17 Ekim 2014 Cuma

Denizli'de eşcinsellik


Kenetlenmiş iki el gördüm bugün şehrin işlek caddelerinden birinde; parmakları sımsıkı birbirine geçirilmiş şekilde; Aşkla, sevgiyle, özgürce... Çevre hiç umurlarında değildi; çevrenin de hiç umrunda değildi ki bu kadar rahatlardı. Elleri birbirine kenetlenmiş çift eşcinsel bir çift; erkek eşcinsel hem de. Hani kız kıza yakınlaşmalar çok rahatsız etmez ya erkek egemen toplumu, o yüzden belirtme ihtiyacı hissettim eşcinsel çiftin erkek olduğunu. İranlılar da. İranlı mültecilerin arasında çok sayıda LGBTİ var. En son öğrendiğim rakam 200-300 arasındaydı. Gidenler var, yeni gelenler var; yoğun bir LGBTİ trafiği var Denizli'de.

Geçen hafta İstanbul'dan Ege'nin başka bir şehrine okumaya gelen bir eşcinselle buluştuk Denizli'de. Bu arada ben lezbiyenlerle erkek eşcinsellerin ayrı tanımlanmasını sevmediğim için hepsine eşcinsel diyorum kısaca. Ege'de çok özgür olduğunu söyledi o da. Sevgilisiyle el ele tutuşup sokaklarda rahatça dolaşabiliyormuş. Sayfasında da durumu, "Ellerim İstanbul, ruhum Ege" diye özetlemiş. "Renkli Müzik Enstrümanı"nın arkadaşları da vardı yanında buradan. Onların da sıkıntıları yokmuş cinsel yönelimleri konusunda ailelerinden yana. Hep diyorum ya; Denizli'de aileler çocuklarının cinsel yönelimlerine, trans kimliklerine karşı esnekler, diye.

Buluşmalarımız devam ediyor gene haftada bir olmak üzere. Geçen hafta transseksüel ağırlıklıydı, bu hafta gay ağırlıklı. Her hafta 15-20 kişilik katılım oluyor veya daha fazla. Sohbet içerikli oluyor konuşmalarımız. Transseksüellerin çalışma ve ev gibi sorunları olmasına rağmen, gay'lerin hiç sorunu yok gibi. Çünkü gündelik hayatlarına normal şekilde devam ediyorlar. Buluşmaya gelme amaçları da; tanışmak, kaynaşmak ve hoşça vakit geçirmek.

Buluşmaya başlayalı 2-3 ay oldu sanırım ama biz hala kendimize bir rota çizemedik. Çünkü, inanmayacaksınız ama hiç kimsenin bir sorunu yok ki toplumla, homofobiyle. "Benim başıma da şu geldi, şu şekilde homofobiye maruz kaldım" demiyor kimse. Eşcinsel eşcinsel yaşayıp gidiyorlar. Sanırım çok canımız yanmıyor içinde yaşadığımız bölgede. Canımız yansa çığlığımız duyulmaz mıydı? Hiç homofobi, transfobi yok demiyorum ama küçücük bir direnmeyle eşcinselliğin, transseksüelliğin kabul edildiği bir ortamın homofobi ve transfobisinden ne olur ki. Yeni bir örnek vereyim; üç çocuğunun ve ailesinin transseksüelliğini kabul ettiği bir transeksüelin yaşadığı ortam... Çocuklarının eşcinselliklerini, transseksüelliklerini kabul eden o kadar çok aile tanıyorum ki...

Daha önceki yazılarımda epeyce dile getirdim bu konuyu; Denizli'de veya Ege'de LGBTİ'lerin dernekleşmemelerinin sebebi bilinçsizlikleri mi, yoksa mücadele verilecek bir homofobi ve transfobinin olmaması mı? Bana ikincisi gibi geliyor. Bizim de buluşmalarımız kendi aramızda sosyalleşmenin ötesine geçmeyecek sanırım. Çünkü LGBTİ'lerin kendilerini ailelerine, çevrelerine kabul ettirememeleri veya dışlanmaları gibi bir durum yok. Hiç yok demiyorum. Dün akşam bir gay arkadaşımızı abisi kabul etmemiş ama aielenin diğer bireyleriyle görüşüyormuş. Yani eşcinselliği reddedenler var ama bu LGBTİ'lerin hayatlarını sekteye uğratacak boyutta değil.

Acaba Denizli'de veya Ege'de içten içe sessiz bir şekilde gerçekleşen bir özgürlük devrimi mi var? LGBTİ'ler EGE'de hiç mücadele vermeden mi haklarına kavuşacak veya evlilik gibi resmi haklar dışında zaten tüm haklarına kavuşmuş da insanca yaşıyorlar mı? Yani bulunduğumuz kültürel ortamın hoşgörüsü farklılıklara yeterince mevcut mu? Bana göre öyle. Bu içinde bulunulan kültürün insanının yapısıyla alakalı. En yakın örneği kendim. Köylü çocuğuyum. Ailem de biliyor ne olduğumu, köyüm da biliyor, beni tanıyan herkes de. İnternet kimliğimde de herkese haykırıyorum zaten eşcinselliğimi. Eşcinselleri gözüne kestirmiş ve başka kültürlerden gelmiş yobaz psikopatlar dışında hiçbir olumsuzlukla karşılaşmıyorum da. Gerçekten yoktur Ege'nin kültüründe farklılıklara karşı kin ve nefret dolu ötekileştirme. Eşcinselliğe karşı bilinçsizlikten kaynaklanan bir mesafe olabilir ama bu eşcinsellere karşı değil.

Buluşmalarımızın bize faydası; birbirimizi tanımak, yalnız olmadığımızı hissetmek, gerçekten yardıma ihtiyacı olan arkadaşlarımıza destek olmak... Zaten bir çoğu da böyle bir ortamın sağladığı manevi huzurun bile çok önemli olduğunu söylüyor. Belki de en çok kimliğiyle yeni barışanlara cesaret vermek. Başka şehirden, başka ülkeden gelen arkadaşlara kucak açmak. Ailesiyle sorun yaşayanlara psikolojk güç kazandırmak. Ve heteroseksüellere LGBTİ'liği anlatmak. Çünkü o kadar çok heteroseksüel geliyor ki buluşmalarımıza... Yarı yarıya diyebilirim. Başka şehirlerden okumaya gelen öğrencilerin de bir limanı oldu bu oluşum; Denizli LGBTİ ve Aileleri. Kısaca biz mutlu oluyoruz bir arada olmaktan. Bu birliktelik zamanla pekişir ve sihirli bir değnekle de daha önemli noktalara taşınır umarım.

Buluşmadan eve dönerken eşcinsel bir arkadaşla karşılaştım. O da buluşmadan geliyormuş. Yani her hafta buluşan başka bir oluşum daha varmış Denizli'de. Zaten Denizli'de 90'lı yıllardan beri bir iletişim ağı var. Ama fikir ayrılıkları gruplaşmalara sebep oluyor. Az önce de dediğim gibi bu sosyalleşmeler eğlencenin ötesine geçemiyor ama; gene dediğim gibi daha ileri boyutta bir oluşuma, mücadeleye ihtiyaç duyulmadığından sanırım. Bakarsın bir gün bu gruplaşmalar büyük bir oluşuma sahne olur bir araya gelerek ve daha ciddi güzelliklere imza atar.

2 yorum: