27 Şubat 2016 Cumartesi

Tırnağın varsa başını kaşı


Hayatta öğrendiğim en iyi şey, yaşadıklarımdan çıkardığım en büyük ders... İş yaptırma konusunda kimseye güvenmemem gerektiği... Çünkü ne zamanında yapılır, ne de doğru dürüst yapılır... Bir disiplinsizlik vardır, bir umursamazlık vardır, önem vermeme durumu vardır, savsaklama vardır, sözünde durmama vardır, tembellik vardır, ihmalkarlık vardır... Herkes bencildir bu konuda; çıkarına uygunsa yapılır işler. Çünkü empati duygusu eksikliği vardır... Saygısı yoktur kimsenin kimseye ki kişilerin kendilerine bile saygısı yoktur; saygı duyulan şey doğru veya yanlış toplumsal varoluş ve duruş şeklidir; o yüzden doğru kişilik de zor bulunur, kitabına uygun kişilik vardır. Zamanında yapılmaz hiçbir zaman işler dedim ya, takipçisi olursun gene yapılmayabilir... Bunun sebebi önceki yaşam düzeninin değiştirilmeden devam ettirilmesidir. Yani hayat disiplinli bir şekilde yaşanmamaktadır. Çok kuralcı olmak, disiplinli olmayı sağlamıyor ne yazık ki; alakası olmayabilir konuyla ama tıpkı çok ahlakçı olmanın insanı ahlaklı yapmadığı gibi. Biliyor musunuz ben mümkün mertebede tüm işlerimi kendim yaparım.. Saç traşımı da kendim olurum, mümkün olsa diş çekimi ve dolgumu da kendim yapmak isterim. Evdeki bütün bakım onarım işlerini kendim yaparım... Musluk tamirinden, kıyafet tamirine kadar... Boya-badanadan sağlık işlerine kadar... Tabi malzeme eksikliğinden veya kendim yaparsam yanlış yaparım diye yapamayacağım işler de oluyor. Ama dışarıya yaptırdığım işlerde hep bir güvensizlik oluyor. Çünkü bir standart yok yapılan işlerde. İnsanın yapısında mükemmelliyetçilik olmayınca, bu yaptığı işlere de yansıyor. Çok küçük ayrıntılar bir çoğunun umrunda olmayabilir ama yaşam ayrıntılarda gizlidir. Mesela adam fotoğraf basıyor ama bir traftan da tostunu yiyiyor, dolayısıyla bastığı fotoğrafları yağlı eliyle düzenliyor. Oysa beni fotoğraftaki parmak izi kadar irrite eden bir şey olabilir mi; CD'deki çizikler veya parmak izleri gibi. Ben o yüzden kimseye ne okuduğum kitabı veririm, ne de dinlediğim müzik albümlerini de. Her konuda bir güvensizlik vardır bende. Bu paranoya değil, hayat tecrübesiyle alakalı bir şeydir. Fala veya günde sigaraya kaç  yüz lira öder ama 5-10 veya 20 liralık kırtasiyeyi çok görerek, başkalarından otlanmaya çalışır. Hani korsan veya emeğe saygısızlık diyorlar ya... Kitap veya müzik albümünü başkasından otlanmak da telif hakları ihlalildir. Git al oku, git al dinle! Pardon konumuz dağıldı mı..? İşte ben hayatta hiçbir işimi kimseye yaptırmam, yatırmak zorunda kaldıklarımın da sürekli takipçisi olurum. Takipçisi olmadıklarım da zaten vazgeçtiklerimdir. Vazgeçtiklerimden de gerçekleşip beni şaşırtan hiçbir iş olmamıştır. O yüzden ben "Tırnağın var ise başını kaşı" felsefesine göre yaşarım iş yaptırma konusunda. Bu anlattıkalrım bizim ülke için geçerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder