14 Mayıs 2016 Cumartesi

LGBTİ'lerin heteroseksizme "şirin" görünmek gibi derdi olmamalı


Denizli LGBTİ ve Aileleri olarak bu haftaki toplantımız kısa film gösterimi sebebiyle en kalabalık akşamlarından birini yaşadı... Abartmayayım ama 50-60-70 kişi falan vardık sanırım. Süleyman Arda Eminçe'nin yazıp yönettiği "Denizatı" isimli kısa filmin konusu homo/transfobiydi. Filmden sonra filmin yönetmeniyle canlı bağlantı kuruldu. Yönetmen filmin mesajının demagoji yapmamak adında şiddetinin dozunda verilmeya çalışıldığını ifade etti.

Dernekleşmekten vazgeçen arkadaşlar gerekçelerini sundular. Gerekçeleri ikametlerinin başka şehirde olması, okulları bitince gidecek olmaları, dernek çatısı altında mücadele edilme seviyesinde olunmadığı, sorumluluğunun ağır olacağı ve sorumluluk alacak yeterli sayıda kişinin olmadığı gibi gerekçeler sunuldu...

Dernekleşince ne kaybedecektik? Bana göre hiçbir şey. Ama başarısız olsak da tecrübe kazanacaktık, mekan sıkıntımız ortadan kalkacaktı, bu sayede LGBTİ örgüt çatısı altındaki grupların kendi aralarında özgürce toplantı fırsatı sağlanacaktı, işlerimizi kolaylaştıracak bütçe sıkıntımız ortadan kalkacaktı, sorumluluk bilinci oluşacaktı... Eğer oluşum başlığı altında 2 yıl süre boyunca sorumluluk bilinci oluşmuyorsa, acaba kaç yıl daha oluşum-insiyatif olarak kalmak gerekecekti olgunlaşabilmek için? Resmileşmenin önemin gelince... Bunun ilk tokadını yedik bile. Birleşmiş Milletler yetkilileriyle yapılacak olan toplantımız, toplantıya geçileceği sırada, BM yetkilileri resmi olmayan hiçbir oluşumla işbirliği içersine giremeyeceklerini söylediler. Bazı kişilerin dernekleşmek istememeleri elbette o oluşumun dernekleşmeyeceği anlamına gelmez. Yeterli imza oluşturulduktan sonra gene dernekleşme sürecine girilebilir. Bu duraksama da tarihte yerini alacaktır elbet. Duraksama diyorum; evet dernekleşme kötü bir şey değil, iyi bir şeydir. Çünkü resmiyet kaale, ciddiye alınmayı sağlar.

Bugünkü toplantı konumuz gene benim kişisel sayfalarımdaki paylaşımlardı... Denizli Gay LGBT bloğum, benim kişisel bloğumdur ve "yetişkinler içindir" içerik uyarı yazısı olmasına rağmen orada bile paylaşımlarımda hassasımdır. Görsel paylaşımlarımın estetik ölçütler içinde olmasına ve çırılçıplak olmamasına özen gösteririm. Ama konular öyle saptırılıyor ki, ahlakçı toplumdan bile ahlakçılıkla karşılaşıyorum. Bu yüzden arbade çıkacaktı neredeyse. Tepkileri görünce ben bile "acaba neyi nerede paylaştım?" diye şüpheye kapıldım. Ben bir oluşumda yer alıyorsam paylaşımlarıma, sözlerime, davranışlarıma dikkat etmeliymişim. Konu benim özel hayatıma kadar dayandı. Toplum dışı olduğum için yalnız kalmışım, vesaire. Ben zaten her şeyimle ortadaydım ve ne gizlim saklım vardı, ne de utanılacak bir şeyim. Utanacağım şeyi yapmam, yaptığımdan da utanmam... Özgür cinseliğim falan ima edildi de... Sorun denilen bir şeyin olmadığı da aşikardı... Sevgi arkadaşımız, "LGBTİ'ler dışarıda yaşam mücadelesi verirken siz neleri dert ediyorsunuz?" diyerek aslında toplantıyı özetledi. Aslı arkadaşımız, LGBTİ hakları mücadelesine hangi pencereden bakmamız gerektiğini, yani ahlakçı toplum gözüyle mi, LGBTİ'leri eşitlik ve özgürlük babında haklarına kavuşturacak seviyeden mi bakacağımıza karar vermemiz gerektiğini söyledi... Düşüncelerimin denetimden geçmesi görüşüne gelince... Düşüncelerim bana aittir ve sorumluluğunu da her şekilde üstlenebilirim. Hukuk devletinde yaşıyorsak, hukuğun yolu mümkün mertebede herkese açıktır. Vicdanım da var evellah ki birilerine karşı hassasiyetimi esirgeyeyim. Ayrıca her zaman söylediğim gibi ne söylediklerim gerçek dışıdır, ne de kişilere hakaret seviyesindedir... Oluşumun isminde Aileleri ibaresninin olması da bizim ahlakçı olmamızı değil, ahlakçı aile yapısını cinsiyetçilikten kurtarıp, eşitlik ve özgürlük konusunda dönüştürmemizi gerektiririr. Biz zaten öpüşmek, sevişmek için özgürlük mücadelesi vermiyor muyuz da öpüşen iki erkek resminden rahatsız oluyoruz veya çıplak erkek bedeninden utanmamız gereksin..? Toplumun veya heteroseksist aile yapısının LGBTİ anlayışı bizi istediğimiz noktaya taşıyabilir mi acaba, yoksa homofobiyi, transfobiyi yeniden mi üretir? Ben öpüşemeyeceksem, sevişemeyeceksem, bunun müdafasını yapamayacaksam, hatta bunu gösteremeyeceksem neyin mücadelesini vereceğim o zaman? Benim zaten kendimi gerçekleştirmek babında bir sorunum yok ki; toplumun eşcinsel karşıtlığıyla ilgili bir sorunum var. Herkes özgür özgür kendini gerçekleştirirken, ben niye kendimi gizli bir şekilde gerçekleştireyim? Şu da bilinsin ki, ben toplum gibi olmak için değil, topluma kendimi ben olarak kabul ettirmek için mücadele veriyorum. Bakınız ben heteroseksüel değilim, eşcinselim..! Erkek bedeninde trans kadın cinsiyet kimliğine sahip olsam da kendimi şu aşamada eşcinsel olarak tanımlamak zorundayım en ötekisi eşcinsellik olduğu için ve biyolojik eşcinselliğe inanıyorum. Ben düşüncelerimi de Halil Kandok olarak her platformda ifade etme hakkına sahibim; buna Denizli LGBTİ ve Aileleri de dahil. Kimsenin düşüncesi benimkinden daha doğru olmaz ki. Hele ki sabit LGBTİ anlayışı asla doğru olamaz. Bu sabitlik heteroseksizmin bir argümanı olabilir ancak. Benim heteroseksizme şirin görünme, namuslu görünme, ahlaklı görünme gibi derdim yok, olamaz ve olmamalı da. Namuslu, ahlaklı eşitlik ve özgürlük mü olur? Düşüncelerimin, ifadelerimin kasıtlı olarak çarpıtıldığına inanıyorum. Özellikle din konusunda o kadar hassas olmama rağmen, sanki bu konudaki düşüncelerimi bile kendi adıma değil de oluşum adına söylüyormuşum gibi lanse edilmesi, abesle iştigaldir. Yeri gelmişken bu konudaki düşüncemi de ifade edeyim. Şu anda din diye bir şey varsa, herkesin de bu konuda inanç özgürlüğü vardır. Buna karışmam söz konusu olabilir mi? Ama benim, dinin eşcinselliğe ve eşcinsellere etkisini dile getirmemde de bir sakınca olamaz, olmamalı. Yani heteroseksizmin din anlayışına göre eşcinsellik lanetliyken, din ile eşcinselliği uzlaştırmak mümkün müdür? Eşcinseller kimlikleriyle inançları arasında çelişki yaşayıp çıkmaza girmiyorlar mı? Ben burada, yani ifadelerimin eleştirisinde biraz homofobi de seziyorum. Beraber olduğum bir kişi bana, ben seni kadın olarak gördüğüm için, ilişkimiz eşcinsel sayılmaz ve günah da sayılmaz demişti... Devamını siz tamamlayın artık konunun... Yani din transseksüelliği kabul ediyor da, eşcinselliği kabul etmiyor mu heteroseksist bakış açısına göre?

Kadınlarımızın LGBTİ konusuna daha evrensel bakmaları, ahlakçılıkla bi' gıdım yol alınmayacağını bilmeleri, topluma uyarak değil de ahlakçılık karşıtı bir LGBTİ anlayışıyla toplumu özgürlüğe doğru dönüştürerek bir LGBTİ hareketinin hak meselesi konusunda hedefine ulaşacağını düşünmeleri elbette beni şaşırtmıyor... O yüzden belki de femizm ile LGBTİ hakları birlikte yol kat etmeliler... Çünkü kadın ve LGBTİ grubu ikisi de ahlakçılığın kurbanı... Çünkü ikisi de heteroseksizmin kıskacında ve ahlakçılığın ablukası altında olduğu için, birbirlerinin dilini daha iyi anladıklarına inanıyorum. Feminizm ile eşcinsellik diyorum; heteroseksist kadınlar değil...

Aslında toplumsal ahlakçı bakış açısıyla LGBTİ haklarının kazanılmaya çalışılması zaman kaybındna başka bir şey olamaz. Çünkü ahlakçılıktan öte kısaca heteroseksist bir LGBTİ anlayışı bizi özgürleştirmek yerine iyice hapsecektir.

Oluşum ifade platformları herkese açık aslında. Herkes düşünceleirni ifade edebilir. Şunu da belirteyim.. Benim eleştirilerim kişilere karşı değil, fikirlere karşı. Eğer eleştirilerimden rahatsızlık duyuyluyorsa, kişiler o zaman kendi fikirlerine güvenemiyor demektir. Herkes ahlakçı diye benim de ahlakçı olmam gerekmiyor. Herkes sabit veya şablon diye, benim de öyle olmam gerekmiyor...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder