23 Nisan 2016 Cumartesi

Eşcinselliğe toplumsal etki ve tepkiler-in sebepleri


Bu haftaki buluşmamızda İranlı LGBTİ'lerle birlikte İran'dan bir gazeteci ve Sosoyoloji bölümü ağırlıklı olmak üzere Pamukkale Üniversitesi'nden öğrencilerle diğer LGBTİ'ler vardı. Sohbet havasında geçen toplantımızda ailelerin LGBTİ çocuklarını kabul süreçlerini ve bu süreçlerin uzunluğunun kısalığının ailelere göre değişme sebeplerini tartıştık. Neden bazı aileler LGBTİ çocuklarını daha kolay kabul edebiliyorken, bazı ailelere geç kabul ediyor veya kabul etmiyor, en fazla kabul ediyormuş gibi gözüküyor..? Katılımcı arkadaşlar bilgi eksikliği, din, toplumun yapısı gibi vesaire unsurları sıraladılar. Tabiki de bu unsurlar LGBTİ'liğe bakış açısını etkileyen çevresel etmenler ama bu faktörlerin etkilediği kavram aile değil mi? O zaman "bazı aileler neden çocuklarını kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor?"u sormadan önce, "neden bazı aileler çevresel faktörlerin etkisinden kalıyor da bazıları kalmıyor?" sorusunu sorabiliriz. Aslında ailelerin yapısıyla çevresel faktörler de birbirinden o kadar bağımsız değiller. O zaman toplumsal veya kültürel bazdaki çevresel faktörler veya ailelerin yapısının konuya bakış açısının farklılığını, bölgesel farklılıklarla ilişkilendirebiliriz.Toplumsal yapılar da öyle hemencecik oluşan bir şey değil. Bir ortamda bir mülayımlık veya katılık varsa, bu yılların oluşturduğu bir süreç. Mesela ülkemizin Batı'sının konuya daha esnek yaklaşmasının sebebi geçmişten günümüze gelen bir hoşgörü külütürüyle alakalı. Batı bölgelerinde aslında aileler çocuklarının LGBTİ'liğini kabul ediyor. Daha doğrusu çocuklarını her haliyle kabul etme potansiyellerini kullanabiliyorlar kültürel yapının verdiği genişlikle. Ama ülkenin genelinin ahlakçı yapısından da bağımsız düşünülmesi o kadar kolay olmadığı için, elalem ne der kaygısının etkileri kaçınılmaz oluyor. Ama homo-transfobi daha katı olan Doğu toplumlarına göre daha şiddetsiz oluyor ve aşılması daha kolay oluyor ve nispeten daha kısa sürüyor. En azından şiddetle veya cinayetle sonuçlanmıyor. Aynı şekilde din gibi, gelenek-görenek gibi manevi unsurlar da Doğu ve Batı toplumlarını farklı seviyelerde etkisi aldına alıyor. Mesela Batı dini ötekileştirme olarak kullanmıyorken, bazı aileler "Tanrı bizi test etti, biz de bu sınavı başarıyla verdik" diyebiliyorken, bu akşamkli toplantımızda da türbanlı öğrencilerimizin dindar olmlarına rağmen eşcinselliğe karşı olmadıklarını söyleyebiliyorken, daha "kapalı" olan Doğu bölgeleri dini ötekileştirme unsuru olarak kullanabiliyor, hatta din en önemli dayanak olabiliyor bir kesimi dışlamak için. Hatta toplumsal yapıyı belirleyen unsur bile olabiliyor din bir yasa mahiyetinde.

Eğitimli kesimin daha homofobik, kırsal kesimin eşcinselliğe daha esnek baktıkları dile getirildi ama ben buna katılmıyorum tabiki de. Bu yargı şundan kaynaklanıyor... Nasıl olsa bunlar aydın kişilerdir, direkt-sorunsuz kabul ederler diye eğitimli kesimden hiç homofobi beklenmiyor ya... Onların bu tepkisinin şaşırtıcılığı, homofobinin eğitimli kesimde daha şiddetli olduğu yanılgısını yaratıyor. Oysa eğitimli kesim de bölgesel farklılıklara rağmen aynı coğrafyada yaşıyor ve genelin ahlakçı yapısından o kadar bağımsız harekete edemeyebiliyor. Ama eğitimli kesim başta tepki gösterse de homofobiyi aşabilir. Çünkü olayları kavrayıp doğruyu yanlışı er ya da geç ayırt edebilir ve kabul süreci kısa olabilir, en azından kabul er ya da geç gerçekleşebilir. Ama kırsal kesim, olaya tam muvaffak olmadığı için tepkisi sert olamyabilir, olayın geçici bir şey olduğunu düşünebilir ama durumun önemini toplumsal bazda ötekileştirme babında kavradıkça tepkisini yavaş yavaş şiddetlendirebilir. Olayları çözmede dayanakları din gibi, gelenek-görenek gibi katı toplumsal yasalar olduğu için de, homofobi aşılamadığı gibi pekişebilir ve kronikleşebilir de. Doğu'da LGBTİ cinayetlerinin sebebi ne olabilir sizce? O yüzden ben homofobinin toplumsal unsurlarla aşılmasına, ailelerin bu unsurlarla ikna edilmesine karşıyım ya. Çünkü tartışılması bile söz konusu olmayan unsurlar, olaya bakış açısını nasıl esnetebilir ki? Ancak Batı gibi modern toplumlarda eşcinselliğe bakış açısı din veya gelenek gibi toplumsal unsurlardan soyut gerçekleşebilir. Arkadaşların düşündüğü gibi ben kırsal kesimde eşcinselliğe bakış açısının daha yumuşak olduğuna katılmıyorum. Bireysel bazda belki bir eşcinsel veya transseksüele karşı toleranslı olunabilir ama bu eşcinselliği veya transseksüelliği kabul edecekeleri anlamına gelmez. Çünkü orada içinde bulunulan ortamı etkilemeyecek miktarda kimsenin tınlamayacağı 1 tane veya 2 tane öteki olduğu için, kaale alınmayan bir durum söz konusu. Etkileyecek olsa da zaten mutlaka müdahale edilir. Manisa'nın bir köyünde yaşayan İhsan Hala örneği bunun bir ifadesi. İhsan Hala tek bir kişi olarak toplum yapısını bozacak bir konumda değil ve o da zaten heteroseksizmin kalıpları içersinde yaşayan bir LGBTİ bireyi. Yani sözün özü, kırsal kesim LGBTİ'leri daha kolay kabul ediyor demek, fazlaca iyimser bir bakış açısı. İhsan Hala örneğinde olduğu gibi bir LGBTİ'nin kırsalda barınmasıysa münferit bir durum. İhsan Hala, ne kadar İzmir'de kendini gerçekleştirmenin özgüveniyle diyebiliriz bilmiyorum ama köyünde filizlenmiş, transseksüelliğini köyünde gerçekleştirmiş bir birey değil ki... Kırsalda büyük ortamın tozunu yutmadan kaç tane kimliğini küçük birimlerde gerçekleştirmiş ve kabul ettirmiş LGBTİ vardır ki? Kırsalın şöyle bir faydası olabilir eşcinsellerde kendimden bildiğim için. Yani eşcinsellik bilinmiyor ya, homofobiyle temas da az oluyor ve bu da kendinle barışma sürecine olumlu etki yapıyor veya bu konuda kendinle hiç küs olmuyorsun. Tabi bu durumu sadece dış etkilerle açıklamak doğru olmayabilir. Kişinin kendi yapısı daha önemli bence kişinin kendini kabul sürecinde. Bir arkadaşımız, ben büyük şehirde büyüdüm ama kendimi kabul etmmem oarada da zor olmadı dedi. Dediğim gibi bu bireysel kapasiteyle alakalı olabilir. Çünkü büyük şehirlerde erkek egemen bir dünyada, LGBTİ'lerin çok olduğu ortamlarda homofobi ve transfobiyle haliyle temas edilecektir ve kendinle barış kişiden kişiye değişecektir. Eşcinsellerin veya transseksüellerin olmadığı ortamlarda ne kadar homofobi/transfobi vardır? Tabi bir de dönemsel farklılıklar var gözardı etmememiz gereken. Artık günümüzde, yani iletişim çağında herkes neyin ne olduğunu bildiği için, kırsal ile şehir arasındaki LGBTİ'lere bakış açısı arasında çok fazla uçurum olmayabilir. Bir de bu çağda tabii homofobik ortamlardan uzaklaşma gibi şansımız da var. Çünkü LGBTİ'ler birbirleriyle iletişim ağı kurup kendilerini koruyacak şekilde yönlendirebiliyorlar.

Sosyolojiden bir öğrenci İranlı kadın gazeteciye, "Ülkenizde Türkiye'de giyindiğiniz gibi açık giyinebiliyor musunuz, giyinemiyorsanız neden mücadele etmiyorsunuz? diye sordu. Oysa Fars kültürü geri bir bir kültür değil ki. Sadece çok katı bir rejime karşı yetersiz kalabiliyorlar. Kadın gazeteci, evlerinin içinde modern olduklarını ama dışarıya mecburen kılık kıyafet olarak kapalı çıkmak zorunda olduklarını söyledi. LGBTİ'lere bakış açısının sertliği de, yani homofobi de aynı kılık kıyafet veya diğer konularla benzer şeklide rejimin şeriatçılığıyla alakalı.

İranlı bir eşcinsel arkadaşımız toplantılarımıza katıldığı günden beri sürekli Türkiye'de eşcinsellik yasak olmadığı halde neden eşcinseller evlilik gibi resmi haklarının peşinde değiller diye soruyor. Tabi bunda gelenekler, cinsiyetçi bir toplum ve muhafazakar bir iktidarın yanı sıra, LGBTİ'lerin haklarına inançlarının seviyesinin de etkisi var. İran'dan gelince burada her şeyin iyimser bir şekilde mümkün olacağını düşünmesi, resmi yasaları toplumsal etkilerden bağımsız düşünmesiyle alakalı. Denizli ortamının yumuşaklığı hak mücadelesi konusunda neden daha fazla şey yapılmıyor düşüncesine itmiş olabilir haliyle. Diyor ki bize, "Sizin yaptığınız bu toplantılar çok mu önemli, evlilik gibi resmi hakların yanında?". Evet bence bizim buluşmalarımız evlilik hakkından önemli olabilir. Çünkü olaya önce evlilik nedir diye bakmak gerekir..? Heteroseksist uyarlamaların olmadığı ve LGBTİ'lerin özgürce kendilerini gerçekleştirdikleri ortamlar bence çok daha önemli, hatta en önemlisi. Çünkü evlilik hakkı benim özgürlük anlayışımla birebir örtüşmüyor. Evlenebilme hakkı tabiki de önemli sosyal eşitlik anlamında ama bu eşcinsellere ne kadar özgürlük getirir tartışmalı bir konu ama biz buluşmalarımızla hayatın içinde kendimiz olmayı öğrenebilirz. Hayatın içinde eşcinsel olarak varolunup topluma farklılığımızın doğal olduğu ispat edilirse, diğer haklar gerçekleşebildiği gibi önemi de kalmayabilir zaten.

Topluluğun oluşma süreci soruldu, anlatıldı... Yaklaşık iki yıl önce kurulan oluşumumuz, gökten zembille inip de böyle süreklilik sağlayamaz elbet. İçinde yaşanan kültürün müsait zemini ve LGBTİ ruhunun olması, ve bu ruhun oluşumsuz da bir geçmişinin olmasıyla alakalı bir çok şey...

İnternetin, eşcinsellere kendilerini bulma ve kendilerini kabul etmede  kolaylaştırıcı etkisi olduğu, katılımcıların, "acaba dünyada tek eşcinsel ben miyim" sorunsalından kurtarma etkisi de yadsınamaz elbet bu konudaki örnek katılımcılardan anladığımız kadarıyla.

İnsanların farklılıklara karşı hassasiyetlerinin artması de iletişim çağında yeni neslin konuya yabancı kalmamasıyla alakalı olsa gerek. Hassasiyet yapıyla alakalı ama o hassasiyeti göstermek için farklılıklarla kontakt kurmanın gerekliliği açısından LGBTİ'ler gibi kesimlerin toplumsal yaşamda vücut bulması çok önemli. O yüzden, hiçbir şey yapmıyor gibi görünseler de oluşumların olması ve LGBTİ'lerin buluşmaları her şeyin üstünde bence.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder