3 Şubat 2016 Çarşamba

Heyecan bitince kardeş gibi olunur!


Gwyenth Paltrow ayrıldığı eşi Chris Martin için, "Aramızda artık romantik bir ilişki yok. O artık benim erkek kardeşim gibi" demiş...

Artık birlikte yaşamadıklarını ama Chris Martin'in ne zaman isterse gelip çocuklarını ve kendisini ziyaret edebildiğini, evinde kalabildiğini, Chris Martin ve çocuklar ile hala bir aile olduklarını da ilave etmiş.

Doğru söze ne denir...
Tensel heyecan bir süre sonra tükenebilir...
Tükenince insanın bedensel heyecanlarından vaz mı geçmesi gerekiyor?
Aldatma diye bir şey falan saçma aslında...
Heyecan bitiyor, başka heyecanlara yelken açılıyor; bu kadar basit.
Aile yapısı, ahlaki anlayışlar, geleneksellik falan bana mantıklı gelmiyor insan hayatını kısıtladığı için...
Her anlamda özgürlük, insanı mutlu eden yegane tek şey...
Hadi heteroseksist sistemin baskıcı unsurlarıyla hayatımızı devam ettirdik diyelim...
Ne olacak..?
Mutsuz bireyler olacak...
Hatta birbirini yiyen bireyler olacak..
Bu da ile içindeki herkese yansıyacak ve olumsuz içselleştirmelerin sebep olduğu çocukların yetişmesine sebep olacak...
Yani çocukların kavgalı bir evde büyümesinden, anne-babanın ayrı olduğu kavgasız bir evde büyümesi daha sağlıklıdır...
Gwyent Paltrow'un dediği gibi, eşlerin ayrı olması, başka heyecanlara yelken açması aile olmaya engel değil ki; bu şekilde daha sağlıklı aileler olacağına inanıyorum bireyler mutlu olacağı için...
Tabi "toplum ne der" durumu söz konusu değil mi?
O toplum dediğimiz şey sizin kendiniz değil mi?
Sen başkalarının özgür yaşama hakkına saygı duy, kimse de senin özgür yaşamına bir şey demez zaten; dese de ne olacak? Sen de aleyhinde konuşmayan alemde yaşarsın!
Aile gibi, gelenek gibi heteroseksist unsurlar, cinsiyetçi sistemin devamlılığını sağlamak için çıkarsal şeylerdir. O yüzden erkeklerin heyecanlarına toleranslı davranılır ya...
Başta cinsler arası mülkiyetçilik erkeğin lehine gibi görünse de, aslında hiç kimsenin faydasına değil...
Ahlakçı bir toplumda, heteroseksizm egemenliğinde de olsa, erkeklere tanınan tolerans, onların özgürlüğünü ne kadar huzurlu yaşamasını sağlayabilir ki...
Evdeki huzursuzluk mutlaka yansıyacaktır erkeğe de...
Düşünseniz ya... Çiftlerden biri bekliyor, diğeri heyecanlarda...
Bitmiş bir evliliği kurtarmanın bir manası yok..
Nikah da özünde biten evliliklerin devam etmesi için bir garanti değil mi zaten...
Oysa sevgiden daha güçlü ve sağlam bir imza olabilir mi insnları birbirine bağlayan...
Kadının namus olması gibi kavramlardan bir an önce kurtulunması gerekiyor...
Kadının namus olup erkeğe ipoteklenmesi, kadın cinsine en büyük hakarettir, en büyük ayrımcılıktır ve bu yüzden gelmiyor mu başına ne geliyorsa..?
Yani erkek, garantisi ve güvencesi olamıyor kadının...
En büyük darbeyi de şiddet ve cinayet olarak garantörü sayılan erkekten almıyor mu kadın?
Huzurlu ve barış içerikli bir dünya için...
Eşitlik, özgürlük, kısaca medeniyetin olduğu,
ahlakçılığın olmadığı uygulama gerekiyor...
Saçma değil mi zaten namusun cinselliğe falan indirgenmesi...
Cinsellik temel bir ihtiyaçtır ve bunun baskıcı kurallara bağlanmasının kime ne faydası olabilir ki?
İnsanların cinsel çeşitliliği ve sayısı belirlemez onların nasıl insan olduklarını...
İnsan zaten içinden geldiği kadar yaşayabilir cinselliğini ve içinden geldiği gibi de yaşasın ki, cinsellik artık insanlar üzerinde baskı aracı olmaktan çıksın.
Bakınız, cinselliğinde mutlu olan insan, her anlamda mutlu olur...
Niye gerçekleştiremiyoruz ki bunu?
İnanın cinsel özgürlük huzur ve barışı getirir, her anlamda verimliliği de arttıracaktır. Hiç şüphem yok bu konuda.
Çünkü cinsellik temel bir ihtiyaç olduğu için güzel bir şekilde gerçekleşmezse, tatminsizlik olur, takıntı olur, mutsuzluk olur, hatta saldırganlık olur...
Cinselliğe kötü gözle bakmaktan vazgeçelim, insanlar güzel heyecanlara yelken açsınlar ve özgür ve mutlu hayatlar olsun...
İnanın insan bağımsız olunca zıvanadan çıkmıyor; hatta özgürlüğün verdiği bir dinginlik oluyor...
Ama özgür olmayanların bastırılmışlıklarının fırtınası, onları zıvanadan çıkarabiliyor...
Bu yüzden de ahlakaçılık gibi toplumsal anlayışlarla çelişebiliyorlar...
Özgür yaşamlar hakkında sadece hazımsızlığın verdiği kötü bir bakış açıısı var...
Özgürlük en ahlaklı olma halidir...
Özgürlük dürüstlüktür çünkü...
Şeffaflıktır...
Bu da huzur saçar etrafa...
Konuyu bağlamak gerekirse...
Heyecan bitince yeni heyecanlara yelken açılabilir, eski heyecanlarla da dost kalınabilir ve böylece daha sağlıklı bir toplum inşa edilebilir...
Özgürlük temeli olan bir yapıdır...
Ahlakçılık ise sağlam gibi gözüküp temeli olmayan bir şeydir... Arkasında neler döndüğünü tahmin edebilirsiniz...
Aldatma denilen şey kişilerin özgürlüğünün elinden alınmasıyla alakalı bir şeydir...
Kişinin kendini içinden geldiği gibi gerçekleştirmesi kaçınılmazdır oysa...
Lütfen bu konuda dürüst olalım ve kendimizi kandırmayalım..!
Biliyorum ben şimdi toplum gözünde bir ahlaksızım özgür bir eşcinsel olarak...
Ama ben kendimi kötü hissetmiyorum ki bu konuda; aksine çok iyi hissediyorum...
Ahlaksızlık sadece ahlakçı beyinlerin kafasının içinde negatif bir şey...
Karşı tarafa yansımaları olabilir bu negatif bakış açısının ama kendimizi kötü hissetmemek için, bu ahlakçı virüsünün düşüncelerimize bulaşmasına izin vermemeliyiz.
Zaten özgürlüğe bağışıklık kazanınca, ahlakçı virüsler vız gelip tırıs gidiyor...
Geleneksel toplumların değişmesi zaman alabilir veya daha da geriye gidebilirler...
Özgürlük karşıtlığı da cehaletle ilgilidir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder