7 Ocak 2015 Çarşamba

Sanatın 11 Eylül'ünde bir ÇEVRECİnin bugünü ve KÖMÜRDE kusu fasulye!

Bugünlerde Soul'dan Rock'a, İndi'den Elektroniğe, Caz'dan Reggie'ye, Swing'den diğerlerine dünyanın bütün müziklerini keşif yolculuğuna çıktım. Daha az uyuyor, daha çok müzik dinliyorum ve dinlerken de bu şarkıcıların en güzel sanatsal fotoğraflarını indiriyorum. Kar da yağınca, spora ara vermek zorunda kaldım ve internetin başından kalkmıyorum gibi bir şey. Tabi gazeteleri tarıyorum, yüreğime dokunan haberlerle ilgili kalem oynatıyorum, pardon klavye tuşluyorum. Bloglarımı güncelliyorum elimden geldiğince. Soğuk ve yağmurlu havalarda bisikletle uzun yol kat edince, hassas olan boğazım biraz arızalandı her zaman olduğu gibi. Dışarıya çıkmasaydım, 10 yıl aradan sonra yağan karın ve kışın şiddetini hissedemeyecektim sanırım. 30-40 cm. var herhalde bu yıl Denizli'ye yağan kar. Soğuğun şiddetiniyse, jilet gibi olarak tanımlayabilirim. Kedilerim de evde hapis kaldı. Bugün doktora giderken Gudubet kızı da gördüm. Büyük ihtimal bizden başka evleri de var. Bazen günlerce gelmiyor bize. Eczaneden sonra kedilere mama, kendimize de çay ile keyif yapmak için bisküvi türü şeyler aldım. Fırından da ekmek. İşte burası çok önemli. Yani taze ekmek kısmı. Çünkü evden çıkmadan önce sobanın üzerine kuru fasulye koymuştum pişmesi için. Aaaa... asıl konuyu unuttuk. Günlerdir, bir haftadan fazladır spor yok denilecek kadar da azaldı ya... E biraz da yedim. Korka korka tartıya çıktım. O da ne; gözlerime inanmıyorum; eski kilomdan bir kilo daha düşmemiş miyim (69)? Evet kuru fasulyenin keyfini çıkarmanın tam vaktidir. Ben internnette müziklerimi dinlerken, fotoğraflarımı indirirken, gazetelerimi tarayıp bloğuma yazarken kuru fasulye acelesiz olduğu için tam kıvamında pişti. İçindeki soslardan bahsetmeyeceğim çok canınız çekmemesi için. Yanına bir de kendi ellerimle yaptığım turşu çıkardım, bir de üstü kaymaklı yoğurt. Ekmek de çıtır çıtır olunca... Yemek yerken de tesadüfen müzik olarak Anadolu Rock dinliyorum; Cem karaca, Erkin Koray... Araya bir Ayten Alpman... Biliyor musunuz; daha dün diyebileceğim yakın bir zamana kadar benim en çok sevdiğim şarkı "Yağmur" idi. Daha çocukluğumda Erkin Koray'ın kim olduğunu bile bilmiyordum. Arabesk formatında duymuştum şarkıyı ama çok sevmiştim işte. Ama Erkim Koray en güzel yorumlamış. Yemekten sonra Mavi Işıklar'dan "Ankara Rüzgarı"nı dinlemek de çok iyi gitti. Bir de Tavşan kanı çay demledim mi... Gecenin 3-4'üne kadar da internette dolaşır, bloglarımı güncellerim... Ben güzellikleri paylaşmaktan çok haz alırım. Bugün pişirdiğim kuru fasulyeyi dünyanın en kocaman kazanında pişirip, herkese ikram etmeyi o kadar çok istedim ki... Bazı arkadaşlarımı çağırmayı düşündüm ama çağıramadım. Çünkü günümüzde benim bu tarz ikramlarım çok banal kaçabilir. Çünkü arkadaşımın birisi, kendisini pizza yedirmeye götürmemi istemişti. Yazıyı tamamladığımda, Eartha Kitt'ten "Üsküdar", Marc Aryan'dan "istanbul"... çalıyordu radyoda. Mutluydum ama yüreğimdeki acı da unutturmuyordu kendini Fransa'daki karikatüristlere yapılan katliamdan dolayı. Fransa bu olayı Fransa'nın 11 Eylül'ü olarak adlandırmış ama bana göre sanatın 11 Eylül'ü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder