22 Nisan 2015 Çarşamba

Eşcinseller için gerçek politika, kendilerini hayata geçirebilmeleridir


Badminton, voleybol, pinpon, buz pateni, yüzme ve bisikletin yanı sıra havalar yağmurlu olmadığı sürece hafta içi her gün tenis oynamaya çalışıyorum. Hatta en sevdiğim spor, hatta hatta badmintondan sonra en iyi yapabildiğim... Bugün de oynadık. Oynamadan önce kortun içinde yer aldığı parkta fotoğraf çektirmek istedim arkadaşıma. Çektirdim de. Abartılı bir şekilde hem de. Yoksa bu şekilde fotoğraf çektirmek aklımın ucundan bile geçmemişti; kulağıma sarı bir çiçek takarak ve de vitrinlik pozlar vererek. Yoksa bunu normal koşullarda yapar mıyım kendimden emin değilim. Bu pozları kendine saklamak isteyen veya kendini göstermekten haz duyan birisi olsam belki verirdim normal koşullarda da. Kendimi ve kendimi göstermeyi seviyorum ama kendi tarzımda; abartılı bir şekilde değil. Bir şeyi abartıyorsam, mutlaka bir anlamı ve amacı vardır demektir. Bu pozları facebook sayfamda paylaşacaktım kesinlikle. Zaten görüldüğü üzere öyle de yaptım. Daha fotoğrafları çektirirken bile amacıma ulaştığıma dair dönüşler almaya başladım. Aslında bu tarz yaptıklarım bugünlük bir şey değil ki; her zaman takınıyorum cinsiyetçi topluma protest tavrımı. Daha önce de İranlılarla tenis oynarken kulağıma çiçek takarak oynuyordum ki hiç böyle bir huyum yoktur. Bugünkü anında dönüş de, yanımızdan geçen bir aileden kız çocuğunun annesine, "Anne bak adam kulağına çiçek takmış." demesiydi. Yani ilkokul öncesi çocuklar bile cinsiyetçi bir şekilde kodlanmışlar. Hayır, kimse bana toplumsal cinsiyetçi yansımaların içgüdüsel olduğunu falan söylemesin. Öğretilmese, çocuk ne bilir erkeğin kulağına çiçek takmayacağını. İşte bu şartlanmışlıkları, öğretilmişlikleri, erkekliği-kadınlığı ters yüz etmek ve doğasına döndürmek için yapımda olmamasına rağmen abartıyorum bazı şeyleri. İnsanın yapısından utanmaması gerektiğinin mesajını vermeye çalışıyorum. Bir şekilde bireysel politika yapıyorum; hatta politikanın en alasını yapıyorum; insan haklarına dair aktivzmin en etkilisini yapıyorum; KENDİMİ HAYATA GEÇİRİYORUM. EŞCİNSELLİĞİ-Mİ HAYATA GEÇİRİRİYORUM. Kendimden, eşcinselliğimden utanmadığımı, eşcinselliğin utanılmaması gereken bir şey olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Geleneksel toplumlarda politikanın bazı kuralları olabilir ama bence en iyi politika hayatı kendin olarak yaşayıp, toplumu farklılığına alıştırmaktır. İnsanlar göre göre, evet varlar diyecek, bizimle diyalog kura kua korkulacak kimseler olmadığımızı öğrenecekler. Ben hayata adapte edilmeyen hiçbir politikanın, başarıya layığıyla ulaşacağına inanmıyorum. Hep diyorum ya... eşcinsellere haklarının kağıt üzerinde verilmesi çok önemli olmasına rağmen, eşcinsellerin hayatlarını eşcinselce yaşamaları çok daha özgürlüğe, eşitliğe ve haklarına kavuşturacaktır eşcinselleri. Kullanma cesareti olmadıktan sonra, yasal haklar ne kadar işe yarar? Yarar da o hakları kullabilme özgüveni olan bilinçli eşcinsellerin işine yarar. Ama eşcinseller kendilerine sahip çıkarlarsa, o haklar zaten otomatik olarak verilir ve verilen haklar layığıyla kullanılır. Eşcinsel hareketinin de ben görünürlükle parelel olması taraftarıyım. Yani yeraltından yapılan bir hareket, yeryüzüne çıkmadıktan sonra hareketten bile sayılmaz. Bu olsa olsa eşcinsellerin bir şey yapmadım dememek için, kendini avutması olur. Eşcinsellerin eşcinsel olarak görünür olmaları, belki de mecliste elde edilecek haklardan bile kat be kat daha insanca yaşatacak bizi. Biliyorumki şu yaptığım, kulağımda sarı çiçekle feminence poz vermem, bir çok eşcinseli utandıracaktır. Eşcinseller bile eşcinselliklerinin anlaşılmadığıyla övünmezler mi?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder