1 Haziran 2016 Çarşamba

Her şey unutulur ama şiddet asla!

Çok mu başarılı öğenciler, insanlar olduk hayatta bu dayaklar sayesinde..?
Din hocası "niye Cuma namazına gitmiyorsunuz?" diye döverdi... Çok mu Müslüman olduk; dinsiz oldum işte sonunda. Heteroseksüel mi olduk homofobinin şiddeti yüzünden? 


Sosyal medyada geçmiş yıllarda maruz kaldığım fotoğrfı durduk yerde paylaşmadım. Daha önce de iki kere kullanmıştım şiddete maruz kaldığım fotoğrafları. Yaşadığım şiddetleri hatırlatan durumlar olduğu için paylaşıyorum. Şiddet unutulmuyor asla. Sadece üstü örtülüyor bende. Geçtiğimiz günlerde yeğenimle konuşurken ilkokul öğretmnelerimiz aklımıza geldi. Facebook'ta ulaştım bu öğretmenlerime. Arkadaşlık gönderdim, kabul etmişler de. Tamam şiddet o anlık bir öfke olup şiddet uygulayan insanı da tamamen şiddetçi bir insan yapmaz ve şiddet dışında da bir süreç yaşanmış olabilir bu kişiyle, kişilerle ama insanın aklında şiddetin karesi kalıyor ne yazık ki, en azından bende böyle. İşte bu öğretmenlerimizden bir tanesinin fotoğrafını paylaşmak istedim sosyal medya sayfam da geçmişi yad etmek adına ama son anda vazgeçtim... Karatahtaya yazı yazarken, yazıyı düz bir çizgi çerşevesinde değil de yukarıya doğru kaydırarak yazdığım için, aldığım tokatın darbesiyle yere yıkıldığımı hatırladım. İkinci sınıfta ve de 7 yaşındayım... 7 yaşında bir çocuk yetişkin bir kişinin şiddetine ne kadar dayanabilir ki, en azından ben dayanamadım ve yere yıkıldım. Şiddetin acısına bir de herkesin içinde utanmanın acısını ekleyin... Bu sadece bir an okuldaki. Oysa lisede yemedim ama ilk ve orta okulda yediğimiz dayağın haddi hesabı yok. Hele bir öğretmenimiz vardı, çenemize yumruk vurunca,kafamızda duvara çarpardı. Çünkü kafamızın duvara çarpması için duvara yakın bir şekilde döverdi. Sebep ne biliyor musunuz; sınavda veya sözlüde zayıf not almak. Dayakla eğitim..! Çok mu başarılı öğenciler, insanlar olduk hayatta bu dayaklar sayesinde..? Avuçlarıma yediğim sopaların ateşini soğutmak için, oturduğumuz sıraların demirlerinde soğutmaya çalıştığımız günler unutulur mu?  Ya parmak uçlarına yediğimiz cetvellerin acısı... O minik parmaklar dayanabilir mi cetvellerin şiddetine..? Dayak yerken sopalar kırılırdı ellerimizde; öyle düşünüldüğü gibi korku vermek amacıyla hafif şiddetten bahsetmiyorum... Öğretmneler sanki kanlılarıyla dövüşüyormuş gibi döverdi bizi. Aileler "eti senin kemiği bizim" diye teslim etmiyorlar mı çocuklarını eğitim kurumlarına? Din hocası niye Cuma namazına gitmiyorsunuz diye döverdi... Çok mu Müslüman olduk; dinsiz oldum işte sonunda. Askerde yediğim saçma sapan dayaklar yüzünden küstüm hayata, bunalıma girdim, sustum, sustum oralarda, sonra da psikolojisi bozuk ilan ettiler beni. Ben şiddete maruz kalınca küserim, susarım, susarım, susarım... Çarşı izninde komutan "beni nasıl olur da görmezsin ve selam vermezsin" diye dövüyor düşünün... Çarşıya çıkmışız; pür dikkat rütbeli biri geçebilir diye çarşı iznimi kafadan askeriyeye bağlı bir şekilde mi geçirmem gerekiyordu. Çok sevdiğim Samsun'u bile şiddetle hatırlıyorm işte... Oysa Samsun, çarşıya çıkmak için hiç param olmadığı için, karşıma ilk çıkan kişiden para isteyince veren insanların olduğu bir şehirdi... Usta birliğimi Doğu'da yaptım... Yaz ve Kış mevsimlerinin çok şiddetli olumsuz coğrafi ve iklim etkilerine, bir de oradaki komutanların şiddetini eklerseniz, bir psikoloji bunu çok kolay atlatabilir mi? Nöbetçi çavuş olduğum zaman erleri içtimaya hazır bulunduramamanın suçlusu neden ben oluyorum da herkesin önünde dayak yiyiyorum..? İçtimaya gelmeyenden sorulması gerekmiyor mu bunun hesabı? Daha hangi birini anlatayım saçma sapan dayakların..? Komutanlar koğuşta sigara içilmeyecek diyor, askerler sana ne diyor? Ya komutandan dayak yiyiorsun, ya askerlerden? Ben hangi gezegendenim, yanlışlıkla mı dünyaya düştüm diye soruyorum zaman zaman? Önceki dayakların homofobiyle alakası yoktu. Askerden geldikten ve yetişkin bir insan olduktan sonra, eşcinselliğim yüzündendi yediğim dayaklar artık. Eşcinselim diye, polisle her karşılaştığım noktada dayak yemek diye bir şey olabilir mi? Polis güvenlik midir, yoksa kaçmamız korkmamız gereken bir unsur mudur? Evet, polis bir insanı eşcinsel diye durduk yere dövebiliyor. En azından ben yedim. Eşcinselsin ya, potansiyel ahlaksız gözüyle bakılıyorsun ya...Tokat, tekme, yumruk, jop... Şiddete maruz kalıp karakola gidiyorsun, bir de karakolda şiddete maruz kalıyorsun. Sonra sırtına yediğin jopu, arkadan alıp alamayacağını soruyorlar. Benim burada kimin adına utanmam gerekiyor? Sokakta yediğin dayağını raporlaştırmak için gittiğin hastaneden dayak yemiş raporu alamamak şiddetin boyutunu daha bir arttırıyor. Burnumun yamukluğu homofobik şiddetin eseridir. Maruz kaldığım şiddeti kimse görmesin diye yıllık izne çıkıyorum. Utanması gereken kim? Dişlerime dolgu yaptırdığım süreçte maruz kaldığım şiddet yüzünden dişlerim kırılınca, diş doktoruna ne diyeceğimi bilemiyorum... Maruz kaldığım homofobik şiddetlerin hangi birinden bahsedeyim daha... Hem gaspa upruyorsun eşcinsel olduğun için, hem de darpa... Sonra da tehdit ediliyorsun "şikayetçi olursan öldürürüm seni" tehdidiyle. Yaşadığım olayları tabii ki mahkemeye taşıdım.. Ama mahkemenin seninle dalga geçmesi, orada bir kez daha dayak etkisi yaratıyor insanda. Hiç yere toplum tarafından linç edilmeye kalkışılıyorsun ama polis saldırganı tutklamıyor. Ben polisi nöbetçi amirliğine şikayet ederek tutuklattırıyorum saldırganı ama hiçbir işlem yapılmıyor. Ben aynı kişinin tekrar saldırısına maruz kalınca ve tekrar şikayetçi olunca mahkemeye ancak gönderiliyor benim şikayet dosyam. Devletin birimlerinin yakalama işini saldırıya maruz kalanın yapmaya çalışması şiddeti daha da şiddetlendirmez mi? Bir kere değil, çok kere ben bana saldıranların peşine düşüp hafiyelik yaparak yakalatmışımdır saldırganları. Saldırıya maruz kaldığın halde, bir de kelepçelenmenin açıklaması olabilir mi? Karakolda gene nöbetçi amire karakoldaki posileri şikeyet etmek zorunda kalmıştım. Örnekleri çoğaltarak yazıyı daha fazla kalabalıklaştırmanın anlamı yok. Kafama silah dayanması, bıçaklanmalar... Ne yaşadığım şiddetler bu kadar, ne de bütün şiddetler beni buldu... Hayatın içinde daha kötü şiddetlerin olduğunu biliyorum... Lgbti arkadaşlarımız katlediliyorlar ve onlar için bir yasa bile yok, resmi bir tanımlama bile yok. Bir insan eşcinsel hakları için boşuna bir şey yapmaya kalkmaz. Mutlaka onun bir arka planı vardır. LGBTİ'lerin bilinçsizliklerine ve de duyarsızlıklarına rağmen bir şeyler yapmaya çalışmak da şiddetin boyutunu arttırıyor ne yazık ki... Aileler de, "çocuk, nasıl olsa unutur" diye çocuklarını dövmesin. Bütün şiddetler hafızada dosyalanıyor ve etkileri sonraki yıllarda çok boyutlu olarak dışarıya yansıyor. Şiddetin gerekçesi olamaz, ama bahanesi çoktur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder