16 Eylül 2014 Salı

Eşcinselliğin anlatılacak bir tarafı yok aslında; heteroseksüellik gibi bir şey; seviyorsun...

Kendi kendime terapi seanslarımdan...


Aslında eşcinselliğin anlatılacak bir tarafı yok. İçinden öyle geldiği için, kendi cinsini seviyorum. Bu kadar basit. Niye sorgularlar ki? Bu konuda rahatsız olunan taraf nedir? Bana en mantıklı cevap, "hazımsızlık" gibi geliyor. Bırakın eşcinseller günahlarının bedelini kendileri ödesin. Bırakın eşcinseller onursuzluklarının, ahlaksızlıklarının hesabını kendileri versin. Size ne oluyor ki? Herkes kendi hayatından sorumludur. Kime ne benim aşkımdan, sevgimden, cinselliğimden. Bize de kendimizi anlattırmak zorunda bırakarak kısacık ömrümüzden vakit çalıyorlar.

Rahatsız oluyorsan, git uzaklaş. Ben seninle muhatap oluyor muyum bu konuda? Ama sen benimle muhatap oluyorsun eşcinsellik konusunda. Ben senin, bana uymayan cinsiyetçi dünyanın hayatını yaşamak zorunda değilim ki. Kendi işine bak, kendi hayatını yaşa. Ben "heteroseksüellik hastalık" diyor muyum, seni tedaviye zorluyor muyum? Aklın çok mu çalışıyor, hiç mi çalışmıyor?! Benim aklım ne istediğimi bilecek kadar çalışıyor. Seninki başkalarının ne istediğini bilemeyecek kadar çalışmıyor sanırım.

Ben mutlu muyum; mutluyum. Benim mutluluğumdan sana ne? Mecbur muyum senin istediğin gibi yaşayarak mutsuz olmaya? Eğer bütün çocuklarınızın heteroseksüel olmasını istiyorsanız, eşcinsel çocuklarınızı defterden siler, yeniden heteroseksüel çocuk yaparsınız. Ama buna gücünüz yetmiyor tabi. Çocukların eşcinsel doğma ihtimali kaçınılmaz son.

Bir türlü de heteroseksüel yetiştiremiyorlar nedense çocuklarını sonradan eşcinsel olunduğuna inandıkları halde. Kendiniz yetiştiremiyorsunuz, bari heteroseksüel yetiştirme kursları falan açılsın! Gerçi aileden iyi heteroseksüel kurs yeri olmaz ama, demek ki beceremiyorlar!

Çok trajik komik şu dünya! Sevgiyi anlamak, çözmek ve de yaşamak bu kadar zor bir şey mi? Niye hayatın güzellikleri sorun haline getirilir ki kolay bir şekilde yaşamak varken? Hani çoğu zaman bir çok saçmalık çıkar için yapılıyor, diyorum ya, ama o çıkar denilen şeyler de insanların zararına. İnsanın kendisiyle, doğanın gerçekleriyle barışamamasının eninde sonunda kendine, herkese zararı olacaktır. Değiştirilemeyecek şeyler reddedilerek nereye varılabilir ki? Hadi bütün canlılar heteroseksüel oldul diyelim, olmaz öyle bir şey de, hadi oldu diyelim, ne geçecek elinize?

İnsanın kafasının erkeklikten başka bir şeye çalışmaması nasıl bir şeydir acaba? Sadece erkeğin üstün olduğuna inanmak, bütün hayatı buna göre düzenlemek... Acı çekiliyor, mutlu olunamuyor işte erkeklikle. Erkekler de mutlu olamıyorlar. İnsan denilen yaratık acıyla mı mutlu oluyor acaba, diye düşünüyorum. Sanırım öyle. Burnumuzun dibinde acısız bir hayat yaşamak varken, niye elimizin tersiyle iteriz ki güzellikleri?

Başta da dediğim gibi eşcinselliğin anlatılacak bir tarafı yok ama anlatınca anlamak istemeyenlere de yapılacak bir şey yok aslında. Ya kafa basmıyor, ya işlerine gelmiyor. Benim de her şeye rağmen, her şeye inat eşcinsel olarak yaşamaktan, eşcinselliğimin arkasında ölüm pahasına durmaktan başka hiçbir çıkar yolum yok. Bütün kapılarım eşcinselliğe çıkıyor.

Bu yazının başına ne için geçtim biliyor musunuz? Emine Erdoğan'ın eşcinsel modacısına bağlı olarak bir şeyler yazacaktım, sonra birden konuyu kişiselleştirmek canım istemedi. Bir tarafta din ve dindarlar, bir tarafta da dinin ve dindarların lanetlediği eşcinsellik ve eşcinseller. Birbiriyle zıt kutuplarda yer alanlar, bir bakmışsın aynı tencerede kaynamaya başlamışlar. Ne için? Acaba herkes eşcinselliği kabul ediyor da heteroseksist düzenin devam etmesi uğruna homofobi maskesi mi takıyorlar? Sanmıyorum; gerçekten bir homofobi var; hem eşcinsellerde, hem de heteroseksüellerde.

Ama hayatın da inkar edilemeyecek bir gerçeği var. Bir noktaya kadar nefret ediyorlar, bir noktaya kadar çatışıyorlar; bir noktadan sonra hayatın gerçeklerini üstü kapalı bir şekilde de olsa kabul etmek zorunda kalıyorlar. Eşcinseller muhafazakar oluyorlar, dine yöneliyorlar, heteroseksist sisteme hizmet ediyorlar, heterosesist sistem de çıkıntı yapılmadığı sürece rahatsız olmadığı için kabul ediyor onları ama homofobi bitmiyor hiçbir zaman. Biraz heteroseksizme ters düşülünce kendini gösteriveriyor homofobi.

Sonra düşünüyorum; eşcinseller toplumsal anlamda, sosyoekonomik anlamda varolmak için mi homofobik oluyorlar? Olabilir. Çünkü bu homofobik eşcinseller toplumsal anlamda homofobik olmasalar, kendi cinsleriyle aşk, seks yaşarlar mı? Tabi kişisel anlamda da pişmanlık duyuyorlar eşcinsellikten ama, toplum kabul etse, eşcinsellikleriyle kendi kafalarının içinde çatışmayacaklar. Yani maya tutacak kişisel bir homofobileri var içlerinde, heteroseksist toplum da bu homofobiyi mayalıyor ve kabartıyor.

Kısaca çelişkili bir dünyada yaşıyoruz her konuda. Mesela kadının kapanması emrediliyor geleneksel toplumlarda ama bu şatafatlı ve modasal bir şekilde olabiliyor. Din eşcinselliği lanetliyor ama eşcinseller kendilerini lanetleyen bir inançla manevi bir şekilde varolmaya çalışabiliyorlar....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder