2 Temmuz 2015 Perşembe

Heteroseksist LGBTİ anlayışına karşı LGBTİ mücadelesi


LGBTİ'lerden eşcinsel hakları konusunda bir cacık olmaz! Açıklayayım... Çünkü koca koca insan olmuşlar ama hala bireyeselleşme konusunda zavallılar; kimisi ailesini üzmek istemez, kimisi ahlakçılıkla toplumu haklı çıkarmaya çalışır, çoğu yaşamını heteroseksizm üzerinden şekillendirir... Erkek egemen yapıyı sorgulamak bile istemez. O kazara eşcinsel olmuştur ve "kutsal"a saygısızlık etmemelidir. Burası Türkiye, burası Müslüman bir ülke söyleminin arkasında yatanın ne olduğunu hiç düşündünüz mü; heteroseksizm ve LGBTİ'lerin korkaklılığı. Heteroseksizm öyle sadece erkek "cinsiyet"inin üstünlüğü falana değil ki; erkek cinsiyetçiliğin hayatın her birimine zühur etmesi ve hayatı şekillendirmesi. Attığımız her adımda hetero erkek cinsiyetçiliğinin bir kılçığıyla karşılaşıyoruz ve varolmak için de bu heteroseksist ağlarımızı kabul ediyoruz ve bunu normalmiş gibi içselleştiriyoruz. Bu heteroseksist yapıyı haklı çıkaracak argümanlar üreterek pekiştiriyoruz da heteroseksizmi. Hiçbirimiz de çıkıp doğamıza uygun yaşamaya cesaret edemiyoruz. Hele şu aile meselesi var ya elimizi kolumuzu hepten bağlayan; sanki heteroseksüel olsaydık ailemizi o kadar düşünüp, o kadar bağımlı yaşayacaktık ailemize. Hatta ailemizden bağımsızlığımıza kendi ailemizi gösterecektik, ailemiz de bunu haklı bir gerekçe olarak kabul edecekti. Eşcinselliğimize karşı çıkılışın sebebi de, bağımsız olamamamızın sebebi de işte heteroseksizmin dışında kalamamamız; bu yüzden onlara ne bir gerekçe sunabiliyoruz, ne de itiraz edebiliyoruz; onlar da bu zaafımızı bildikleri için, çok güzel baskı kuruyorlar üzerimizde veya bir kurduklarını zannediyor da olabiliriz; denedik mi hiç bireysel olmayı; elin memleketlerinde çocukları küçük yaştan itibaren bağımsız yaşıyor ve ayaklarının üzerlerinde duruyorlar; ne oluyor; çocuklar özgüven sahibi oluyor, aileler de çocuklarının gücüyüle gurur duyuyor; çocuklarının sindirim sistemlerinin boşaltım noktasında değil akılları çünkü. Gerçi bizler de kendi yapımızı tasvip etmiyoruz ama kendimizi gerçekleştirmekten de kaçışımız yok; çelişki kendimizde başlıyor ve bu çelişki de bize doğrultulan en güçlü silah. Biz daha kendimizle ve korkaklığımızı bize karşı kullanan çevremize karşı nefes alma mücadelesi veriyoruz ki eşcinsel hakları ne menem bir şey? Ne ki gerçekten eşcinsel hakları, LGBTİ hakları eşcinsellere ve  LGBTİ'lere göre? Genellikle eşcinsel kelimesini kullanmamın sebebini de söyleyeyim. Ne kadar heteroseksizm transseksüelleri de kabul etmese de, transseksüeller de heteroseksizme göre bir öteki de olsa, "heteroseksizm" gibi olmasa da heteroseksüellik gibi birleştirkleri bir nokta var. Queer değil bana göre heteroseksizme kafa tutmayan hiçbir yapı. Bir şeyler heteroseksizmin kılıfına uydurulmaya çalışıyorsa, o queer olamaz ve başarıya ulaşması söz konusu değildir. En küçücük de olsa farklılığın kabul edilmiyorsa, bu senin başına kakılacaktır gün gelip ve sana karşı kullanılacaktır, seni de yaralayacaktır. Neden kendimizi olduğumuz gibi kabul ettirmeyiz ki insanlara da, onlara ucundan bucağından yamanmaya çalışırız. Tamam dışlanammak için ama genel yapıya benzemeye çalışarak da kabul edilmeyeceğiz ki. Bari kendimiz olursak, en azından böyle bir gerçek var dedirtebiliriz ve toplumu gelecek kuşaklara hazırlarız farklılık konusunda ama herkes günü ve kendini kurtarma derdinde. Ben inanmıyorum ülkemizdeki LGBTİ'lerin farklılıklarıyla toplumda varolmak istediklerine. Hepsinin bir kontrol mekanizmasının çalıştığı noktası var. Hepsinin bir heteroseksizmi haklı çıkaracak bahanesi var. Ben eşcinselim ve toplum beni olduğum gibi kabul etmeli, toplumsal yapı benim de varlığıma göre şekillenmeli düşüncesinde değil. Aynı şey tüm LGBTİ'ler için geçerli. Onlar da kendilerini heteroseksizmin unsurlarıyla var etme dedindeler. Yani toplumsal cinsiyetçilik diz boyu. Bakıyorum da LGBTİ'lere, gerçekten ne yeni yetmelerin uzun vadeli bir hak mücadelesi derdi var, geçmiştekiler de zaten heteroseksist yola koyulmuşlar, ağır aksak (gizli demek istiyorum) yaşayıp gidiyorlar işte... Daha önce çok defa tekrar etmeme rağmen bunları niye yazdım biliyor musunuz ... İstanbul'da Bu seneki Onur Yürüyüşü'ne müdahale edildi ya... Bir arkadaşımız da darbe aldı ve bana bir mesaj göndermiş eşcinsel hakları için, sisteme karşı LGBTİ'lerin ekonomik anlamda boykot yapmaları için falan... Peki LGBTİ'lerde öyle bir zihniyet var mı o gücü harekete geçirecek? Sistemin dışında bir zihniyetleri yok bile diyebiliriz. Tek dertleri kendilerini cinsel anlamda gerçekleştirebilmek. Eşcinsel kültür oluşturmak gibi dertleri yok. Cinsiyetçi kültür oluşturulmasına ben de karşıyım ama heteroseksizmin kurbanı oluyorsak, önce varlığımızı ispat etmemiz gerekiyor. Yoksa her zaman dediğim gibi, herkes şahsına münhasırdır; ben heteroseksizm beni dışlamak için tanımlamasa, kendimi tanımlamayacaktım ki... Ama şimdi var olabilmek için öteki olmamın altını çizmek zorundayım; çünkü ben şahsıma münhasır olarak var olamayacağım şu aşamada; hatta bu yüzden yalnız kalıp daha bir yok edileceğim. Bir grup oluşturmak zorundayım farklılığımla da olsa. Yok edilmemek için eşcinselik gibi, LGBTİ'lik gibi bir çatı altında bütünleşmek zorundayız şimdilik; biz de kendi içimizde farklı farklı da olsak. Her farklılığın kabul edildiği bir demokrasi düzeyine gelince, kim kendini ne olarak tanımlamak isterse tanımlasın, kim ne olmak isterse olsun, kim heteroseksizme dahil olmak isterse olsun... Biz oluşum veya insiyatif başlıkları altında bir araya geliyoruz ya, veya dernekleşiyoruz... Gerçekten taşı yerinden oynatmaya inancımız var mı? Ben LGBTİ bireylere bakıyorum da, heteroseksizme karşı dik durmak gibi bir azim göremiyorum; şöyle sapasağlam duramıyoruz yapımızın arkasında. Niye korkuyoruz hiç anlamıyorum; çekingen durunca az mı zarar görüyoruz; her gün her gece bu konuda zihnimizin yorulması kadar zarar verici bir şey olabilir mi; "dışarıda" zor bir hayat her zaman varolacak ama kendine karşı vicdanının rahat olması, akşamları evinde huzur içinde uyumanı sağlar; ben mesela hakkımı savunmadığım zaman ne kadar kızarım kendime ama dayak da yesem, akşam evime gelince hayata karşı kendim için vazifemi yerine getirmemin huzurunu yaşarım; bir gün daha kendim olarak yaşamanın onuru kadar değerli bir şey olabilir mi? İnsanlar hayatı benimle, eşcinsel Halil olarak paylaşsın ki, benim eşcinselliğimin sadece duygusal veya cinsel özelim olduğunu öğrensinler ve bana cinsel nesne gözüyle bakmasınlar. Biz çünkü cinsel nesneler değiliz herkese bakınca veya dokununca tahrik eden. Ama biz hayata sadece o tarafımızın özgürlüğü çerçevesinde bakarsak, dışarıdan da öyle algılanırız. Hayatın her biriminde, toplumun ötekileştirdiği tarafımızla varolursak, bize cinsel gözle bakılmaktan da vazgeçeklerdir. Ben her gün hayatın içine eşcinsel olarak karışıyorum ve insanlar benim cinsel tarafımdan başka hayatım da olduğunu gördükleri için, benimle hayatlarını paylaşıyorlar. Çünkü onlardan eksiğim yok veya herkesin ne kadar eksiği ve fazlası varsa, benimki de yapıma göre eksikli veya fazlalıklı. Asıl önemli noktaya gelelim... Evet bir haksızlığa uğrarsam, hayatın içinde eşcinsel olarak varolduğum için, haklarımı da çekinmeden savunabiliyorum; bir yamuk yapılırsa, ben de senin çıkarına ters davranırım diyebiliyorum. Ben eşcinselim, insanlara karşı bu kadar özgür, bu kadar fevri, bu kadar ses tonajım yüksek konuşamam gibi bir durum olmuyor. Çünkü ben hayatı cinselliğimin eş tarafıyla yaşamadığım için, hayat mücadelesinde eşcinselliğim aklıma bile gelmiyor. Hayatım eşcinselliğim yüzünden otokontrol çerçevesinde değil. Ben eşcinselim, şöyle davranmamalıyım, yanlış anlaşırım gibi bir düşünce aklımın ucundan bile geçmiyor. Velhasıl bilinçsiz bir eşcinsellik hakim ülkemizde, LGBTİ'lik de. Biz örgütlenemiyoruz gerçek anlamda ve bize karşı olan sisteme karşı da varolan dinamiklerimizi kullanamıyoruz. Nedir o dinamikler; biz herkes kadar aynı güce sahip insanlarız; bizim de sosyoekonomik gücümüz var öyle veya böyle; ama biz o gücümüzü eşcinsel hakları için kullanmak yerine, o gücü kaybetmemek için, gizli kalmayı, sessiz kalmayı tercih ediyoruz. Yani bencillik yapıyoruz bu konuda. Kendi tuzumuz kuru olsun da, eşcinsel hakları da neymiş! İşte o eşcinsel haksızlığı sana öyle bir psikolojik baskı yapıyor ki, kendinle, cinsel yöneliminle, cinsiyet kimliğinle barışamıyor ve hayat boyu pısırık bir LGBTİ olarak kalıyorsun. Hayatın boyunca farklılığınla varolamıyorsun. Sonra kalkıp bazı milletvekilleri de çıkıp, siz ister miydiniz çocuğunuun döt veren olmasını diyebilme cürretini gösteriyor. Biz de gücümüzü kullanmayı öğrenmezsek, eşcinsellik diyince sadece akıllarına sindirim sisteminin boşaltım noktası gelebilir bizi yönetenlerin. Bir de bütün LGBTİ'lerde, tek başlarına bir şey yapılamayacağına dair bir düşünce vardır. Oysa o düşünce veya düşüncesizlik kendisine aittir. O düşünceler birleşince bir güç oluşturulur zaten. Azıcık da olsa güç oluşturuyoruz da  ne oluyor... Bir şey olmaz tabi korkak korkak bir araya gelirsek; ŞU HAYATTA BENİM EŞCİNSEL OLARAK YAŞAMAMIN ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL OLAMAZ. Sen eşcinselsin bunu yapamazsın, bunu yaşayamazsın, bunu olamazsın diye bir şey olabilir mi? Olamaz, olmamalı, varsa da bunu aşmak olmalı ilk görevimiz. Hak dediğimiz şey, eşcinsel hakkı dediğmiz şey ne biliyor musunuz aslında; kendine inanmak ve hayatını kendi yapına uygun yaşamak. Anayasal haklar tabiki de bizlere bir kolaylık sağlayacak ama hak hukuk insanın içinde başlar ve biter. Çünkü ben eşcinselim diye hayatım boyunca hiç kendimi kısıtlamadım. Çünkü içimde hiç heteroseksist kural olmadı ki. İçimde hep özgür kuşlar kanat çırptı, hala da çırpmaya devam ediyor. Ben eşcinselim diye de ne ailemin, çevremin ilgisi azaldı, ne nefretleriarttı, ne de yaşamımda olumsuz bir şey oldu bazı yobazların şiddetinden başka. Homofobi en çok kendi içimizde. Bütün LGBTİ'ler kendi içlerinde barışsa, o güç öyle güzel kullanılır ki yaptırım olarak... Ülkenin her bir noktasında yapılan protesto veya eylem, ülkenin akışını değiştirir ve hissedilir. Yüzde üzerinden milyonlarca LGBTİ varlığından bahsediyorum... Yasaları önce içimizde yazalım... Ondan sonra zaten herkes bize soracak talepleriniz neler diye. Ama biz muhafazakar eşcinsel olma, heteroseksist transseksüel olma derdindeyiz... Korkularımız yüzünden, zahmete girmeden bir şeylerin değişmesini bekliyoruz. Herkes birbirine bırakıyor yapılacak işleri. Aklımız da ne zaman başımıza geliyor biliyor musunuz; homofobiye, transfobiye maruz kalınca. Son tavsiyem, bizi haklarımıza kavuşturacak örgütlü mücadele için, bilinçli birer eşcinsel olmak şart. Nedir bilinçli eşcinsel olmak; heteroseksizmden soyutlanmış farklılıkların da olduğuna inanmak. Bizler kendimizi tanımıyoruz ve bize dayatılan kimlikler dışında kimlikleri kendimiz bile kabul etmiyoruz. Bir şeyleri kılıfına uydurmaktan, önce kendimiz vazgeçmeliyiz. Hep bir kargaşa var içimizde, hep bir çatışma. Dışarıya bakıyoruz, sonra içimize; uymuyor. Oysa her bir şeyi içimizden geldiği gibi yaşayalım, içimizden geldiği gibi bir kimliğimiz olsun. Şeklimizi kendimiz belirleyelim, tanımlamalarımızı yapacaksak da kendimiz yapalım. X uzmanı da tanımlayamayabilir beni veya tanımlamasına da gerek yok. Aslında özgür ve huzurlu bir hayatın formülü insanın kendini sevmesi, olduğu gibi kabul etmesi, olduğu gibi sevmesi ve bunu dışaıya yansıtması... Bize nasıl davranılacağını belirleyecek olan kendimizden başkası değil. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim... Bu ülkede, heteroseksist bir LGBTİ anlayışına karşı LGBTİ mücadelesi diye bir şey de var! Son Onur Yürüyüşü'ne müdahale şunu da aklıma getirdi... İstanbul'da LGBTİ'ler varlıklarına dikkat çekmek için biraraya geliyorlar, sistem de daha önce sokakta göremedikleri bu onurlu duruşa karşı afallıyor ve müdahale ediyor. Oysa hayatın içinde, gündelik hayatta böyle bir duruş olsa, kimse yabancılık çekmez bu kalabalığa. Peki müdahaleye karşı çığ gibi büyüyen bir LGBTİ tepkisi oluyor mu; bazı oluşumlar basın açıklaması yapıyor kınama babında. Bu kadar. Bu da iyi bir şey, bunu yapmayanlar da var. Çünkü tepki çekmekten korkuyoruz, çünkü hala eşcinselliğimizi kabul ettirmenin zor olduğuna inanıyoruz. Oyza biz buyuz ya... İnsan kendi yapısının varlığından korkar mı? İşte önce bunun mücadelesini vermeliyiz biz. LGBTİ'ler kabul etmese de, bu bir homofobidir kendi içimizde olan; dışarıdaki homofobi de, bu homofobimizin bir uzantısı, bir yansımasıdır. Evet bayağı yol aldık ama çok iyi yol adık sayılmaz.

Onur Yürüyüşü'ne katılan ve bu yazıyı yazmama sebep olan arkadaşımızın mesajını da paylaşmak istiyorum...

"Geçen haftaki Onur Yüryüşü'müz onursuz bir şekilde engellendi. Elimizden geldiğince direndik, direnmeye çalıştık.  Her hayırda bir şer vardır hesabınca bu olay gösterdiki aslında Türkiye'deki LGBTİ mücadelesinin temelleri kumdan kaleler kadar desteksiz olabilir. Elbette yıllar içerisinde bu mücadele alanında çok mesafeler katedildi. Burda kimse alınganlık yapmasın. Zira amacım kimseyi eleştirmek değil, tam tersine yapılan mücadeleleri ve kazanımları takdir ederken mücadele şeklimizi ve etkimizi yeniden gözden geçirerek daha etkin ve etkili yol ve yöntem arayışına girmemiz gerektiği.
Görüldüğü üzere bu ülkede her alanda yapılan keyfi tutumlar, faşizan yaklaşımlar LGBTİ alanında da yapılmış ve yapılmaktadır. Bu sebepten dolayı mücadele şeklinde ve yöntemlerinde bir arayışa girmemiz gerektiği ortadadır.
Eminim bir çok LGBTİ ve LGBTİ dostları efsanevi "Milk" filmini izlemişlerdir. İzlemedilerse mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir "Milk".  LGBTİ mücadelesini son derece etkili ve gerçekçi bir şekilde anlatması noktasından önemli bir yapıt. Filmin bir bölümünde bir bira markasına yapılan boykotla bira firmasının iflası ve pes etmesi sağlanıyor. Burdan hareketle bir beyin fırtınası yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Kapitalist sistem çarkının en önemli dişlisi para/ekonomi. Biz LGBTİ'ler nasıl bir boykot yapabiliriz? Nasıl bir ekonomik karşılığı olan bir boykot yapabiliriz ki bu anlamdaki gücümüzü ortaya koyabilelim? Benim aklıma şu an bir şey gelmiyor. Zira yazıyı yazmaktaki amacım da bu alanda tüm LGBTİ'lerin düşünmesini sağlamak ve bir şeyler üretmek. Gerçekçi olup olmamasını bir kenara bırakarak sadece beyin fırtınası anlamında şöyle bir şey yapılabilirmi ? Mesela LGBTİ hak ve özgürlüklerine ve tanınmalarına dair bir bildiri hazırlanıp bu bildiriyi meslek kuruluşları/sivil toplum örgütleri ve en önemlisi de  ürün/hizmet sektöründeki firmalara imzalatmak ve ortaya bizleri destekleyen yada desteklemeyenleri belirlemek ve sonrasında da bize destek olan firmaların ürünlerini tercih edip, desteklemeyenlerin ürünlerini boykot etmek gibi. Dediğim gibi bu bir kurgu. Bu veya buna benzer bir fikir için haydi hep birlikte düşünelim üretelim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder