20 Ekim 2014 Pazartesi

Eşcinselliğimi nasıl anladım?


Eşcinsellikten ne kadar çok bahsediyorum değil mi? Oysa hiç sevmiyorum. Keşke eşcinsellik normal karşılansaydı, eşcinseller ötekileştirilip ayrımcılığa maruz kalmasaydı da, benim de, biz eşcinsellerin de önceliği doğuştan getirdiğimiz haklarımızın mücadelesi olmasaydı; mücadele yüzünden ihmal ettiğimiz diğer şeylerimizi yaşayabilseydik dolu dolu. Erkek egemen yapı resmen bizim zamanımızdan, hayatımızdan çalıyor eşcinsel karşıtlığı yaparak. Gün geçmiyor ki de eşcinsellikle ilgili de bir haber çıkmasın medyada. Eşcinsel oyuncu Neil Patrick Harris, "Eşcinsel olduğumu nasıl anladım?" demiş.

Bir insan eşcinsel olduğunu nasıl anlar ki?
a) Tecavüze uğradıktan sonra!
b) Karşı cinsle kendini test ettikten sonra!
c) Cinsel ihtiyacını karşılayacak karşı cins bulamayıp kendi cinsinle yatınca!
d) Cinsel anlamda erkeklik gücü olmayınca!
e) İçine kapanık biri olup karşı cinse açılamayınca!
f) Herhangi bir sebeple kendi cinsiyle yaklaşınca!
...

Buna benzer saçmalıkları veya önyargıları daha da uzatabiliriz. Oysa eşcinselliğin anlaşılmasının ne fiziksel eylemlerle alakası vardır, ne de çevresel koşullarla. Eşcinsellik insanın duygularıyla, hisleriyle alakalıdır. Ben aşkımı, seksimi hangi cinse hissedeceksem, bu, duygularımın bilincine vardıktan sonra kendiliğinden ortaya çıkıyor zaten. Yani biriyle herhangi bir temasa girmene gerek kalmıyor; içindeki hisse, duyguya göre kiminle temas kuracağına karar veriyorsun. Belki bu eylemi gerçekleştirecek fırsat bulamıyorsundur yaşının küçüklüğünden veya bulunduğun ortamdan dolayı ama içindeki o duygu, yani eşcinsellik hep tetikte bekliyor kendini gerçekleştirmek için. Hani bazıları diyor ya; "Bugüne kadar hiç aklımda yoktu, birisiyle ilk deneyimimi gerçekleştirdikten sonra fark ettim eşcinselliğimi" diye. Neil Patrick Harris de, dizi setinde oyuncu Burt Reynolds'ın onu öpmesiyle keşfetmiş eşcinselliğini. Eşcinselliğiyle tam anlamıyla barışıncaya kadar da kendini biseksüel olarak tanıtmış. Hep böyle değil midir; önce eşcinsel değildirler, sonra birisiyle ilk deneyimden sonra fark edilir, daha sonra biseksüel ayaklarına yatılır, en sonunda da sosyo ekonomik özgürlük kazanıldıktan sonra eşcinsellik itiraf edilir. Hatta bazıları dibine kadar eşcinselliğini yaşar ve bunun adını eşcinsellik koymaz. Sadece cinsel fantazidir.

İnsanın gerçek kimliğinin farkına varmaması bilinçsizlik olabilir diyeceğim ama insanın duyguları içgüdüsel bir şeydir. Yani kıpırdar ve hissedersin kendinin ne olduğunu. Haa, belki korkak birisindir ve gerçekleri kendinden bile saklarsın ayrı mesele. Ben mesela kendimi bildim bileli kendi cinsime ilgi duyuyorum. Daha ilkokula başlamadan önce bile. Hep erkekleri ve cinsel organlarını merak ediyordum, çocukça cinsel oyunlarımı kendi cinsimle gerçekleştiriyordum. Kızlar olduğu halde onlara hiç yaklaşmıyordum bu anlamda. İlkokul, ortaokul zamanında da aynı şekilde aklımda hep erkekler oluyordu. Gözlerimi alamıyordum onların cinsel bölgelerinden. Bulunduğum çevrenin darlığından dolayı kendimi gerçekleştiremiyordum ama tam anlamıyla olmasa da kendimi birileriyle gerçekleştirmeye çalışıyordum. Ama fiziksel eylemden öte, aklımda, hayallerimde hep erkekler vardı. Siyah beyaz televizyon döneminde erkek dizi yıldızlarını hayal ederek masturbasyon yapıyordum. O dönem de Dallas dizisinin Bobby'si Patrick Duffy'e aşıktım... 17-18 yaşından sonra da gerçek anlamda eş-cinselliğimi gerçekleştirmeye başladım zaten. Yani anlayacağınız, eşcinselliğimi keşfedecek bir olaya, bir temasa, bir tesadüfe ihtiyaç duymadım veya toplumsal önyargıların hiçbirine maruz kalmadım. Yani hep eşcinseldim, kendimi gerçekleştirecek anı bekledim.

Peki bu kendi cinsime ilgiyi nasıl mı adlandırıyordum? Adlandırma ihtiyacı hissetmiyordum ki. Çevremde de homofobi yoktu. Zaten okumayı yazmayı seven biri olarak eşcinselliğin ne demek olduğunu ilkokuldan sonra öğrenmiştim. O yüzden de hep kendimle barışıktım ve hiç tereddüt bile yaşamadım bu konuda. Din, aile, çevre baskısı falan diyebilirsiniz ama o baskıyı yaratan, insanın kendisinden başkası değil. Çevre baskısı olsa ne olacak ki. Çok olsa adın ibneye çıkar. Bana da kız Halil diyorlardı ve bundan hiç gocunmuyordum. Uzun saçlarım ve basma donumla daha hava bile atıyordum ilkokula başlamadan önce.

Azıcık aklın varsa, o baskıyı ekarte edecek yolları mutlaka bulursun. Şu anda ben eşcinsel hakları için bir şey yapmaya çalışıyorsam, bu kendim için değil. Kendim için yapacak bir şey yok ki bu konuda. Duygusal anlamda da, fiziksel anlamda da kendimi tam anlamıyla gerçekleştirdim. Açık bir eşcinsel olarak da önümde hiçbir engel yok. Eşcinselliğim ne çalışma hayatımı etkiledi, ne de sosyal hayatımı. Yani engeller, ayrımcılıklar hep olur ama aşılamayacak engeller kafamızın içinde kendi kendimize yarattığımız engellerdir. Dışarıdaki engeller bir şekilde aşılır ama insan, kafasının içindeki engelsiz engeli aşamıyorsa, dışarıdaki engellere karşı zaten bir şey yapmak istemeyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder