26 Eylül 2016 Pazartesi

Güle güle Roose kızım..

Hayat... Çok sevmeme rağmen yaşamayı, bazen soğutuyor kendinden, üzüyor insanı... Belki yaşanılanlar sürecin kaçınılmaz bir parçası... Kabul edip etmemek kişinin yapısıyla alakalı sanırım. Çok hassasım ve kabul edemiyorum bazı gerçekleri ayrılık gibi, geriye dönüşü olmayan vedalar gibi... Yara alıyorum, yıkılıyorum... Kendimi sorguluyorum nerde yanlış ayptım diye. Yaptıklarım yanlış mı onu da bilmiyorum. Çünkü sadece hayatımı yaşıyorum. Yanlış belki de olumsuzlukların oluşmasına sebep olan hayatıma yön vermelerim. Bunda tabiki de benim suçum olamyabilir ama yapmam gereken bir davranışı yapmamam yanlışların oluşmasını engelleyebilir ama ne zaman kadar, nereye kadar. Herkesin yaşaması gereken bir hayatı var ve hayat insanın istemi dışında olumsuzluklara sebep olabiliyor. Biliyorum bütün olanlar hayatın bir denge süreci ve bu denge gene istemediğimiz şeylere sebep olacaktır elbet ama dediğim gibi işte hayatın doğal akışından da yara alıyorum. Bu konuda çaresiz kalıyorum ne yapmam gerektiği konusunda. Ne dengeyi zararsız bir şekilde sağlayabiliyorum ne de yaşam sürecine olağan bakabiliyorum. Evet duygusal anlamda çok yoruluyorum, bazen bitiyorum ama yaşamak istiyorsak yola devam etmek zorundayız. Ama hep bedel ödemek insanı kırıyor ister istemez.

Hayat yorgunuyum bu sıralar umutlu olsam da, çaba göstersem de... Olumsuzlukları da bir mesaj olarak mı algılamalıyım hayatıma farklı bir rota çizebilmek adına? Biraz daha amaçsız yaşamalıyım belki, biraz daha keyfi... Aslında insan o sürece ister istemez giriyor. Sadece direniyorsun ve o direnci sanki çok çabalıyormuş gibi hisswdebiliyorsun. Belki de çok çabalıyorsundur da, olmayacak işe amin diyorsundur. Gerçekten olmayınca olduramıyorsun ne yapsan. Gerçi şöyle bir gerçek de var; oldursan neyi olduracaksın, kimi olduracaksın ki... Belki de hayatta her yaptığından keyif alacaksın, keyif almadıığın hiçbir şey yapmayacaksın..! Evet belki de keyif sürecine girdiğimin, girmem gerktiğimin bir habercisidir yaşadığım bütün sıkıntılar ve yaşadığım olumsuzlukları bir değişim için bir fırsat olarak değerlendirmeliyim, aldığım yaralar da değişim sürecine geçmem için keskin virajlardır ama keşke olumsuzluklar olmasaydı da ben de ne bileyim vasat olarak stabil kalsaydım diyorum duygusal tarafımın ağır basmasından dolayı.

Evet şu an içinde bulunduğumuz umut yolcuğuluğunda bir de bu yılki yavru kedilerimden Roose'yi kaybettim az önce trafik kazasında. Dediğim gibi bu olayda suçlu muyum, yoksa bütünün-hayatın kendi içinde parçalarına verdiği mesajım uzantısı mı yaşadıklarım-ız? Bir canlının az önce varolup da kısa bir süre sonra olmaması neye delalet acaba? Roose'nin kaybı ceza haneme yazılsın lütfen. Çünkü hayvanları insancıllaştırırken onları doğalarından uzaklaştırarak savunmasız hale getiriyorum sanırım.

Her şeye rağmen güzel bir geceydi, gecenin güzelliğini hiçbir şey bozamazdı ama Roose'nin gidişi feci idi... Güle güle kızım... Seni çok özleyeceğim...

Bundan sonra biraz daha kendimiz için yaşayacağım ve hayattaki öncelik sıralamalarımı değiştireceğim. Zaten olması gerekeni hayat birilerinin üzerinden gerçekleştiriyor zahmetsizce ve gönderilen mesajları da doğru algılayabilirsem, hayatın bütününe ölümcül zahmetler vermeden ve vicdanımı fazla yıpratmadan olgunlaşma sürecimi ilerletebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder