18 Mart 2017 Cumartesi

Yaşıyormuş gibi yapıyorum...

Ajite etmiyorum. Yaşıyorum, ediyorum tuutuyorum, dönüyorum dolaşıyorum gene "ana"ya geliyorum. Ölmeden önce çok ararsın beni demişti. Yapamıyorum, olmuyor; hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. % 99'um yok artık benim. Zamanla diyorlar, zaten kimseye de bir şey demiyorum, kimse bilmiyor ne hissettiğimi, iyi olmaya çalışıyorum. Affet beni hayat..! Ne kadar giderim böyle, ne kadar taşırım kendimi, ne kadar yaşarım bu özlemle bilmiyorum. Yaşamanın gerekliliklerini getiriyorum. Evet bu konuda ya sağlıklı değilim, ya da gerçekleri kabul etmekte zorlanan çok inatçı bir huyum var. Herkesin bir yapısı var işte... Niye burda paylaşıyorsun denilebilir. Çağın varoluş şekillerinden biri işte... Halledilmesi gereken biraz daha işlerim var. Şu son olkul falan bitsin, son güncellemelerimi falan yapayım. Biraz hazırlık zamanı... Derli toplu gitmek için... Hayat bayram ama benim içimde cenaze marşı... Hele her ambulans sireninin acı çığlığı... Artık biliyorum ambulanslar içimden hiçbir şey kopartamayacak bundan sonra ama her sirende kopan yerden hala kan sızdığını hissediyorum. Rüyalarımda hala onu yaşatmaya çalşıyorum. Tanrım bana güç ver... Ama ne için güç istiyorum onu da blmiyorum. Bu acıyı yaşamak zorundayım biliyorum. Sigortadan teknik servise onun için solunum cihazını yolda karşıdan karşıya taşırken cihazın yere düşen parçasını almaya eğilince ölümün soğuk nefesini hissetmiştim hızla geçen araçların arasında. Korkmuştum ama şu anki acıları çekmemem için bir fırsat mıydı acaba o an? Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum... Bildiğim tek şey, bu hayatta tek sevdiğim anamı yaşatamadığım için sızlayan vicdanım... 75 günlük yoğun bakım süreci gerçekleri kabul etmem için bir sınama süreciydi ama kabul edemeyeceğimi de bliyordum; kabul edemedim ne yazık ki... Olsun, sonunda her şey güzel olacak ama... Çok şükür yaşadım her şeyi. İdeallerim falan kalmadı artık. Yaşıyormuş gibi yapacağız işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder