18 Nisan 2017 Salı

Eşcinselliğin cinayetinin bile adı yok


Her türlü ölüme, her türlü cinayete bir ad koyulur ama eşcinsellikle ilgili olan cinayete eşcinsel cinayeti veya kriminal adla bile nefret cinayeti denmez. Çünkü eşcinsellik ölüme bile yakıştırılamaz. Çünkü eşcinsellik utanılacak bir şey olarak düşünüldüğü için, öldükten sonra bile dile getirilemez. Bu sadece geride kalanları bağlayan bir durum değil; eşcinsellere ölmeden önce sorsan, öldükten sonra onlar bile eşcinsel olarak bilinmek, anılmak istemezler. Bu da gösteriyor ki homofobinin tek belirleyicisi heteroseksist heteroseksüeller değil, heteoseksist eşcinseller de.

Gerçekten yaşam biçimimizin adını koyamamak bizi asıl öldüren şey. Kendimizin arkasında gururla duramamak bu kadar gözden çıkarılmamızın sebebi. Çünkü insanların gözünde bir değerimiz yok gerçek kimliğimizle hayatın içinde yer almadığımız için. Nefret cinayetine kurban giden eşcinselliğimiz, ama eşcinselliğimizle beraber biz de gidiyoruz ne yazık ki. Eşcinselliğimiz bizden bağımsız olsaydı, zaten eşcinseller de o kılıfı çıkarır atardı heteroseksist dünyada hiç düşünmeden!

Eşcinselliğimize sahip çıkmazsak, biz de eşcinselliğin öldürülmesiyle çok kolaycık öldürülürüz işte nefret cinayetlerinde olduğu gibi ve en yakınlarımız tarafından bile hiçbir şekilde anılmamak üzere gömülürüz. Sadece toprağın altına değil, hatırlanamayacak şekilde derinlerine düşüncelerin, beyinlerin. Öldükten sonra bile birilerinin nefretine öteki malzemesi olmaya devam ederiz. Her eşcinsellikle alakalı konuda sonu kötü biten örnek olarak gösteriliriz.

Yok sayılıyoruz işte her şekilde ama bunun suçunu sadece bizleri anlayamayan beyinlere yıkamayız; bu suça kendimiz de ortağız kendimizi, eşcinselliğimizi sevmediğimiz için. Seviyor muyuz; sevmiyoruz! Hepimiz toplumsal cinsiyet rollerine benzetmeye çalışmıyor muyuz kendimizi? Kılını tüyünü bile toplumsal cinsiyete indirgeyen, doğal varoluşunu mu sever? Tüm LGBTİ+'lar bile erkekliğe ve kadınlığa endekslemişler kendilerini. Transları da aynı, eşcinselleri de aynı; herkeste bir karı-koca rolü mevcut...

Denizli'de işlenen ve "korkunç cinayet" başlığı altında verilen ölüm haberi çok büyük ihtimal gene konuyla alakalı; yani eşcinsellikle, erkek erkeğe beraberlikle ve de heteroseksiszmle. Birlikte yaşıyorlarmış. Biri feminen bir tip, diğeri maskülen. Yani burada da erkek erkeğe de olsa bir karı-koca hayatı mevcut gibi bir durum söz konusu büyük olasılıkla anladığım kadarıyla. Ve kadın cinayetlerine ne kadar çok benziyor değil mi eşcinsel cinayetleri? Bu da heteroseksistçe bir yaşamın bizi mutlu sona götürmeyeceğinin bir göstergesi. LGBTİ'lerin cinisyetçiliğinden bahsederken ben işte bunu demek istiyorum; heteroseksizmden bağımsız bir hayat tahayyül edemiyoruz ne yazık ki.

Not: Cinayetin sebebi kıskançlıkmış. Karı-koca hayatı yaşayan eşcinsel çift arasında çıkan kıskançlık krizi, erkek rolünü üstlenenin, diğerinin ağzını, dilini ve kulağını kesmesiyle başlayıp, rastgele bütün vücuda isabet eden bıçak darbeleri neticesinde ölümle sonuçlanıyor.

CİNAYETİN ARDINDAKİ GERÇEK SEBEP

Bütün bunları düşündüğümüzde...
İnsana koyan ve de düşündüren, LGBTİ'lerin homofobiden dolayı heteroseksist değil de, gerçekten heteroseksist oldukları için heteroseksist olmaları... Neden heteroseksist oldukları da beni o kadar ilgilendirmiyor; aşsınlar kendilerini biraz artık. Cep telefonunu falan ileri boyuttan kullanmasını biliyorlar da internette birazcık araştırma yaparak cinsiyetçiliğin zararlarını mı öğrenemiyorlar?

Bu cinayetten benim, 3-4 gün sonra haberim oldu; o da Denizli'deki gizli bir eşcinselin haber vermesiyle. Oysa Denizli'deki bütün eşcinseller biliyormuş ve konuşuyormuş olayı. Ulusal basında da yer bulmadı sanırım ki okumadım. LGBTİ örgütlerinde de yer bulmadı haber gözlemlediğim kadarıyla. Demek istediğim şu... LGBTİ'lerin olaya cinsiyetçi yaklaşımı, nefret cinayetlerinin asıl sebebinin savsaklanmasına neden oluyor. Trans arkadaşıma diyorum ki, "Toplumsal cinsiyetin LGBTİ'liğe uyarlanması, eşcinsel cinayetlerine sebep olabiliyor." O da diyor ki, "Ben de seviyorum ilişkilerimde kadın erkek rolünü ama ezdirmeyeceksin kendini." diyor. Kadınlar da öyle diyor ama ipleri ele geçiren heteroseksizm öyle demiyor; ezip geçiyor.

Bu, bir aile içi olayı gibi düşünülmeyip, dışarıdan bir kişi tarafından işlenen nefret cinayeti olsaydı LGBTİ camiası tarafından daha mı dikkata alınır ve tepki gösterilirdi acaba? Çünkü trans arkadaşım, "Üzerinde düşünülecek bir şey yok," diyor." Kıskançlık sebebiyle işlenmiş bir cinayet.". Bu da bir nefret cinayeti sayılabilir mi bilmiyorum; sayılabilir de; hunharca ve defalarca bıçak darbesini düşünürsek... Gerçi kadın cinayetlerinde de böyle hınçla vurulan darbeler olabiliyor... Ama heteroseksistçe bir cinayet olduğu kesin. LGBTİ'lerin heteroseksist dayanakları haklı bulmasıysa en büyük çıkmazımız. Testinin de testisi yapıyoruz kendimizi su yolunda kırılan!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder