6 Nisan 2015 Pazartesi

Cinsiyet kimliğini belirleyen beden değildir


İşte ben bunu anlatmak istiyorum ama kimseyi inandıramıyorum. Yabancı örneklerle belki daha iyi anlaşılabilirim diye bu konuyla ilgili haber hakkında bir iki şey söylemek istiyorum.

O bir model. Hem erkek defilelerine çıkıyor, hem kadın... Hemen trans bir kadın geldi değil mi aklınıza. Hayır değil. O biyoljik olarak bir kadın ama kendini erkek hissetmesine rağmen bedeniyle barışık ve kendini herhangi bir cinsiyet olarak tanımlamak ve bedensel olarak ifade etmek istemeyenlerden. Bedeniyle barışmış trans bir erkek ama cinsiyet meselesine takmıyor kafayı. Çünkü hayatını bedenine göre değil, ruhuna göre yaşıyor. Belli bir cinsiyete hapsetmiyor bedenini. Model olarak işi ne gerektiriyorsa, bedenini ona uyarlıyor.

“İki bacağının arasında ne var acaba?” diye düşünenleri zerre kadar önemsemiyor ve “Cinsiyet denen şey aslında yok. Uymak zorunda olmadığımız sosyal bir yapı sadece” diyor: “Ben cinsiyetsiz bir modelim, erkek olarak da kadın olarak da ve ikisinin arasında ne varsa o olarak modellik yapıyorum. İnsan olarak modellik yapıyorum. Olay benim vücudumla ilgili değil, ne giydiğimle ilgili. Dolayısıyla eğer benimle yatmak gibi bir niyetiniz yoksa bacaklarımın arasında ne olduğu sizi hiç ilgilendirmez.”

Toplumsal cinsiyetin heteroseksizmin etkisiyle oluştuğu toplumlarda, transseksüeller pek bedenleriyle barışık olmazlar ve heteroseksist toplumsal cinsiyet algısıyla oluşmuş cinsiyet kimliklerine uygun şekilde biyolojik cinsiyeti benimserler. Oysa yok böyle bir şey. Penislinin erkek olduğuna, vajinalının kadın olduğuna şartlanmışlıktan başka bir şey değildir bu. Neden biyolojik kadınlık etkin, biyolojk erkeklik edilgen olmasın veya tam tersi veya her ne ise işte... Toplumsal cinsiyet bir koşullanmadır ve cinsiyet kimliklerimizin doğal yapısının da bu olduğunu zannederiz. En önemlisi toplumsal cinsiyete uygun kimliklerle mutlu olacağımızı zannederiz, mutlu olmaya çalışırız. Oysa ne heteroseksist toplum bizi oynanmış bedenlerimizle kabul eder, ne de biz hayal ettiğimiz kadar mutlu olabiliriz. Mutluluğumuz bile içinde bizim olmadığımız, bizim şekillendirmediğimiz toplumsal cinsiyet kadardır ama bunu bilmezlikten geliriz.

Rain Dove isimli trans model, “Kadınları resmetme şeklinden nefret ediyorum” diyor. Başlarda toplumsal cinsiyete uymayan cinsiyet kimliğinin birileri tarafından yanlış bulunması onu rahatsız ederken, şimdilerde buna kafayı hiç takmıyor. İnsanların bu duruma alışmasını istiyor. O bedenini artık sadece işi gereği kullanıyor, cinsiyet kimliği için değil.

Bu noktaya gelebilmemiz tabiki de içinde bulunduğumuz demokratik koşullarla da alakalı. Çünkü bu modelin yaşadığı İsveç'te, cinsiyetsizlik tanımı resmi sözlüğe girdi. Bizdeyse sadece erkek ve kadın var her anlamda ve bizler de uysa da, uymasa da hepimiz erkek veya kadın olmaya çalışıyoruz toplumsal cinsiyete ve toplumsal cinsiyete uydurulmuş bedenlere uygun şekilde. TransseksüellerİMİZ diyecek ki, "Hayır bu bizim içimizden gelen bir şey, doğal bir şey. Doğada erkek ve kadın modeli belli, bizde ona uymaya çalışıyoruz.". Ben de diyorum ki, "Siz öyle zannedin!" Çünkü ben ne isem oyum; niye değiştirmek zorunda kalayım ki birileri istiyor diye bedenimi. Çünkü sana birileri kadınlığın veya erkekliğin ne olduğunu öğetmese, sen yapına uygun biyolojik erkeklik ve kadınlık yaşarsın. Tabi şu aşamada ben bunları tam olarak anlatamıyorum, anlatabilsem de anlaşılmam zor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder