüyor. Ben kısacık hayatımda bile bunu o kadar net bir şekilde hissettim ki. Genel anlamda da bu esnekliği farkedebiliriz aslında....

Biz az da olsak bir araya gelince artık LGBTİ konularına bile değinmiyoruz. Çünkü bizim yönelimimizle veya cinsiyetimizle ilgili bir problemimiz yok ki. Dışarıdan da bu konuda rahatsızlık vermiyorlar ki bize... Çünkü hayata karışmak farklılığımızdan rahatsızlık duyulmamasını sağlıyor. Çünkü bu sayede herkes gibi olduğumuzu, kimseden farkımzıın olmadığını, cinsel yönelimin a veya b şeklinde olmasının kimseye zararı olmadığını kanıtlıyoruz. Evet milyonlarca kere söylüyorum ama eşit ve özgür yaşamak istiyorsak hayata karışmamız gerekiyor, pusmamamız gerekiyor. Tabi bunun için önce kafamızın içindeki zindanları yıkmamız gerekiyor. Nefret sadece cinsel yönelim farklılığına karşı yok ki heterosekssit dünyada... Neden cinsel yönelime olan nefreti niye aşılamayacak bir engelmiş gibi büyütüyoruz ki kafamızın içinde? Heteroseksist dünyada eşcinselliğin % 90'larda nefret unsuru olması bizi ürkütmemeli bence. Ben, olay ne kadar birebir cereyan ediyor, benim hayatımı genel anlamda ne kadar olumsuz etkiliyor, ben oradan bakarım olaya. Bakınız ben yıllarca çalıştım, hala çalışıyoruz homofobik engellere rağmen ama bu hayatımızı elimizden almıyor. Son yıllarda iyice gördüm ki, hayatta ne kadar sosyalleşirsek aramızdaki farklar çok hızlı eriyor. Biz cesurca yaşarsak, toplum zaten bizi işin cinsellik tarafına çekmiyor ama bir şey yapmamamız bile önyargıların devam etmesine sebep oluyor. Haa, yok mudur insanların içinde nefret bizlere karşı; nefret var diye nefrete göre mi hareket edeceğiz..?

Bu akşam da ne konuştuk..? Hiç LGBTİ konusunda değinmedik bile. Eskiden konuların hafifliğinden, bir şey yapılmamasından şikayetçi olurduk, şimdi özel ilişkiler gündem oluşturuyor, kişisel hobiler, bakış açıları, eylemler gündemimizi oluşturuyor. Yiyiyoruz-içiyoruz, sohbet ediyoruz, müzik dinliyoruz, o an içimizden ne gelirse onu yapıyoruz. Çünkü biz zaten hayatın içindeyiz onurlu bir şekilde her gün, her dakika, her saniye... Benim hayatımı yaşamama cinsel yönelimim engel değil; çünkü doğamı seviyorum. Doğaya karşıtlıksa deliye cevap vermek gibi bir şey benim için. Versem ne olacak, vermesem ne olacak. Benim en güzel cevabım hayatımı onlardan eksik olmayacak bir şekilde yaşama çabası... Kendine zorluk çıkaran en başta sensin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder