26 Eylül 2016 Pazartesi

Aşklarımızı cinsiyet kimliklerimize hapsetmeyelim!

Denizli LGBTİ noktası

Haftalık LGBTİ toplantımızı gerçekleştirdik. Ne yazık ki queer bazlı oluyor sohbetlerimiz! LGBTİ hareketinin ve LGBTİ'lerin nasıl olması gerektiğini tartıştık. LGBTİ hareketi, içinde yaşanılan topluma göre mi ayarlanmalıydı, yoksa evrensel düzeyde mi olmalıydı? Heteroseksist kültür kendi ölçütleri çerçevesinde bir eşcinselliği kabul eder miydi? LGBTİ'ler arasındaki mesafe LGBTİ'lerin kategorileştirilmesinden miydi, yoksa heteroseksizmin LGBTİ'leri şekillendirmesiyle mi alakalıydı? Aslında kimlikler arasındaki farklar değildi birlik beraberlik içinde olunamasının sebebi; sistemin dayattıklarının kişilerin yapılarına etkisinin bir uzantısıydı; kültürler arası, ülkeler arası fark yok muydu LGBTİ'liğe bakış açısında? Türkiye'nin eşcinseliyle Danimarka'nın eşcinselinin eşcinselliğe bakış açısı nasıl acaba, veya İtalya'nın, veya ne bileyim Norveç'in, Finlandiya'nın? Bir de Batı ülkeleriyle Doğu ülkeleri arasındaki sistemlerin konuya bakış açısına ve yaklaşımına bakın... Başat kültürün farklılıklara etkisinin olmayacağını iddia edebilir miyiz? Ülkemizdeki bir transseksüeli düşünün; toplumsal cinsiyetten bağımsız bir kimliği ne kadar mümkündür? Sadece cinsiyet kimliği olarak değil, genel anlamda bile bir şekilcilik söz konusu LGBTİ'lerde toplumunun çoğunluğuna paralel olarak. Yani farklı kimliklerde bile şablon bir erkeklik-kadınlık halleri hakim.

Eşcinseller, LGBTİ'ler nasıl olmalı..? Tabi bireyler toplumsal bazda da kendileirni gerçekleştirmek isteyecektir haliyle ama doğal hallerimizle, "ortada haller"imizle toplumu şekillendirerek de kendimizi gerçekleştirebiliriz sosyal anlamda, cinsel anlamda, duygusal anlamda. Niye hep benzemeye çalışıyoruz da düzeni doğallaştırmaya çalışmıyoruz, olduğumuz gibi varolmaya çalışmıyoruz? Herkes kendine varoluş konusunda çevrenin potansiyeline etkisi çerçevesinde ayar veriyor sanırım.. . Düşünün ben, erkek bedeninde doğmuş bir insanım ve bir kadın açısıyla(mı?) erkek seviyorum. Yani kadınların kıstaslarına uyan bir erkek sevme hali. Ama kadınsılığım da yapım kadar. Abartmıyorum feminenliğimi, yumuşaklığımı... Olduğu kadar... Arada kalmış bir kadınlık ve erkeklik halleri. Çünkü bir yere dahil olmak gibi derdim yok. Yapay hallere niye dahil olayım ki? Ne faydası olacak bana ki toplumsal cinsiyete uydurulmuş kadınlık ve erkekliğin? Külotlu çorap giysem ne olur, sakal bıyık bıraksam veya bırakmasam ne olur; HİÇBİR ŞEY. Toplumsal cinsiyete uygun varolmamış olurum sadece. Ne kaybederim; kendimi kazanırım. Bizden öncekiler o şekilde varolmuş da ne olmuş; bize yaşama alanı kalmamış bu yüzden. Bizden sonrakiler de geleneksel toplumlar da ne yazık ki hala aynı... Ah bir kadın olsam, ah bir erkek olsam derdindeler. Oysa önemli olan cinsel yönelimleirmizi ne kadar özgür yaşayıp yaşayamadığımız. Cinsel yönelimlerimizin cinsiyet kimliğinden bağımsız olduğunu savunuyoruz ama cinsiyet kimliği dayatmasının alt başlığı olarak yaşamaya çalışıyoruz cinsel yönelimlerimizi. Erkeklik kadınlık kafamızın içindeyse, niye bedenlere, rollere hapsediyoruz ki aşklarımzı sevdalarımızı..? Bir tane hayatımız var ve bize ne yarınki LGBTİ'lerden değil mi..?!! Hep kendimize yatırım yapıyoruz ama sonunda gene iflas ediyoruz; elde var ZERO!

Toplum farklılığımızı biliyor; bunu da toplumun istediği gibi olarak ve davranarak cinsiyetçi algıyı pekiştirmek yerine doğamıza uygun davranarak önyargıları yıkmalıyız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder