21 Kasım 2015 Cumartesi

Teşekkür ederim eşcinsel doğduğum için...


Herkesin hayatı kendi çapında bir dram sayılabilir...
Onun dram oluşunu belirleyen faktörler vardır...
Kimisi güçlüdür; vız gelir tırıs gidir...
Kimisinin dayanma gücü zayıftır; yaşadıkları travma etkisi yaratabilir...
Belki de olaylara yapı kaynaklı bakış açısıdır yaşanılanların ne olduğunu belirleyen...
En ağırı insanın hayatının elinden alınmasıdır; can kaybıdır da...
Ama...
Kendi üzerimden örneklendireceğim gene...
Bazılarına eşcinsellik çok ağır geliyor...
Aslında ağır gelen eşcinsellik değil; toplumun cehaletinin zararlı etkisi eşcinselliğe yükleniyor...
Her neyse konumuz toplum tarafından bakış açısı değil; kişinin kendi bakış açısı...
Eşcinsellik bir çok eşcinsel için, hayatta karşılaşmak istemedikleri bir durum; felaket..!
Hep sihirli değnekle heteroseksüel olma hayali vardır...
Hep kendinden kurtulma arzusu vardır, çabası vardır...
Kendinle yüzleşememe durumları vardır...
Dolayısıyla kendini sevememe durumları...
Oysa bu tür bir bakış açısı bana göre çok yanlıştır...
Çünkü o bakış açısı kişinin kendi bakış açısı değildir;
Toplumun etkisinde kalıp özgüvensiz bir duruştur.
Bu da hayata olumsuz bakmamıza sebep olur...
Kendi trajedilerimizi kendimiz yaratırız...
Oysa başkalarının nefretini mücadele şekline dönüştürebiliriz bizi daha güçlü kılacak olan, hayatta kalanlar sınıfına sokacak olan...
Düşünün...
Yapımız sisteme uygun şekilde dünyaya gelmişiz, el bebek gül bebek büyümüşüz...
Hayatı yakalamak daha mı kolay olacak böylece..?
Ben nefreti(başkalarının bana karşı olan nefretini) bağışıklık sistemimi güçlendiren bir virüs olarak görmekteyim beni koruyan; önlemimi aldırdığı için mikroplara karşı.
Eşcinsel olduğum için acı çektirmiş olabilirler ama acı çekmemek diye bir şey olabilir mi yaşayacaksak eğer?
Acı çektim; geçti gitti; belki ruhumda izler bıraksa da...
Beni güçlü tutan, ara sıra bana hatırlatmalar yapan, almam gereken mesajlardır geçmişin façaları.
İnsan geçmişiyle bütünsel bir varlıktır; dönemsel yaşarsan hayata hep yeniden başlar, hep düşer ve sürekli acıtırsın canını...
Geçmişi; insanın bir önlemi, güvencesidir kötü hayat koşullarına karşı.
Homofobi kötü ama yaşamak da güzel...
Yaşamak için homofobiyle mücadele etmeye değmez mi küsmek yerine?
Kendimizi-eşcinselliğimizi sevelim; homofobiyi yenelim!
Homofobiyi yenmenin tek yolu sevmek, kendini sevmektir en başta.
Çünkü kendini seven insan; kendini korur, kendisi için mücadele eder.
Sevin gerçekten kendinizi; saygı duyacak kadar sevin, yüceltecek kadar sevin, şımartacak kadar sevin, başkaları narsist sanacak kadar sevin;
ne derlerse desinler sevin kendinizi...
Çünkü kendinizi sevdiğiniz sürece vardır hayat; siz olmasanız hayat olur mu?
O yüzden eşcinsellik bir trajedim değil, bir ödülümdür evrenin-doğanın-hayatın bana bahşettiği...

Eşcinsellik, "sana ne benim uyku, yeme-içime, veya dışkılama gibi temel ihtiyaçlardan biri olan sevme ihtiyacımdan" şeklinde kimsenin karışılmasını istemeyeceği insanın doğuştan getirdiği bir insan, bir canlı hakkıdır.
Cinsiyetçi heteroseksist sistem saçma sapan anlayışı yüzünden eçcinseller üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor; eşcinseller de gerçekten eşcinselliğin doğallığı konusunda şüpeheye falan düşüyor.
Eşcinsellik bir sorun değildir, olamaz, olmamalıdır...
Her eşcinsel cinsel kimliğinin arkasında milim sapmayacak şekilde durabilmelidir.
Gerekirse bütün dünyayı karşısına almalıdır.
Seni kabul etmeyenlerle yan yana durmanın bir anlamı olabilir mi?
Zamanımızı çalmalarına izin vermeyelim...
Daha bizim kurtarmamız gereken hayvanlar var, çevre var, sanat var..; daha çok yardıma ihtiyacı olan...

Kalın bir not: UHREVİLER beni anlayaMAZ!

MÜCADELEYE DE KENDİMİZLE BAŞLAYALIM; DIŞARIDAKİ HOMOFOBİYE KARŞI KOYABİLMEK İÇİN, DIŞARININ YANSIMASI OLSA DA KENDİMİZİN KENDİMİZE OLAN NEFRETİNİ HALLETMELİYİZ ÖNCE.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder