24 Ağustos 2015 Pazartesi

Kürt Türk meselesi ancak ve ancak şiddetsiz helledilebilir

Ezgi Başaran'ın yazısını okuduktan sonra, ülkemizdeki Türk - Kürt meselesiyle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum tekrar da olsa, daha önceden bu konudaki düşüncelerimi ifade etmiş de olsam....
Evet, insanlar haklarını elde edebilmek için sert mücadeleye girmiş olabilirler ama haklar için öldürmek kadar sertleşilebilir mi?
Barışa gidilebilir mi bu şekilde?
Egemen olan bize haklarımızı konuşarak vermiyor mu diyorsunuz?
Ama ben haklar için öldürmeyi özgürlük mücadelesi olarak görmüyorum, göremem...
Çünkü benim insanlık anlayışıma, barış anlayışıma ters özgürlük için insan öldürmek...
Ben her ne koşulda olursa olsun konuşma taraftarıyım...
Haklıysam ortak bir yol buluncaya kadar ikna çabalarımdan vazgeçmem...
Haklıysan neden güzellikle orta bir yol bulunmasın ki...
Şimdi ötekinin de ötekisi olarak, yani bir eşcinsel olarak benim de özgürlük mücadelesi için can mı yakmam gerekiyor?
Bir kere benim vicdanım el vermez böyle bir mücadele şekline...
Kazanılan özgürlük kanla lekelenirse, o özgürlük huzur içinde yaşanmaz...
Diyebilirsiniz ki cinsel yönelim haklarıyla milliyet hakları bir tutulur mu..?
Kişinin doğuştan getirdiği ve kendini gerçekleştirmek zorunda kaldığı temel ihtiyaçlardan bırakın kültürel hakları, hiçbir hak üstün olamaz...
İnsanlar biribirini seviyor diye öldürülür mü?
Bundan daha öncelikli bir sorun olabilir mi?
Ama ben buna rağmen, yani temel özgürlükler için bile barış taraftarıyım...
Elime silah alarak ben derdimi kesinlikle anlatamam...
BUNU ANLAYABİLİYOR MUSUNUZ?
Bu haklıyken haksız duruma düşmek demektir.
Benim çocuğum öldürüldükten sonra, sen milyon kere haklı olsan da artık benim gözümde sıfırsındır...
Haksızlık yapanla eşit koşuldasındır artık...
Öldürensindir...
Ve haklı da olsan bu haksızlığını hiçbir şey telafi edemez.
Bir can demeyin.. O can da yaşamak için gelmiştir bu hayata ve senin o canı alma hakkın kesinlikle olamaz...
Özgürlük ve barış istiyorsan, her şeye rağmen oturup konuşmaya devam etmelisin...
Gerekirse sonsuza kadar devam etmelisin...
Taraf tuttuğum veya milliyetçi olduğum zannedilmesin...
Ben sadece özgürlük ve barıştan yanayım...
Hangi taraftan olursa olsun ölümlere karşıyım ama...
Haksızların öldürmesine de bir o kadar karşıyım...
Bu barışı baltalar...
Hatta haksızlığa uğrayanların barış istemesinden şüphe duymama bile sebep olur...
Ne kadar canım yansa da birini öldüremem ben...
Bu zayıflık değildir; bu vicdandır...
Savaşa savaşla karşılık verince kim kazanıyor..?
Haksızlar savaşı kazandı diyelim...
Kin ve öfke, nefret bitecek mi...?
Kaybeden gene hücum için fırsat kollayacak içine ekilen kin ve nefret tohumları yüzünden...
Bütün acılara rağmen barış tohumları saçmalıyız...
Ancak bu sayede barışın temelleri atılabilir...
Hatta barış üzerine kurulan özgürlükler daha sağlam olur...
Çünkü barışla nefretin üzerine sünger çekilirse, artık o nefret bir daha depreşmez...
Çocuklarımızı birbirimize karşı hınç bileyecek şekilde yetiştirmeyiz içimizde birbirimize karşı kin ve nefret olmaz ise...
Kin ve nefretsiz, kan akıtılmadan, ölümler olmadan barış olmalı gerçek özgürlük ve adalet için...
Belki bir şeyleri yanlış anlıyor, yanlış ifade ediyor olabilirim ama benim barış ve özgürlük dilim sevgi temelli... 
Ama her şeye rağmen sevgi temelli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder