2 Haziran 2016 Perşembe

Bencil değilim; hep boşlukları dolduran olmuşumdur


İnsanların beni tanıyamamalarından dolayı bu kişisel açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim. Çünkü insanlar benim kendim olma, yapıma uygun biçimde içimden geldiği gibi hayaşama hakkımı bencillik olarak, bir kendini gösterme, bir ön plana çıkma derdi olarak algılıyorlar. Bakmayın öyle mücadeleciliğime falan... Sadece haksızlıklara karşı olduğum için kendimi göstermek zorunda kalıyorum, veya birileri yapma cesareti gösteremediği için. Yoksa ben içine kapanık, çok utangaç yapıya sahip bir insanım. Ben daha aile bireylerimin karşısında şarkı söyleyebilme cesaretini bile gösterememiş bir insanım (Bu arada aileme saygıda kusur etmem, onlar da benim eşcinselliğime karşı saygılıdırlar. Eşcinselliğimden dolayı birbirimize karşı davranışlarımızda hiçbir şekilde değişiklik olmamıştır. Biz öyle üstelik küçük bir aile değiliz. 7 kardeşiz ve onların çocuklarını, çocuklarının çocuklarını, ve diğer akrabalarımı da sayarsak bir aşiret gibiyizdir. Hani diyor ya bazı eşcinseller, "biz aşiretiz, eşcinselliğimi öğrenirlerse, beni öldürüler..." Biz de öyleyiz ve yaşıyorum işte!). LGBTİ haklarında ortaya çıkıyorsam, bu çok büyük haksızlık, canlı yaşamında canlı yapısına en büyük adaletsizlik olduğu için. Ve de bu işi yapacak kimselerin olmadığından belki de. Belki, "bakın ben yapıyorum, siz de yapın" demek içindir. Mesela en son, yaşadığım şiddetleri dile getirdim... Çünkü homofobiye maruz kalıp da, bunu sineye çeken LGBTİ'lerin yaşadığı heteroseksist bir kültürde yaşıyoruz. Birilerine cesaret vermek adına yaptığım şey ve yaptıklarım. Açık bir eşcinselim... Tabi bunu özgürce yaşamak adına da yapıyorum ama birilerine de görünür olmaları adına cesaret verebilmek için.... Mailler alıyorum "biz hiçbir zaman senin gibi olamayız" diyen, hatta cinsel yönelimleri yüzünden yaşamın anlamsızlığından bahsedenlerden ve bunlar görünür olmam konusunda daha bir cesaret veriyor bana. Yaşamıma dair paylaşımlarda bulunmamdan rahatsız olanlar oluyor... Oysa bunlar birilerini spora teşvik edebilmek, veya ne paylaşıyorsam paylaştığım şeylerin güzelliğine dikkat çekmek amacıyla. Yoksa haddimi biliyorum kapasite olarak. Şöhret olmak gibi derdim yok ki ön planda olmak derdim olsun. Benden ne şarkıcı, ne oyuncu, ne dansçı, ne yazar, ne de vesaire olabilir... Sadece güzel bir yaşam için, yaşayarak toplumsal sınırları zorlamaya çalışıyorum. Bu durumdan keyif aldığım şey ise, hayatımı yaşayabilmek heteroseksist sisteme rağmen, dediğim gibi birilerine de cesarete verebilmek, belki nacizane iyiye, güzele doğru yön verebilmek. Bakınız, yapmak istediklerimin arkasında hep bu iyi niyetlilik vardır; güzel bir şeylerin olabilmesi... Ama samimiyetsiz dünyada, samimi çabalar ne yazık ki samimi bulunmuyor. Bir ikiyüzlülük var, bir sahtelik var ve çoğunluğun yaptığı gerçek, doğal bulunuyor. Aslında insanlar bana dokunmadığı sürece çok da müdahaleci, hatta hiç müdahaleci olmuyorum. Çünkü yanlış anlaşılacağımı biliyorum. Ben insanların görüşlerine saygı duyuyorum ama yanlışları kişiselleştirmeden de eleştirme hakkımı kulanıyorum. Gerçekten benim kişilerle derdim olamaz. Çünkü ben hayatı sosyo kültürel baz dışında kişisel olarak paylaşarak yaşamayı sevmiyorum. Belki sevebilirdim ama aynı pencereden bakılmadan yapılan kişisel paylaşımlar zaman kaybı gibi geliyor bana. Örneğin derinlemesine müzik veya kitap dünyasına dalmak, sanatsal veya sportif faaliyetlerde bulunmak varken, hayatı sadece eğlence odaklı yaşamak bana anlamsız geliyor. O yüzden kendi dünyamda yaşamayı seviyorum. Haaa...! bunu yalnız bırakılmış olarak algılayanlar da var; hiç sorun değil... Çünkü çoğunluğa uymayanların özel dünyalarının algılanması o kadar kolay olmayabilir. Ötekileştirme, sadece cinsel kimlik babında olmayabiliyor. Şunu da belirtmekte fayda var. Ben cinsel kimliğimden dolayı dışlanmaktan çok sosyal anlamda yalnızlığı tercih eden biriyim. Belki ben de çok sosyalleşebilirdim ama sosyalleşebileceğim bir kültürde yaşamadığımdan. Kim her gün dans etmek, fotoğraf çekmek, 24 saat aralıksız müzik dinlemek, sürekli bilgi açlığı şeklinde yaşamak ister ki de, ben de bu şekilde hayatı paylaşabilecek birilerini bulayım ve sosyalleşeyim. Gerçi elimden geldiğince yapıyorum yapmak istediklerimi. Belki anormal olan benimdir diğerleirne göre ama ben de bana göre normalim. Mesela birilerine göre tatil; güneş ve deniz veya tarihi veya coğrafi bir gezinti olabilir ama benimki internette astral bir gezinti şeklinde oluyor. Çünkü yeni bir şeyler görmek, yeni bir şeyler öğrenme oburluğunu anlatamam sanırım; ben böyleyim. Niye bunları anlatıyorum... Gerçekten benim şununla, bununla derdim olmadı, olamaz. Bana bulaşılmadığı sürece kime bulaşmışımdır. Bir tane örnek verebilir mi birileri çıkıp da? Hep birileri kışkırtmıştır beni. Biliyor musunuz; ben hayatta hiç kimseyi, hiçbir başarıyı kıskanmadım, kıskanmam da; çünkü böyle bir şeye ihtiyaç hissetmiyorum ki... Sadece güzelliklere hayranlık duyarım ben. O kıskançlık, çekemmezlik, hazımsızlık duyguları bende yoktur. İmrenirim sadeec güzelliğe ve başarıya. Hatta ben robot muyum, duygusuz muyum diye sorgularım kendimi... Özlemek konusunda bile... Ben hiç kimseyi özelmem biliyor musunuz içim konsantre şekilde sevgi dolu olmasına rağmen. Sevgilimi falan da özlemiyorum. Çünkü onu çok sevdiğimi biliyorum ve bunu fiziksel olarak gerçekleştirme ihtiyacı hissedince biraraya gelinir diye düşünüyorum. Çünkü hayatı içimden geldiği gibi özgürce yaşamayı seviyorum. Yani ne kadar fedakarlık yapabilirsin ki kendin gibi yaşama düzeninden..? İşte bütün bunlar bencillik olarak algılanabiliyor. Sadece yaşama biçimimden fedakarlık edememe konusunda değil, inandığım doğruları savunmam konusunda da bencil zannedilebiliyorum. Konuyu şuraya bağlayacağım... Hayatta şunu ben yapmalıyım, o kişi ben olmalıyım diye bir derdim hiç olmadı. Hep birileri yapmadığı, yapmak istemediği zaman devreye girmeyi tercih etmişimdir. Derdim hayata herkesin katılımcı olunması şeklimde olmuştur. Gerçekten çok utangacım ben, hatta tahmin edemeyeceğiniz kadar... Bu bilmememden veya konuşamayacağımdan değil... Çok güvendiğim ortamlarda, doğal ortamlarda da diyebiliriz çok konuşurum, düşüncelerimi paylaşmayı severim ama aksi ortamlarda, ıhh! Belki de yazmayı sevmem, yazarak kendimi ifade etmem o yüzdendir. Ama bu kendimi ifade edemediğim anlamına gelmemeli bazılarının düşündüğü gibi.. Bilen bilir, samimi ortamlarda utangaçlığım kalmaz. Kısaca hayata herkes katılsın, katılımcı olsun, herkes hayata karşı sorumlu olsun... Zaten benim istediğim o. Bakınız hayatıma... Hep boşlukları dolduran olmuşumdur. Bütün sorun şundan kaynaklanıyor. Empati denilen duyguyu harekete geçirememekten. Karşımızdakini anlamak yerine, hep kendi düşündüğümüz gibi düşünüyoruz karşımızdakini de; yani onun adına da kendi kafamızdaki gibi düşünüyoruz... O yüzden eleştirilere gelemiyor, farklı düşünceleri kabul edmiyoruz ya... UMARIM BİR GÜN ANLAŞILIRIM...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder