2 Şubat 2015 Pazartesi

Aşk cinayetleri kadına bakış açısının uzantısıdır

Bugün medyada Türkiye'nin aşka bakış açısını çerçeveleyen bir portre vardı. Sevgi-lilerin katledilişinin portresi. İki kişi birbirini seviyor ve Mardin'den kaçıyorlar ama kız tarafının aile yakınları tarafından İstanbul'da yakalanıp öldüresiye bıçaklanıyorlar ve erkek ölüyor, kız ağır yaralıydı en son. Çünkü defalarca bıçaklanıyorlar öldürülesiye. Erkeğin ağzından çıkan kelime "aşkım!". Ölen erkek, öldürenler de erkek. Aşkın katili erkek diyebilir miyiz? Bence öyle. Çünkü ben aşkı katleden kadın görmedim diyebilirim.

Niye sevgi ve aşk düşmanı ki bu erkekler? Oysa kendileri de seviyorlar, sevmenin ne demek olduğunu biliyorlar... Bilmiyorlar mı yoksa? Aslında gerçekler ortada ve herkes biliyor. Cinsiyetçilik söz konusu olan. Erkek sever ve kadın da erkeğin koyduğu kurallar çerçevesinde sevebilir. YANİ SEVEMEZ. Kadınlar bir eşyadır. Erkekler karar verir onlar hakkında; kimi seveceğine de. Kadınların sevme hakkı yok demiştik pardon. Erkeğin biri gelir, ister ve kadın da razı olur. Kadının aşkı, sevgisi bu kadardır. Onun dışındaki kadın sevmelerine iyi gözle bakılmaz geleneksel toplumlarda.

Kadınlara yapılan haksızlıklar, ayrımcılıklar, işlenen cinayetler kısaca kadına bakış açısıyla alakalı. Kadın eşit ve özgür olmadığı sürece, ne yaparsan yap, ne söylersen söyle boş. Çünkü kadının erkekle eşit olmadığına dair bir düşünce var ve bu düşünce bir ülkenin en üst mercii tarafından da altı çizilerek pekiştiriliyor. Kadın eşit ve özgür denilemiyor ne yazık ki. Kızlı erkekli baskınlar yapılarak ahlakçılık yapılmasının ne anlama geldiğini ve nelere mal olduğunu tahmin edebiliyor musunuz şimdi? Bu aşk cinayetlerinin sebebi ahlakçılıktan ve kadına bakış açısından başka bir şey olabilir mi? Bence toplumun kadına bakış açısının uzantısından başka bir şey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder