9 Ekim 2016 Pazar

Ayrımcılık ve eşcinsellik gibi araf yaşamlar

Farklılığından dolayı bir insanın maruz kaldığı ayrımcılığın psikolojik etkisi elbette kişide hayata karşı bir güvensizlik yaratacak ve kişinin davranışlarını, yaşam biçimini olumsuz etkileyecektir kaçınılmaz olarak ve bu yüzden ayrımcılık, üzerinde ciddi ciddi üzerinde durulması ve halledilmesi gereken bir konu, hem de acilen. Çünkü ayrımcılık insan hakları ihlalinin en önemlilerinden olduğu gibi, bir çok hak ihlalinin de temeli, başlangıcı. Çünkü insan ayrımcılığa maruz kalıp ötekiliştirildikten sonra zincirleme şekilde diğer olumsuzlukların da hedefi haline gelebiliyor, getirilebiliyor.  Mesela eşcinsel diye ayrımcılığa maruz kalıp ötekiliştirildikten sonra artık ne ailen kabul edebiliyor, ne çevren, ne toplum, dolayısıyla ne eğitim hayatında kabul edilebiliyorsun, ne iş hayatında, ne de sosyal hayatta, ne de hayatın diğer alanlarında. O yüzden bir insanı farklı özelliklerine rağmen herkes kadar eşit bir insan olduğunu kabul etmek gerekir. Farklılıklar bir insanı diğerinden üstün veya değersiz yapmazki mantıken. İçinde yaşadığımız döneme ve egemen kültüre göre nasıl bir insanı diğerinden değerli veya değersiz ilan edebiliriz ki? Ertesi dönemlerde kültür değişince, geçmişte yapılan yanlışların telafisi olamayacağına göre, olaya daha geniş zamanlı bakmak gerektiriyor. Bencilce, baskın yaşam tarzı bugün böyle, ya çoğunluğa uyacaksın, ya da normal bir şekilde yaşamak için yarın gel demek insanca bir şey mi? Hani bizim milletvekillerimiz falan diyorlar ya, "Eşcinsellik Türkiye'de ancak 100 yıl sonra konuşulabilecek bir konu, veya bu konu muhafazakar demokratlığı aşar, sosyal demokratlar iktidar olunca ilgilensinler eşcinsellikle, burası Müslüman bir Türkiye...". O zaman herkes kendi borusunu öttürmek için birbiriyle savaşacaktır. Zaten şu anki politika dediğimiz de insanalrın kendi ideolojilerini dayatma savaşı değil mi; politikanın insanların eşit ve özgür şekilde yaşamak için yapması gereken mücadele olmasının aksine. İnsanlar kendilerini birbirine dayattığı sürece de ne demokrasiden bahsedebiliriz, ne de insanca yaşamdan.

İnsanları ayrımcılığa iten bilgisizlikten başka bir şey olabilir mi? Çıkarlar bile bilgisizlikten... Çünkü insan muhasebesini uzun vadeli yapamıyorsa, neyin yanlış neyin doğru olduğunu bilemez. Homofobi de aynı şekilde... İnsanlar niye eşcinsel karşıtı olduklarını bilmiyorlar. Çünkü eşcinselliği de bilimsel, doğal boyutta düşünemiyorlar. Çocukluktan itibaren hayata karşı nasıl koşullanıyorlarsa, eşcinsellik gibi farklı yapılara karşı da ancak öğretilen-dayatılan şekilde bakıyorlar. Baktıkları pencere doğal ve bilimsel bir pencere değil. 2 kere 2 eşittir 5 diyebiliyorlar inatla veya siyaha beyaz... İnatla yanlışlarını savunuyorlar bir de. Çünkü onlara öğretilen kırmızının yeşil olduğu. Oysa kırmızının kırmızı olduğunu bilseler (nasıl bazı alanlarda ortak doğrular varsa insanın yaşam hakkını muhafaza eden, bu her alanda olmalı), yaşam kalitesi, insanlık gibi hayata dair güzel ve iyi şeyler daha yolunda gidecek ve biz de daha iyi yaşayacağız, en azında saçma sapan lüzumsuz sıkıntılarımız olmayacak. Mesela insanları sevme biçimlerinden dolayı dışlamayacağız.
Tabii yanlış öğretilerden dolayı farklılıklara karşı korkularımız oluyor, dolayısıyla nefretlerimiz oluyor, akabinde şiddetlerimiz, cinayetlerimiz oluyor... Çünkü ötekileştirilenlerin artık yaşaması değersizleşiyor. Hatta onların olmamasının bu dünya için daha iyi olacağına inanılıyor. Çünkü artık onlar heteroseksist, daha genelce egemen değerlere göre lanetli kişiler, düzeltilmesi gereken kişiler, hasta kişiler, toplum yaşamına zararlı kişiler, vesaire. Onlar üzerinden egosal primler yapılıyor ayrımcı dünyada. Hatta ötekiler üzerinden insanlık varoluşunu gerçekleştiriyor. Çünkü ötekiler kötü, kendileri iyi ve bu onları üstün kılıyor, ipleri ellerine geçirmelerini sağlıyor...
Peki onlar da bazı diğerlerine göre öteki değil mi? Eşcinsel heteroseksüelin ötekisi, kadın erkeğin, erkek Amerikalı'nın, Amerikalı başka bir milletin, başka bir millet beyaz rengin ötekisi, başka bir renk başka bir dilin, başka bir dil dinin, başka bir din diğer dinin ötekisi vesaire... Yani herkes birbirinin ötekisi konumunda farklılıklar doğal kabul edilmediği sürece. Oysa farklılıkları birbirimizi ezmek için basamak yapmak yerine, hayatı daha renkli yaşamak için bir fırsat olarak değerlendirsek, daha tatmin edici, daha doyurucu bir yaşama kavuşabiliriz. Çünkü tek tip, tek renk bir yaşam insanı ne kadar mutlu edebilir, nereye kadar mutlu edebilir. Bir süre sonra tüketeceğiz, tıkanacağız ve güzel şeylerden değil kötü şeylerden tatmin arayışına gireceğiz. Oysa renkli yaşamdan sağlayabileceğimiz fayda daha kaliteli ve sonsuz olabilir.

Ayrımcı dünya ayrımcılıktan vazgeçer mi? Hayır. Ancak ayrımcılığa maruz kalanlar, maruz kaldıkları ayrımcılıklar için mücadele ederse, ancak o zaman ayrımcılığa dur denilebilir. Çünkü bilinçsiz bir dünyada insanlar kısa vadeli çıkarlarını korumayı düşünecektir öncelikle, ayrımcı da olsa düzene uygun yaşamaya, o düzeni devam ettirmeye çalışacaktır.
Bizim yapmamız gereken bu aşamada, bilgilenmek, bilinçlenmek, kendimizi keşfetmek, kendimizi bilmek ve anlamak, farklılığımıza ve engellere rağmen varolmak için çabalamak, kimliğimizin arkasında durabilmek, kimliğimizi savunabilmek, doğamızı anlatabilmek, doğamıza uygun yaşama hakkımıza insanları inandırabilmek, kişisel hesapları ve egolarımızı bir tarafa bırakarak sesimizi daha çok duyurabilmek için birlik beraberlik içinde olabilmenin yollarını aramak adına hayata daha evrensel bakmaya çabalamak... Çünkü dar bir bakış açısı bizi özgürleştirmek yerine egemen sisteme zinciler daha. Yaşamlarımızı bugüne uyarlamak yerine bizi en özgür kılacak yarının yaşam biçimini beimsemeliyiz. Bu ayrıca sadece bizi kurtarmaz, geleceğe de özgürlük mirası olacaktır... Çünkü bizler dünden özgürlük mirası kalmayanların ve bir şeyleri yeniden başlatmanın mücadelesini verenleriz. O yüzden geçmişin tecrübelerini gözardı etmemeli, gittiğimiz yol bizi nereye götürüyor diye düşünmeliyiz. Bu invalde LGBTİ hareketinin cinisyetçi unsurlar taşımamasına dikkat etmeliyiz. Ama ne yazık ki geleneksel toplumlardaki LGBTİ hareketi cinsiyetçilikten kurtaramıyor kendini, hala erkeklik-kadınlık ketegorilerine hapsetmeye çalışıyor kendini. Bizler cinisyetçi şablonla varolmak yerine, farklılıklarımızın, öteki taraflarımızın mücadelesini vermeliyiz. Çünkü en ötekisi normalleştirilmedikten sonra, şablonmatik varoluşlar bizi özgürlük getirmeyecektir. Çünkü düzene uygun varoluş şekilleri farklılıkları ötekileştirmeye devam edecektir. Açık konuşayım. Cinsiyetçiliği savunmayalım, cinsiyetsizliği savunalım kı sorunu temelinden halletmiş olalım daha geniş kapsamlı olacağı için. Cinsiyetsizlik senin belli bir cins grubunda yaşamanın önünde enegl değil ki. yarın kalkıp da cinsiyete önem vermeyen birisi senin duygularını belli bir cinse göre yaşamana müdahale etmeyecek ki. Ama cinsiyetçi bir varoluş, herkesi yani farklılıkları hizaya sokmaya çalışacak, hoop, sen neden arada kaldın, bak önünde erkeklik ve kadınlık var, bunlardan birine uymayarak ahlaksızlık yapma diyecektir. Oysa araf yaşamlar da var bu hayatta eşcinsellik gibi...

Tenise gitmek zorundayım, dönünce devame edeceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder