23 Nisan 2015 Perşembe

23 Nisan, bebek ultrasonu, cins kırım..; anlayamadığım bir dünya...


Dün bir haber vardı düşündürücü ve de içimi burkan, "Hindistan'da her gün 2 bin kız çocuğu öldürülüyor." diye. Doğumdan önce kız olduğu öğrenilen çocuklar aldırılıyormuş, yani kürtaj kurbanıymış. Kürtaj..! Ama çocuğun cinsiyeti kız olduğu için. Bu bir cinayet değil midir? Bu bir katliam değil midir? Hatta cinsiyete dayalı olduğu için, bir kasıt olduğu için, bir istenmeme durumu olduğu için, ve de bir günde bile binlerle ifade edildiği için soykırım gibi bir şey değil midir kadın cinsiyetine karşı..? 3 yılda 12 milyon kız çocuğu bu şekilde öldürülmüş, yaşama hakkı daha dünyaya gelmeden önce ellerinden alınmış. Doğmadan önce yaşayıp yaşamayacağına aileler karar versin, doğduktan sonra kültürler elinden alsın insanın yaşama özgürlüğünü...Düşünüyorum da insanlıktan hala çok uzağız.

İşin üzerinde durulması gereken nokta da, neden bu erkek cinsiyetçiliği..? Neden erkek cinsiyetçiliğinin mağduru olanlar bile heteroseksist? Neden kendilerini, kendi cinsiyetlerini korumak için mücadele etmek dururken, onlar da heteroseksizmin tarafında yer alırlar; kendilerine yok etme seviyesinde zarar verirken? Neden kadınlar erkek şiddetine, cinayetine, katliamına, cins kırımına dur demezler? Hatta neden kadınlar bile erkekçi diyelim kaba da olsa?

Bunu sadece erkek egemen bir dünyada yaşıyor olmakla açıklayabilir miyiz? Erkek cinsiyetçiliğinin karşısında durarak insanca yaşanamaz mı? Erkek cinsiyetçiliğinin tarafında durarak insanca yaşanabiliyor mu?! Ben bu durumun sadece erkek gücünden korkmakla, varoluşun erkeğe yaranmnakla alakalı olduğuna inanmıyorum. Erkeğin gücüne, erkeğin önemli olduğuna, hatta erkeğin yüce olduğuna inandırılarak yetiştiriliyoruz. Kutsallaştırılmış bir erkeklik söz konusu şu anda bile içinde yaşadığımız dünyada.

Nesine hayran olunuyor ki erkekliğin? Fiziksel gücüne mi, fiziksel güzelliğine mi..? Güç dediğimiz nedir, güzellik dediğimiz nedir; standart bir ölçütü var mıdır? Erkek gücü belki de bizim güçsüzlüğümüzün, gücümüzün farkında olmayışımızın, gücümüzü kullanmak istemeyişimizin, tembelliğimizin, donanımsızlığımızın, vesairemizin eseridir... Yoksa ortada öyle ahım-şahım bir durum yok erkeklik adına. Hatta hiçbir şey yok. Çünkü bütün cinslerin, bütün türlerin eşit yaşama hakkı vardır tabiatta.

Heteroseksizmin dayatarak şekillendirdiği toplumsal cinisyet denilen bir şey var. Roller dağıtılmış, konumlar belirlenmiş ve erkekliğin çıkarları doğrultusunda da bu durum, toplumsal cinsiyete dayalı heteroseksizm muhafaza edilmeye çalışılıyor. Varoluşlar bu doğrultuda. Erkekleri iktidarda tutacak şekilde bir varoluş bu. Kadın erkeğin yerini muhafaza edecek şekilde bir kadın; kadınlık bu şekilde tanımlanmış ve bu şekilde uygulamada.

Neden dur demiyor ki bu uygulamaya kadınlar; kadın denilen varlık bu kadar zayıf bir şey mi? Daha da vahimi, kadınlar bu zayıflığı niye savunuyor? Niye erkeklerin verdiği hayatla yetiniyorlar? Niye erkeklerin koyduğu kuralları benimsiyorlar? Gerçekten çok düşündürücü bir durum kadınların acizliği.

Kadınların acizliğinin birazda kendi ellerinde olduğunu dile getirmeme, bir çok kadın itiraz edecektir içinde yaşadıkları dünyada kıstırıldıklarını söyleyerek. Ama ben şunu demek istiyorum; bu kıstırlmış durumdan kurtulmak için neden hiç mücadele etmiyorsunuz? Bütün yollarımız, bütün kapılarımız kapalı, demeyin bana... Heteroseksizmin kurallarını hayata geçiren bir kadın, istedikten sonra kendi kurallarını da koyabilir, uygulayabilir, gerekirse yeni bir dünya bile kurabilir... İmkanlar yoksa yaratılır. İsteyince neler neler olur. Bir şeyi istemek çok önemli...

Bugün 23 Nisan... Ülkemizde çocuk bayramı. Biz dünya denilen bir gezegende yaşıyoruz. Kültürler arasında duvarlar olsa da, insanlık paydası altında birleştikleri bir nokta var. Bir yerde bayram kutlanıyor, bir yerde iki bin çocuğun bir günde yaşama hakkı elinden alınıyor... Nasıl bir dünya ki bu, nasıl bir insanlık ki bu..? Dünden beri bunu düşünüyorum...

Bugün anne karnındaki bir bebeğin ultrasonu gösterildi bir tanıdığım tarafından. Bazı kültürlerde anne karnındaki bebeğin fotoğrafı çekilerek albüme yerleştirilirken, bazı kültürlerde cinsiyeti kız olduğu için çocuklar katlediliyor. Asla çocuk sahibi olmamam gerektiği duygusu kendini haklı çıkartıyor. Çünkü orada kurtarılmayı bekleyen çocuklar varken, ben çocuğumla mutluluk oyunu oynayamam. Evrenin bütünlüğüne inanan biri olarak, nasıl aynı gezegendeki diğer çocuk katlimalarına duyarsız kalabilirim ki?

Türkiye neden Hindista'ın bu katliamına dur demiyor kendi topraklarında kürtajı yasaklarken? Dünya jandarması Amerika neden bütün dünyaya hamilik yapmıyor? Hiçbir devlete, hiçbir ideolojiye inanmıyorum çıkar gözettiği için, canlıya canlı olarak değer vermediği için, içinde yaşadığı doğayı korumaya çalışmadığı için... Evet ben salakça düşünüyorum herkese göre ama benim insanlık anlayışım bu; bütün canlıların eşit yaşama hakkı vardır ve buna saygı duyulmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder