7 Mayıs 2017 Pazar

Parçalanmış hayatlar


Haftalık buluşmalarımız kesintisiz devam ediyor ve mekan sıkıntımız falan olmadığı ve olmayacağı için de ölüm-kalım meselesi olmadığı sürece kapılar hep açık olacaktır, mücadele devam edecektir geleneksel formatların dışında.
Katılım formülümüz evrensel bir eşcinsel anlayışı üzerine kurulu cinsiyetsiz ve bilimsel-doğal, katılımcı profilimizse sevgi, saygı, samimiyet ve iyi niyet gibi pozitif bir ruh halinde olan kişilerden oluşuyor. Bizi kandırıp aramıza sızmaya çalışanlar zaten seleksiyona uğruyor.
Aktivizm şeklimiz, kendimizi kazanıp hayatın içinde kendimiz olarak özgüvenli bir biçimde salınmak. Çünkü doğal bir yaşam insanları daha inandıracak ve ikna edecektir. 
Buluşmalarımızda paylaştığımız hayatlarımız gidiş yolumuzu pekiştiriyor, yolun başında olanlara cesaret veriyor. Yaşam birikintilerimizi paylaşmak bizi de iyileştiriyor ayrıca.
Sağlam bir duruş sergiliyoruz hayattımızdan ve ideallerimizden vazgeçmeyerek, buluşmalarımız da kaymağı oluyor özgün yaşamlarımızın, zorlu yaşamlarımızın... Evet terapi gibi de olmuyor dersek yalan söylemiş oluruz.
Ayakta kalanlarımızın yaşamları gerçekten bir film gibi; gözyaşı dolu, yürek burkan acılarla dolu, sevgiye hasretlik dolu, insana özlem dolu ama bir o kadar da gururlu...
Hayatlarımız(bazılarımızın) dünya gezegenine tohum saçmak gibi eşcinselliğimizin mücadelesini hayatın içinde vermekle geçmiş; elimize bayrak alıp slogan atamaktan çok kimliğimizi yaşayarak, en azında yaşamaya çalışarak...
Geriye baktığımızda iyi veya kötü bir eşcinsel anıt dikebilmişiz zihinlerde ama ikili hayatlar, parçalanmış sevgiler ve paramparça yürekler de bırakarak...
Kimliklerimize dair hislerimiz ne derece doğru bedenlerde telaffuz edilmiş tartışılır ama heteroseksist dünyanın hayatımıza ve bu hayatın gidişatına ters yönde etkisi % 100. Çünkü heteroseksizmin olmadığı bir dünyada bizler bambaşka eşcinseller olabilirdik. Doğal bir dünyada doğamızı yitirmemiş olabilirdik, doğal zannettiklerimizin de yapay olduğunu görebilirdik. Doğal olmayan yaşamlarımız da, cinsiyetçiliğimiz de, formlarımızı bozmamızın da, deforme yaşamlara kendimizi adapte etmeye çalışmalarımız da heteroseksizm yüzünden işte...
Mutlu muyuz; mutlu olmaya çalışıyoruz, idareten yaşamaya çalışıyoruz aldığımzıın nefesin hakkını verebilmek için.
Yaşanılan zorluklara bakıyorum da, yani homofobik açıdan diyorum ve bu homofobi yüzünden paramparça olan yürekleri, yaşanamamış veya yarım yaşanmış hayatları, ikili hayatları, zorunlu yapıya ters hayatları... Bütün bunların sorumlusu heteroseksizm, yani cinsiyetçilik...
Sevgisizliğe sebep oluyor heteroseksizm, nefrete sebep oluyor, şiddete ve ölümlere sebep oluyor... İnsanları kendileri olmaktan vazgeçmeye zorluyor. Amacına da ulaşıyor. Bireyler birbirlerini sevmiyor, birbirlerinden nefret ediyor bu yüzden. Eşcinsellik kötüdür diye bir şablon oluşturulmuş ve herkes o şablona göre yetiştiriliyor. Kişi o şablona uymayınca da ötekileştiriliyor. Sonra da malumunuz... 
Anne-baba bile çocuğunu sevmiyor, heteroseksüel yaşama zorlanan eşcinsellerin çocukları ebeveynlerinden nefret edebiliyor.
Herkesin kafasında soru işaretleri var eşcinsellikle ilgili ve neticesinde nefret, sevgisizlik, kopan hayatlar, özlemler, gözyaşları var... Duygusal bir savaş halindeyiz cinsiyetçilik yüzünden kısaca...
LGBTİ tabirlilere bakıyorum da... Toplumun aynısı... Bir kere cinsiyetçiler... Sonra da yaşamları ego ve çıkar üzerine kurulu. Kendilerine yabancılar. Birbirlerini ötekileştiriyorlar bu yüzden. O kadar uzaklar ki hak mücadelesine...
Heteroseksizmin homofobisinin mağdurular. Ve bu aşamada daha tarafsız kurumlar ve birimler bile formalite kalabiliyor homofobi mağduru eşcinsellere karşı; keza LGBTİ örgütleir de...
Katılımcı mülteci eşcinsel arkadaşlarımızdan biri meslak hastalığı kurbanlarından biri. Gerekli tedavi sağlanmazsa yürüyemeyecek bir süre sonra ama çalışmak zorunda hayatını idame ettirebilmek için. Müracat ettiği hiçbir yerden olumlu cevap alamamış. Ve aynı konumda, yani işçi haklarının ihlal edilmesinden dolayı meslek rahatszılığına yakalanmış o kadar mülteci eşcinsel var ki, hatta ölen... Ama her şeye rağmen yaşamak için hayata tebessümle bakabilme çabasını sarf etmek zorundayız.
Haftaya tekrar Pazar günü saat 20:30'da toplanacağız. Cumartesi sadece bir denemeydi. Alışmışız Pazar gününe katılımımıza daha uygun bir gün...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder