9 Ocak 2015 Cuma

"Denizli LGBTİ ve Aileleri" intihar eden trans Mehtap Zengin'i andı


LGBTİ meclisimiz bu akşam toplumun intihara ittiği trans birey Mehtap Zengin arkadaşımız adına transseksüeller için toplandı. Evet meclisimiz! Yasalarda ve milletin meclisinde temsil edilmiyorsak, biz de sorunlarımızı konuşmak, dertlerimizi paylaşmak için aile ortamı sıcaklığındaki kendi aramızda gerçekleştiririz toplantımızı. Gene kalabalıktık çok kötü hava koşullarına rağmen. İnanın ben çocukluğumda hatırlıyorum böyle bir soğuğu. Ama hak mücadelesinin tatili, karı-kışı olmaz. Bu havada bile bir araya gelebiliyoruz ya... Bu oluşuma benim inancım sonsuz bu akşamdan sonra. Çok büyük bir aksilik çıkmadığı sürece, tek başıma kalsam bile, Perşembe 20: 30 benim özgürlüğe dair umudumun zamanı bundan sonra. Sınav haftası olmasından dolayı öğrenci ve hetero arkadaşlarımız önceki haftalara kıyasla bu hafta azdı ama 30 civarından bir katılım vardır LGBTİ'ler olarak.

Uzun zamandır buluşmalarımıza katılamayan transseksüel arkadaşlarımız Mehtap'ın anısına gelmişlerdi bu akşam. Söyleyecekleri vardı çünkü. Devlet transseksüelleri tanısaydı, Mehtap'ın seks işçiliğine mahkum kalmayacağı ve de zorluklar yaşamayacağı için intihar etmeyeceği, bunun intihardan çok heteroseksist sistemin oluşturduğu bir çıkmaz olduğu dile getirildi. Kendi yaşadıkları sorunları, karşılaştıkları ayrımcılıkları anlattılar. Hepsinin hayalleri vardı; para biriktirmek, bedensel geçiş ameliyatlarını olmak ve üniversite mezuniyetlerine uygun mesleklerini gerçekleştirmek. Evet gönüllü değillerdi toplumun düşündüğü gibi seks işçiliğine. Aileleri bile kabul etmişti onları ama devlet kabul etmemekte direniyordu hala. Bazılarının aileleri biliyorlardı ama konu gündeme gelmiyordu. O kadar kolay değildi evladı bir kalemde silmek. Devlet tanısa belki aile, çevre, toplum daha kolay kabul edecek LGBTİ'leri. Oluşumumuzun adı olan Denizli LGBTİ ve Aileleri'ne uygun olarak bir çoğumuzun ailesinin haberi vardı kimliklerimizden çünkü.

Bir trans arkadaşımız Kaos GL'de Mehtap için yazılan yazıyı okudu. Sonra kendisi kaleme aldığı yazısını paylaştı bizlerle.

"Cumartesi gecesi transseksüel kadın Eylül Cansın (Mehtap Zengin) Boğaz Köprüsü'nden atlayarak intihar etti. Bu cümleyi her duyuşumda kendimce düzeltip tekrar ediyorum; Cumartesi gecesi, gencecik yüreğiyle koskoca kirli dünyaya meydan okumaya çalışan 22 yaşındaki Eylül, toplumun heteroseksist baskılarına daha fazla dayanamayıp, gizlenmiş ellerce hain bir şekilde Boğaz'ın derin sularına itildi. Evet gizli ellerdi onu iten; benim, sizin, hepimizin elleriydi. 

22 yaşındaki bir kadın, tüm hayallerini bir kenara itip hayatını sonlandırmak istedi. Ardında, herkesin suçlarını yüzüne kustuğu ve anneciğine masum bir isteğini anlattığı bir video bıraktı ve gitti. Uykuları kaçıran haykırışı bir isyan olup çınladı kulaklarımızda. Demek ki her ne yaşadıysa, son gününü "en mutlu günü" ilan etti. Yine de utandırdı "hepinizi seviyorum" derken. Çünkü o, sevginin anlamını yitirdiği bir dünyada yüreğinde hala sevgi beslediği için dövüldü, hor görüldü, engellendi ve itildi. O köprüden onu biz ittik.

"Yapamadım, çünkü insanlar bana izin vermedi" dedi giderken. Haklıydı. O mutlu olduğu bedende hayallerini gerçekleştirmeyi bir yana bırakın, hayatını sürdürmek için çaba sarf ederken bile engellendi. Bir şeyler yapmak istedi ama yapamadı. Yaptırmadık, yaptırmadınız, yaptırmadılar. Annesine seslenirkenki, masum arzusunu ifade ederkenki sesini hatırlayın. Bu masum sesin huzura eren soğuk bedeninde hepimizin el izleri var unutmayalım.

Okyanus, Efe, Figen, Ahmet, Rojin, İrem ve bu hayattan baskı ve şiddet yüzünden hayatları ellerinden alınan tüm insanları, attığım her adımda, elde ettiğim her başarıda, kazandığım her mücadelede yanımda hissedeceğim...

Unutmayın, toplumun intihara sürüklediği transların ölümleri birer nefret cinayetidir."


Çok üzücü bir durumdu hayat dolu, sevgi dolu bir insanın vazgeçme noktasına getirilmesi. Bir trans arkadaşın dile getirdiği gibi içimizde sevgi olmasa, bu kadar hayvansever olur muydu LGBT''ler? Belki de insanlarda bulamadığımız sevgiyi, dostluğu hayvanlarda arıyorduk. Mehtap köpeğine mama alamama noktasına bile gelmiş. Evet, gerçekten yaşam koşulları kötü olmasa kim vazgeçer ki hayattan? Niye vazgeçsinki insan mutlu bir yaşamdan? Mutsuzluğun şu koşullarda LGBTİ'lerin kendileriyle alakası olabilir mi? Bütün sorunlar heteroseksizm kaynaklı değil mi? Bütün itilmişlikler, çaresizliğin getirdiği olumsuzluklar bu sistemin getirdiği bir şey değil mi? Devlet tanımadığı, korumadığı sürece ötekileştirdiği bireylerin yaşam kavgası kaçınılmaz olacaktır ve bu mücadelede hayatta kalmak da o kadar kolay olmayacaktır. Mehtap da yenildi diyebiliriz kendisinin de yapamadım dediği gibi.

Bu akşamdan notlar...

Bir LGBTİ arkadaşımız bölümünü sevemediği için okulunu bırakıp memleketine döneceği için bir vedamız oldu. Ama sevindirici haberler verdi bize gider ayak ailesinin kimliğini kabul etme aşamasına geldiğine dair.

Eşcinsel bir bireyimizin babasının kendisine söylediği ve bize aktardığı sözü de çok anlamlıydı; Sen, erkek veya kadın kimi seversen sev, gene bizi bırakıp gitmeyecek misin? Sevdiğin kişiyle bir hayat kurman seni mutlu edeceği için, bizi de mutlu edecektir.

LGBTİ'leri destekleyen heteroseksüel arkadaşlarımız vardı gene. Aslında onlar sadece LGBTİ'lere destek olmuyorlardı; geleceğin toplumunu da kuruyorlardı. Düşünseniz ya... Bu arkadaşlarımızın da bir çevreleri var ve onları da değiştirecekler. Kendileri aile kurdukları zaman homofobik, transfobik olmayan çocuklar yetiştirecekler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder