17 Ocak 2015 Cumartesi

Kefeni odun çuvalı, mezarlığı çöplük olmuştu Sarı'nın!


Hayat çok kötü! Bu sene kedi yavrularımın başına bir şey gelmemesi için dışarıya çıkarmadım. Ama arada bir hava almaları için çıkarıyordum. Bu gece de çıkardım. Çünkü gece ara yoldan pek araç geçmez diye düşünüyordum. Kedilerin yaşadığı salondan içeriye geçer geçmez acı acı kedi sesi duymaya başladım. Sarı kedim yoktu. Seslendim gelmedi. Dış kapıyı açtığımda yerde yatıyordu. Az önce geçen minibüs ezmiş. 1-2 dakika içersinde öldü. Yaşadığım acıyı tarif edemem.

Trafik kurallarına göre yollar sanırım araba süren insanlara ait. İnsan yasalarına göre de sanırım hayvan sahiplerinin sokağa hayvan bırakmaya hakkı yok. Yani her halükarda kedimin ölümünden ben sorumluyum, üstelik bir de suç işlemiş oldum değil mi? Peki hayvanlar eve kapatılması gereken canlılar mı oluyor? Araba sürücülerinin ara yollarda, mahalle aralarında yavaş araba kullanmaları gerekmez mi? Şu anda ne söylesem boş. Kedim acı acı bağırarak öldü. Diğer kedilerim de sokağa çıktığı sürece ölecek ama. Hayvanların eve kapatılarak yaşamasını asla kabul edemiyorum çünkü. Araç sürücülerinin ara sokaklarda yavaş gitmesi gerektiğine inanıyorum. Karşılarına bir insan da çıkabilir. Zira çıkıyor da. Araç süren insanın ruh hali değişiyor mu acaba? Ayakları yerden kesilince, kendini dünyanın hakimi mi sanıyor? Önce şunu sormak istiyorum; araç ne işe yarar? Ulaşım için değil midir? Neden ben otomobil sahibi değilim? Neden beni toplu taşıma araçları götürüyor da veya 1 saatlik mesafelere bile 45 yaşımda bisikletle gidebiliyorken, bu araba sevdası neyin nesi oluyor?

Kedilerimin ölmesini psikolojim kaldıramıyor artık. Hayvan beslemekten vazgeçeceğim büyük ihtimal. İnsanlarla paylaşamadığım hayatı hayvanlarla paylaşmaktan da vazgeçeceğim bu gidişle insanlar yüzünden. Dişi kedilerimin psikolojisi bozulmasın diye kısırlaştırmaktan kaçınırken, kendi psikolojim bozulacak acı çekmekten. Zor bir durum, içinden çıkılmaz bir durum. 11 kediden şu anda 5 kedim kaldı bir yıl içersinde...

Hayat aslında çok güzel ama içinde yaşadığım sitem bana ağır geliyor çoğu zaman. Bu kadar hayvanın ruhu..?! Bu kadar acının hesabı..?! Daha 1 saat önce yaşayan kedim insanlar yüzünden yok. Hayat neden böyle, insanlar neden böyle yerine; ben neden böyle miyim diye sormalıyım acaba? İçim çok acıyor. Hayatta bu kadar acı varken, gülmeyi kendime yakıştıramıyorum. 6.5 aydır gözüm gibi baktığım kedimi bir minibüs eziyor ve acı acı bağırarak ölüyor. Bu sahne beynimden silinemiyor ve acısı kalbimi sıkıştıryor. Hayat işte böyle bir şey benim için şu an. Sol gözüm seyriyor ve uyuyamayacağım acıdan sabaha kadar. Benim bu acıları yaşamam mı gerekiyor acaba? Bu gidişle kaderci olup çıkacağım! Bu acı mutlaka yaşanacaktı, sadece 12 saat geç yaşandı belki de. Çünkü kedilerimi öğleyin dışarıya çıkarma ihtimalini savsaklamıştım dalgınlığım yüzümden. Bunun adı da teselli mi?

Sabah ortalık sakindi; yollardan harıl harın arabalar geçmiyordu artık. "Sarı"yı yiyince "canavar"ların kudurukluğu azalmıştı sanki. Diğer kedilerim de sakindi. Sabahları kalkınca kapımı tırmalarlardı; hayır bu sefer gelmediler. Bilmem ki; belki onlar da mı yastaydı kardeşleri için? Sarı'mın kefeni odun çuvalı olmuştu. Onu mezarlığına, çöplüğe ulaştıracak olan çöp arabası gelmişti. Güle güle Sarı'm. Fiziksel olarak nereye, ne ile götürüldüğü hiç önemli değildi ruhu cennetlik olduğu için. Ama insanların dünyasında ona onlara layık görülen buydu. Mezarlıktan öte şehir hayatında toprak mı vardı hayvanlar için? Doğa topyekün katledilmişken kedilerin, hayvanlarınkinin lafı mı olurdu? Şehir hayatı doğal hayatı bitirmişti.

Kedilerim sayesinde hayatın, özellikle insan hayatının anlamsızlığını da, acılarla yaşamasını da öğrenmiştim. İnsan kedilerin dünyasına girince, beyninde de onlara dair albümler oluşuyor. Sarı'nın babası gelip geçiyor sürekli penceremin önünden. Sarı büyüdükten sonra sanki biliyormuş gibi gidip babasına sürtünürdü. Büyüdükten sonra da bir türlü fotoğrafını çekememiştim. Belki de en doğrusu buydu benim için.

Sarı küçükken kardeşi Grey ile

Sarı'nın ilginç bir hikayesi de vardı. Annesi daha kendisi yavru olduğu için onlara bakamamıştı ve aynı anda doğum yapan anneanne emzirmişti onu ve kardeşlerini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder