12 Ekim 2014 Pazar

11 Ekim Dünya Eşcinsel "Açılım" Günü


Her yıl 11 Ekim eşcinsellerin açılım, yani eşcinselliklerini açıklama günü. Tabi bu kimliğini her önüne gelenin gözünün içine sokma durumu değil. Uygun gördüğün kişilere basamak basamak zarar görmeyecek şekilde kendini ifade etme şekli. Belki de ilk önce kendinle barışıp, kendinden saklanmamak şeklinde eşcinselliğini tam anlamıyla kabul etmek. Çünkü kendini kabul ettikten sonra üzerinde toplumsal baskıyı hissetmiyorsun ve uygun ortamlarda kendini ifade etmekten çekinmiyorsun. Konu, "artık ben açılmalıyım" şeklinde cesaret gerektiren bir şey olmaktan çıkıyor ve mesela niye evli olmadığını veya niye kız arkadaşın olmadığını soranlara eğer sert bir tepki almayacaksan sıradan bir şeymiş gibi eşcinsel olduğunu söylüyorsun.

Bir çok eşcinsel bu açılımı lüzumsuz buluyor; sanki ayrımcılığa maruz kalmadan çok normal bir şekilde yaşayabiliyormuşuz da, ne gereği varmış gibi. Sanki açık eşcinseller keyfinden eşcinsel olduklarını açıklıyorlarmış gibi. Bu açılımın sebebi, farkındalık yaratmak. Nedir farkındalık; eşcinsellik diye bir gerçeğin varlığına dikkat çekmek. Hani "eşcinsellik hastalık, normal değil" diyorlar ya... Niye böyle diyorlar; işte biz ortaya çıkıp varolmadığımız için. Milyonlarca eşcinsel kendini gösterseydi, insanlar bu kadar çok ve aralarından tanıdıkları ve sevdikleri kişilerin de eşcinsel olduğunu görünce, en azından eşcinselliğe şimdiki kadar tuhaf bakmazlardı. Biz saklandıkça, eşcinsellik hakkındaki önyargıları da pekiştiriyoruz.

Gerçekten eşcinsellere karışılmasa, biz niye eşcinselliğimizin altını çizelim ki? Hiç işimiz-gücümüz yok mu da eşcinselliğimizi öncelikli hale getiriyoruz? Açık ve de aktivist bir eşcinsel, belki hayatta yapabileceği bir çok şeyi eşcinsel hakları mücadelesi yüzünden ertelemek zorunda kalıyor. Çünkü insanın, insanca yaşama hakkından daha öncelikli ne olabilir ki? Çünkü doğal kimliğini gerçekleştiremedikten ve bu yüzden insanca yaşayamadıktan sonra bir çok şeyi başarsan neye yarar? İnsan eşcinselse, heteroseksüel olarak ne kadar mutlu olabilir ki dünyaları verseler bile?

Ne kadar haksızlığa uğrarsan uğra, ne kadar canın yanarsa yansın, eğer bilinçli değilsen nafile. Farkına varamazsın kendi gerçeğinin bile. Hatta ayrımcılığa maruz kalırsın da, hakkını bile savunmazsın. Çünkü çoğunluk öyle diyorsa, ona inanırsın. Nedir bilinç? Cinsel kimlik olarak ele alırsak; kendinin farkında olma, kendini anlama, tanıma ya da bilme yetisi...

Gerçekten eşcinseller ne kadar kimliklerinin farkındalar, ne kadar kendilerini tanıyorlar, biliyorlar ve anlıyorlar? Tabi bunun için bilgiye dayalı bir bilme durumu da gerekiyor. Eşcinselliği ne kadar doğru biliyor eşcineller? Kendi cinslerinden hoşlanıyorlar ama bunu nasıl tanımlıyorlar? Bir erkeği severken kendilerini hangi konuma koyuyorlar? Cinsel yönelimle cinsiyet kimliğini karıştırıyor olmasınlar. Çünkü neredeyse her eşcinsel kendini, eğer ben bir erkeği seviyorsam, erkek değilim diye düşünebiliyor ve toplumun da düşündüğü gibi kendini trans sınıfına sokabiliyor.

Yani demek istediğim, insan heteroseksist dünyadan soyut bir şekilde bilgilenip bilinçlenmedikten sonra ne kadar kendini doğru bilip tanımlayabilir ve farkında olabilir ki kendinin? Batı'da farkındalık adına bir şeyler yapılıyor ama adamlar neyin ne olduğunun bilincindeler? Çevreme bakıyorum... Eşcinsellerin hiç öyle eşcinsel olarak varolma düşünceleri bile yok ki, eşcinsellik adına topluma karşı bir farkındalık yaratma kaygıları olsun. Yeter ki eşcinselliklerini yaşasınlar ama bu mümkün olabiliyor mu, olabilir mi kimliğine sahip çıkmadan, kimliğinin arkasında durmadan ve birilerini kimliğinin farkına vardırmadan? Eşcinseller olarak insanca yaşamak istiyoruz ama mücadele etmeden bunun mümkünatı olabilir mi heteroseksist ve homofobik dünyada? Bizi bizden başka kurtaran olabilir mi peki? Herkes kendini kurtarsa, yani açılımını yapsa, zaten homofobi diye bir şey olmaz. Gerçekten olmaz. Ben kendime sahip çıktıktan sonra bana kim ne yapabilir ki? Yapsa bile nereye kadar yapabilir, ne zamana kadar yapabilir? Aslolan, gerçek olan sahip çıkıldıktan sonra elbet kazanacaktır.

"Coming Out" denilen eşcinsellerin topluma, çevrelerine, en yakınlarına açılma durumu gerçekten çok önemlidir. Coming Out fikri ilk defa 1869 yılında Alman eşcinsel hakları avukatı Karl Heinrich Ulrichs tarafından ortaya atılmıştır. Ulrichs; görünmezliğin, halkın eşcinsellik hakkındaki önyargılarını yıkmanın önündeki büyük bir engel olduğunu savunmuş ve eşcinselleri açılmaları için teşvik etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder