9 Ekim 2015 Cuma

Eşcinsellik ERKEK ERKEĞE yaşanan bir şeydir (veya KADIN KADINA...)

Biyolojik cinsiyetinin erkeksi özelliklerine bakarak kendine eşcinselliği yakıştıramıyor bazı erkekler. Sesi kalın, görüntüsü maço, cinsiyet kimliği olarak erkek... Ama duygularına söz geçiremiyor, eşcinselim diyemiyor işte. Hep tutuk yaşıyor cinsel yönelimini, hep eksik yaşıyor, hep yarım yaşıyor; kimliğiyle tam olarak barışamadığı için. İçinde eşcinsel ama dışarıya heteroseksüel görünmek zorunda kalıyor. Ama bastırılan pörtlediği için ya sol kulağına küpe takıyor (Sağa takarsan öyle eşcinsel zannedilirmişsin. Oysa küpe kadın aksesuarıdır; bunun sağı solu mu olur?) ya da saçını tepede topluyor. Bunlar aslında bastırılan duyguların bir ifadesi ve kendi cinsine cinsel bir mesaj. Öyle olmasa bu tarz şekil yapanlar hep mi eşcinsel çıkar? Bu tarz aksesuarsal şekil yapmak eşcinsel kimliğiyle tam olarak barışamamışlıktır. Barışamadığı için değişik ifade ve kendini gösterme yollarına gidiyor kişi. Aksesuara başvurmayan ve kimliğiyle barışamamış, ben eşcinselim diyemeyen erkekler yok mu; var... Eşcinsellerin yönelimleriyle barışamamalarının sebebi toplum ve sırtlarını dayadıkları cinsiyet kimlikleri. Eşcinsellik normal karşılanmadığı için, ben erkeğim diyorlar. Eşcinsellik zaten erkek olup yöneliminin kendi cinsine olması değil mi? Senin biyolojik veya cinsiyet kimliği olarak erkek olman, duygularının kendi cinsine olmasının önünde bir engel değil ki. Aslında cinsiyet kimliği de bana göre göreceli bir kavram. Erkek böyle böyle olur, kadın böyle böyle olur denmese ve biyolojik cinsiyetle ötüştürülmese insanlar cinsiyet kimlikleri konusununun üzerinde bu kadar dururlar mı? Bakınız cinsiyet kimliklerine; genellikle toplumsal cinsiyet rollerini benimsemişler. Cinsiyet kimliği denilince toplumsal cinsiyet gibi bir şey, biyolojik cinsiyet gibi bir şey algılanıyor... Neredeyse herkes toplumsal cinsiyet, cinsiyet kimliği ve biyolojik cinsiyet olarak, kimlikleri bize öğretilen, dayatılan erkeklik ve kadınlığa indirgiyor, o indirgenen kimlikler üzerinden varolmaya çalışıyor. Oysa benim kimi ve nasıl seveceğimin biyolojimle, cinsiyetimle veya toplumsal cinsiyetle ne alakası var? Ben birini severken, benim biyolojk cinsiyetim bu, cinsiyet kimliğim şu, toplum da böyle münasip görüyor diyerek sevmiyorum ki... Erkekleri seviyorum ve severken bütün kimliklerimi bertaraf ediyorum. İnsanların cinsel yönelimlerini içlerinden geldiği gibi yaşayamamalarının sebebi, ister toplumsal olsun ister kişisel olsun dediğim gibi kendileriyle barışamamaları ve dolayısyla özgüvenlerinin bu konuda tam olmaması. İnsanın toplumdan etkilenerek kendini baskılaması da baskılanmaya müsait bir yapısı olmasından. Yoksa bazı eşcinseller topluma rağmen "ben eşcinselim, sana ne, kime ne" diye açık bir şekilde yaşar mı? İnsanın eşcinselliğinin arkasında duramamasının yaşla, tecrübeyle, sosyo ekonomik bağımsızlıkla da o kadar çok bağlantılı olduğunu düşünmüyorum. Adam ölüp gidiyor daha hala eşcinselliğini saklıyor veya bir bakmışsın daha lise çağında sokaklara çıkıp eşcinsel aktivizmi yapıyor...

Yazının ana fikri: Bazı bağımsız olamayan beyinlerin kendini toplumsal cinsiyet rollerine kaptırıp, erkek yapısına, erkek görünümüne eşcinselliği yakıştıramamsı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder