21 Kasım 2016 Pazartesi

Transların da çocuk sahibi olma yetileri vardır; eğer kendilerini hadım ettirmezlerse

Ben hayatın kız gibi oğlanıyım!


Bülent Ersoy demiş ki, ciğer yemeye gittiği Edirne'de, "Eğer doğurabilseydim, bir kız çocuğumun olmasını istedim..."
Lafım Bülent Ersoy'a değil, heteroseksizmin şekilllendirdiği tüm kimliklere...
Doğa, canlılara doğurabilme ve doğurtabilme özellikleri vermiş. Çocuk sahibi olabilmek için illa ki doğurmak ve de çocuğu samimi bir şekilde sevebilmek için illa ki kadınlık vasıflarına sahip olmak gerekmiyor ki...
İnsan mısın; tamam. Ben bir hayvanı bile kendi çocuğum gibi sevebiliyorsam, bir çocuğu daha çok sevebilmek için kadın olmam gerekmiyor.
Her şey sevgiye, içindeki sevgiye dairdir ve önemli olan o sevginin doğallığını muhafaza edebilmektir, koşullanmalara karşı koruyabilmektir.
Erkek sevgisini göstermez, kadın daha mıncık mıncık sever diye bir şey olmamalı. Bu cinsiyetçiliktir.
Sevgi denilen şey benim kanımdan olacak, benim türümden olacak düşüncesini de barındırmaz; çünkü o zaman o sevgi denilen şey, sevgilikten çıkar.
Amaaaa....
Heteroseksist bir dünyada yaşayınca işin seyri değişiyor...
Kadınlık ve erkeklik var diye ve ben bir erkeği seviyorsam bir erkek olarak, o zaman benim ruhum bedenime ters diye düşünüyoruz; DÜŞÜNMEMELİYİZ!
Yaaa..? Ben penisli bir anne de olabilirim, vajinalı bir baba da...
Bundan niye gocunuyoruz; heteroseksizm bizi sevmez, bağrına basmaz mı o zaman?!
Batı'da çocuğunu emziren memeli ve salkallı ve de VAJİNALI trans erkek figürleri görüyoruz...
Erkek bedeninde anneler görüyoruz, kadınlar görüyoruz...
Çocuklar travma mı geçirir böyle anne ve babanın yanında?! diye düşünüyorsunuz...
Sen çocuğunu kategorik yetiştirirsen, elbette o çocuk da farklı kimlikleri tuhaf görür...
Niye heteroseksizmin modeli doğru olsun ki..?
Aslolan DOĞAdır..!
Ben tecrübelerimden biliyorum bir şeyleri...
Erkek bedeninde bir eşcinsel olarak veya trans bir kadın olarak, veya cinisyetsiz bir kimlik olarak...
Çocuklara da (yeğenlerime) baktım bir anne gibi, anneme de baktım bir kız evlat gibi...
Çevrem de bu erkek bedeni ne yapıyor? diye bir travma geçirmedi...
Ben çevremin gözünde cinsiyetleri alaşağı edebiliyorsam, doğal bir canlı olarak hayattaki misyonumu da yerine getirmişim demektir.
Hayatı zorlaştıran biraz da bizim gerçeklere sırtımızı dönmemiz değil mi..?
Kendimize ve hayata küsmelerimiz de bu yüzden değil mi..?
Doğa nasıl yarattıysa bizi, öyle sevelim kendimizi de; özellikle kendimizi!; barış ve sevgi içinde, huzur içinde yaşayabilmek için...
Hayat, nefes almaktır; kendimizi belli bir kalıba dökerek daha huzurlu bir yaşamımız olacak diye bir şey yok ki...
Gerçekten önce kendi kafamızın içindeki engelleri aşmamız gerkiyor; ister çevresel koşullanmayla alakalı olsun, isterse genetiksel özgüvensizlikle alakalı olsun.
Ha gayret!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder