19 Eylül 2014 Cuma

Gazino neonlarının sönmüş yıldızları; kadın trans şarkıcılar


Çocukluğumda İzmir Fuarı'nın reklam afişleri yayınlanırdı gazetelerde siyah-beyaz ve assolist olarak gözüme çarpardı Serbülent Sultan ismi. Nereden bilecektim ki çocukluğumda onun bir transseksüel olduğunu. Sarışın alaturka bir kadın diye geçirirdim içimden. Oysa Türkiye'nin Amanda Lear'ıymış. Zaten televizyona falan çıkmadığı için, üzerinde de durmazdım bilmediğim şarkıcılar üstünde. Mesela Huysuz Virjin'in de adı çok çıkardı gazetedeki fuar reklam afişlerinde ama farklı bir tip olarak yerleşirdi sadece hafızama. Ve daha sonraları Hey dergisinde bir röportajında Seyfi Dursunoğlu olduğunu öğrenmiştim onun. Çocukluğumda derken de, gerçekten daha neyin ne olduğunu tam olarak bilmeyecek yaşlardan bahsediyorum, daha ilkokul 1-2. sınıftan. Sanatçılara ilgim çok olduğu için, daha o dönemlerde bile, hatta ilkokula başlamadığım ve dolayısıyla okuma yazma bilmediğim dönemlerde bile takipçisiydim sanatçıların. Eşcinsellerin ortak özelliklerinden bir olarak sayabilirim bu sanatçı hayranlığını. Gay ikon diye bir şey de boşuna olmamıştır sanırım.

Ve trans kadın şarkıcıları araştırmaya Serbülent Sultan ile başladım. Adına açılmış bir facebook sayfası bile varmış. Oradan Youtube'a yüklenen şarkılarından sesine ulaştım ve gerçekten bir kadın şarkıcı gibi sese sahip. Arkadaşımdan muazzam bir müzik bilgisi olduğunu öğrendim. Gazino kültürüne ait alaturka bir ses ama solistliğe yakışır bir ses. Görüntülerden de kadın assolistlerden hiçbir farkının olmadığını görebiliyoruz. Düşünüyorum da, bu trans şarkıcılar heteroseksist ve de geleneksel bir kültürde assolistlik mertebesine kadar nasıl yükselebildiler, nasıl gazinoları doldurabildiler, nasıl bu kadar çok hayran kitlesi kazanabildiler? Şarkıcılıkları cinsel kimliklerinin önüne geçtiği için mi? O kadar da cinsiyete dayalı ayrımcı değil miyiz acaba? Yoksa çok kırsal olduğumuz için, masalsı olan her şeye hayranlık mı duyuyoruz? Şehir kültürüne sahip bir toplum olsaydık, daha bilinçli olup daha mı homofobik veya transfobik olurduk? Bilinçsizliğimizden mi çok üzerinde durmuyoruz heteroseksizmi tehdit eden unsurların üzerinde? Yoksa içten içe kimliklerimizle örtüşen bir tarafımız mı var farklılıklarla da, uzaktan olduğundan bize zarar vermediği için mi toleranslıyız bu konuda? En çok sevilen sanatçılar Bülent Ersoy, Zeki Müren ve Tarkan değil mi bu toplumda? Aydın'ların, Fatih Ürek'lerin, Dr. Bilal'leirn, Aldo'ların, Arto'ların, Yılmaz Morgül'lerin sahnesiyle eğlenmedik mi en çok?

Her kültür kendi yapısına uygun eğlence dünyası yaratıyor, her kültürün de kendi yapısına benzer eşcinselleri, transseksüelleri oluyor. Bu şovu gerçekleştirende de böyle oluyor, şovu takip edende de. Acı ile yoğruluyor hamurumuz, acı ile efkarlanıyoruz, acı ile dertlerimizden kurtuluyoruz. Dolayısıyla şarkılarımız da, şarkıcılarımız da acıyla ifade ediyor kendini, biz de acıdan bir şeyler buluyoruz kendimize dair bu ifade şekillerinde. Yaşamın acı ile terapisi gibi. Bir de toplumun en ötekisiysen eşcinseller ve transseksüeller gibi, acı ile hayat bulmaktan daha doğal ne olabilir? Melankoli diyebiliriz bunun adına. Evet haz da duyuyoruz acıdan, hüzünden... Çünkü hayattan şikayetçi oluyoruz ama bu ne kadar gerçek bir şikayet tartışılır. Alışkanlık haline gelmiş acı kültüründe, bu acıyla biraz haz duyarak da yaşamak, hatta varolmak bile diyebiliriz bunun adına. Acısız bir hayatın gerçek bir hayat olamayacağını bile düşünüyrüz.

Toplumumuzda transseksüellerin seks işçiliğinden sonra ikinci meslekleridir şarkıcılık. Hatta şarkıcı olmayanlar bile şarkıcıyız diye geçinebiliyorlar horlanmamak için ama bir şekilde gazinomsu ortamlarda sahne de alıyorlar, en azından her transseksüelin hayali olabiliyor o ışıltılı dünya. Çünkü transseksüellerin samimiyetsiz de olsa saygı görebilecekleri yegane yer orası, sahneler. Çünkü toplumumuz da orada olan aykırılıkları kendilerine uzak gördükleri ve oralara fazla dokunmadıkları için, seks işçiliği dışında sahnelerden başka varolunabilecek hiçbir yerleri olmuyor transseksüellerin. Sahi var mı gerçek kimlikleriyle mesleklerini icra edebilen transseksüeller? Varsa da hangi koşullarda çalışıyorlar? Çalışabilenler hangi zorluklardan geçerek, hangi mücadeleleri vererek çalışabiliyorlar? Çalışabilseler bile çok memnunlar mı çalışma hayatlarından? Erkek kimliğinle okulunu bitireceksin, çünkü pembe kimliğini alıp da üniversite bitiren bir öğrenci görmedim ben bugüne kadar, sonra pembe kimliğinle yeni bir hayata başlayacaksın... Çalışma hayatında ne kadar didiklemeyecekler özelini bir transseksüel olarak, ne kadar üzerine gelmeyecekler, nereye kadar kendini senaryolarla idare edebileceksin, nereye kadar seni kabul edecekler..? Bir kere transseksüeller o psikolojik baskıyı üzerlerinden atabilecekler mi farklılıklara hoşgörü kültürü oluşmadıktan sonra? Gerçekten kaç transseksüel vardır gerçek kimlikleriyle seks işçiliği ve şarkıcılık dışında mesleklerini icra edebilen? Duymuyoruz muyuz yollarının nereye çıktığını? Ve ne kadar insafsızız etiketleme konusunda seks işçiliği transseksüellerin alınlarının yazısıymış gibi. Ne yapsın peki transseksüeller seks işçiliği ve şarkıcılık dışında? Hatta şarkıcılık transseksüeller için bulunmaz bir fırsattır. Evet şarkıcılık çok güzel bir meslek ama transseksüeller, eğer yapılarına uygun meslek yapmalarına izin verilseydi, şarkıcı olurlar muydu acaba?

Trans şarkıcıların hayatlarıyla devam edeceğiz hikayemize...


Serbülent Sultan: Sonradan kadın olanlar, hiçbir zaman zarif olamazlar

http://halilkandok.blogspot.com.tr/2014/09/serbulent-sultan-sonradan-kadn-olanlar.html

2 yorum:

  1. Serbülent Sultan bir interseks ama, bilgi kirliliği Olmasın :) sonraki yazınızda belirtmişsiniz ama burasıyla da çelişiyor şimdi

    Tabi, emeğinize kelimelerinize sağlık efenim

    YanıtlaSil
  2. İnterseks olduğunu biliyordum da, bir cümle trans sınıfına sokmama sebep oldu. Ameliyat oluncaya kadar erkek olarak yaşamak zorunda kalmış veya öyle yansıtmış. Bir de hem o sınıfa sokulmuş, çünkü ihtilal döneminde falan trans veya eşcinsel şarkıcı muamelesi görmüş. Yani toplumsal bazda da böyle bir görüntü arzetmiş. Ayrıca bilgi kirliliğinin önüne sen ne kadar geçmeye çalışırsan çalış, insanlarımız daha eşcinselliğin ve transseksüelliğin bile ayrı bir şey olduğunu anlamak istemiyorlar ve cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini bile öğrenmek istemiyorlar, hatta LGBTİ'ler bile... Bu benim yanlış bilgi vermemi gerektirmez ama ben bu yazıda olaya biraz alt düzeyden sosyolojik anlamda bakmaya çalıştığım için, durumu da toplumsal açıdan değerlendirmeye çalıştım. Çünkü yazımın konusu cinsel kimliklerden çok, trans sınıfa koyulan şarkıcılara toplumun bakış açısı ve onların yaşadığı zorluklar, varoluş şekilleriydi. Zaten bu yazı dizimle ilgili paylaştıklarımı şimdilik bir taslak olarak kabul etmek gerekiyor. Çünkü onlarla röportajlar yaptıktan sonra her şeyi sil baştan yapabilirim.

    YanıtlaSil