30 Nisan 2016 Cumartesi

Denizli LGBTİ dernekleşme sürecinde


Denizlili LGBTİ'ler olarak bu haftaki LGBTİ toplantımızı da gerçekleştirdik.
Bu haftaki konularımız katılacağımız 1 Mayıs yürüyüşü ve dernekleşme sürecimizdi.

Bir katılımcımızın her hafta aynı konuları konuştuğumuza açıklamam...
Biz, İstanbul, Ankara, İzmir gibi sosyal dinamiği büyük şehirlerden biri değiliz. Onların bile siyasilerle temasta olmaları, yasal haklarımızın güvence altına alınması için yeterli olmayabiliyor. Çünkü gerçeklerin bilinmesine rağmen, gerçeklerin görmezden gelinmesine sebep olan bir yaşam sistemi içersindeyiz. Buna kısaca heteroseksizm diyebiliriz... Erkekçiliği muhafaza eden bir yapı ve uzantıları... Din gibi, geleneksel yapı gibi, toplumsal yapı gibi unsurları heteroseksizmden, yani erkek cinsiyetçiliğinden bağımsız düşünmek mümkün mü? İktidarı da heteroseksizm yönlendiriyor. Bütün ideolojiler heteroseksizm üzerin(d)e şekilleniyor...

Biz ne yapıyoruz ve yapabiliriz yerelde LGBTİ'ler olarak..? İçinde yaşadığımız koşullar neyi gerektiryorsa, ona  göre bir LGBTİ hareketi içersindeyiz. Zaten LGBTİ hareketinin sağlıklı bir şekilde hedefine yürüyebilmesi için, LGBTİ'lerin kendilerini ve koşulları, yani içinde yaşadığı ortamı bu harekete hazırlaması gerekmez mi? Biz önce kendimizi keşfetme, kendimizle barışma sürecini yaşamalıyız, yaşıyoruz da ki... Kimliğinin arkasında duramayan, hangi kimliğin savunusunu yapabilmek için görünür olma cesaretini gösterecek? Kurulduğumuz 2 yıla yakın süreçte biz, Denizli'deki LGBTİ'leri kazanma mücadelesi verdik ve onları kendileriyle birlikte aileleriyle barıştırma "cesaret"ini de gösterdik. LGBTİ'lerin de en çok çekindikleri yakın çevreleri değil mi? Belki de biz kaleyi içten fethetmeye çalıştık öncelikle. Zaten aileler kabul etsel eşcinselleri, transseksüelleri, toplum otomatik olarak kabul etmiş sayılmayacak mı LGBTİ'leri? Aile toplumun en küçük ve en güçlü birimi değil mi? Görünürlük için bir sokak etkinliğine LGBTİ'lerin katılıp katılmamasında, yakın çevrelerinin kimliklerini bilip bilmemeleri değil mi en önemli unsur? İşte belki de bizim bu süreçte yaptığımız bu oldu diyebilirim. Daha düne kadar toplantılara katılıp katılmamakta tereddüt eden LGBTİ'ler, şimdi sokak etkinliklerinin organizasyonunu yapıyorlar, ailelerini bu etkinliklere dahil etmeye çalışıyorlar. Bizim yereldeki örgüt olarak en büyük hedefimiz, görünürlük aracılığıyla varolabilme mücadelesi, yasal hakları elde edebilme koşullarını toplumsal bazda LGBTİ'lerin kabul edilebilirliği açısından hazırlayabilmek. Toplumu da hazırlamaya çalışarak yasal haklarımızı elde etmek daha kolay olmaz mı?

Tabiki de içinde yaşadığımız bölgede, şehirde gözardı edemeciğimiz İranlı mülteci LGBTİ'ler gibi LGBTİ trafiğinin, mücadelemize, hareketimize yön vermesi bana göre biraz gecikmeli de olsa kaçınılmazdı. Dernekleşme sürecimize ivme kazandıran da bu hareket oldu. Belki "her hafta aynı şeyler yapıyorsunuz, farklı bir şey yapmıyorsunuz" düşüncesini, toplumsal fayda açısından kırabileceğiz bu sayede. Önceliğin de sorunun en büyüğüne verilmesinden daha doğal ne olabilir. Mantıklı düşünürsek, öncelikli sorunları halletmek, eşcinsellik gibi benzer konumdaki sorunun geneline de yardımcı olacaktır. Zaten İranlı LGBTİ mültecilerin görünürlüğü, yaşadığımız şehirde LGBTİ'lerin de varolduklarına daha bir dikkat çektiğini inkar edebilir miyiz? Denizli'ye İranlı LGBTİ mülteci akını kısaca topumsal bazda LGBT'lerin varoluşlarına katkı sağladı, LGBTİ hareketçileri olarak da bizim de mücadelemizi çözüm odaklı olmaya doğru dönüştürdü diyebilirim. "Her hafta aynı şeyleri yapıyorsunuz, farklı bir şey yapmıyorsunuz"a en güzel cevap aslında, yapılacak işlerde içinde yaşanılan ortamın dinamikleri de belirleyici oluyor diyebiliriz. Tabi o dinamikler olmadan bir şey yapılamaz da demek istemiyorum. Engellere rağmen, hatta boşa kürek çekilecek bile olsa yapılacak bir şeyler mutlaka vardır diye düşünenlerdenim ki... Bugünlere gelebildik. Bakınız mutlaka bir şeyler yapılmalı ama hiçbir işe yaramayacak aşırı şekilde bir şeyler yapmak da enerjnin boşa harcanmasından başka bir işe yaramayabiliyor da. Sınırlar hep bir tık zorlanarak kademe kadem mücadele verilirse, daha sağlıklı ve kalıcı bir şeyler yapılablir diye düşünüyorum. Sporda bile önce ısınma diye bir şey vardır. Yağlar yarım saatten sonra yakılmaya başlar...

Toplantımıza katılan İranlı LGBTİ mülteciler sorunlarına değindiler kısaca. Tabiki de en büyük sıkıntıları ekonomik. Yabancı olmalarından ve dil problemleri yüzünden iş bulmakta sıkıntı yaşıyorlar. Azeri kökenli İranlı LGBTİ mülteciler dil problemi yaşamadıklarından dolayı daha avantajlılar. Böyle olması, Farslı LGBTİ mültecilerde, "Acaba Türkler bizi sevmiyor mu?" düşüncesi oluşturmuş. Mülteci LGBTİ'lerin, LGBTİ'lere karşı ayrımcılıkların sadece yabancı LGBTİ'lere yapılıyor veya ayrımcılığa dair sorunları sadece kendilerinin yaşadıklarına dair bir yanılsamaya düşürüyor. Tabiki de buradaki yerli LGBTİ'ler onlar kadar sorunlar yaşamıyor ama yabanncı LGBTİ'lere ekstra bir ayrımcılık yapıldığını zannetmiyorum. Tabii yabancıların dil bilmemeleri ve de "nasıl olsa bize muhtaçlar" diye maddi fırsatçılıklar olmuyor değil. Adamlara yüksek fiyattan kiraya ev veriyorlar, 6 aylık veya 1 yıllık da sözleşme dayatıyorlar, sonra mülteci LGBTİ'ler daha ucuza ev bulsalar bile ev değiştiemiyorlar artık. İşte dernekleşmemiz mülteci LGBTİ'lere, soruna bulaşmadan, sorun öncesi doğru yönlendirebilme noktası olarak da yardımcı olacak, onlara uzatılacak ellere, yapılacak yardımlara resmi bir merci olacağız bu sayede.

Toplantıda ayrıca katılımcı arkadaşlarımızdan bir LGBTİ derneğinden beklentilerinin neler olduğuna dair düşüncelerini de aldık...

Not: Dernekleşmemiz Kaos GL Derneği'nin katkılarıyla olduğu için, onlara sonsuz teşekkürler...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder