2 Ağustos 2014 Cumartesi

Eşcinselliğin önündeki en büyük engel penis mi?


Erkeklik diyince aklınıza ne gelir; önce dış görünüşü erkeğe benzeyen bir erkek gelir değil mi; feminen olmayan bir erkek de diyebiliriz. Hatta maço olursa erkekliğinden hiç şüphemiz kalmaz. Bu erkekliğin tartışmasız penisi de vardır düşüncemizde, mahremiyet sebebiyle dile pek dile getiremesek de. Onun dışında erkektir yani. Karşı cinsi sever, karşı cinsle evlenir, çoluk-çocuğa karışır veya öyle olması gerekir. Erkekliğin başka alternatifi yoktur çünkü beyinlerde.

Eğer bir erkek, erkek görünümünde bir erkek toplumsal erkeklik rutinlerini yerine getiremiyorsa, değişik yollarla erkekliği tamamlanmaya çalışılır. Evlendirilir, doktora götürülür, hatta hocaya bile götürülür. Erkekse, erkekliğini yerine getiremese bile, getirmesi gerektiğine inanılır. Çünkü o, erkek olarak doğmuştur ve erkek olarak yaşamalıdır. Eğer erkeklik yardımlarını reddediyorsa, lafı fazla uzatmaya gerek yok dışlanır, ötekileştirilir. Erkeksen, yani biyolojik olarak erkeksen erkeklik kalıplarının dışına çıkmaman gerekir. Kadın gibi olmayacaksın, erkek gibi giyinip davranacaksındır. Ne o öyle renkli-menkli, cili-bicili kıyafetler. Hele saç uzatmak, kulağa küpe takmak...

E yani heteroseksist toplumun erkekliğe ters düşecek görselliği kabul etmeme konusunda haklı tarafları da var. Çünkü aksesuarsal yansımaların, bastırılmışlıkların bir ifadesi olduğuna dair bilimsel bir gerçek de var. Yani erkek egemen bir toplumda, gerçekten bir erkek heteroseksüelse ve cinsel yönelimiyle barışıksa, farklı ifade yollarıyla varolmaya çalışmaz. Hatta diyebilirim ki, kendisiyle barışık bir eşcinsel, heteroseksüel bir erkekten bile daha düz ve sadedir.

Toplum alışıla gelmiş düzene ters düşenleri törpülemeye çalışır, törpülenmeyenleri yok sayar, yok etmeye çalışır. Buna rağmen erkek geçinip de düzene ters düşen ve marjinal sınıfında değerlendirilenler, hem kendi iç dünyalarında çelişip savaş vermektedirler, hem de ne toplumun istediği gibi ne de kendi istedikleri olamayıp arada kaldıkları için topluma karşı da savaş vermektedirler. Bu çok yıpratıcı bir şey...

Sen, sen değilsin ama toplumun tam istediği gibi de değilsin. Ne kendin kendinde, ne de toplumda; arada kalmış bir kimlik, bir psikoloji ve yansımaları... Toplumun dışladığı gibi, kendin de kabul edemiyorsun kendini. Bir gerçek kendin var, bir de toplumun sana dayattığı olman gerektiğine inandığın kendin. Ne kendinden vazgeçebiliyorsun, ne sana dayatılan kimliği benimseyebiliyorsun. Dışarıya karşı erkeksin ama içinde o erkek yok; var mı?

Toplum sana erkeklik bu diye öğretmiş, sen de erkekliği ondan ibaret sanıyorsun. Erkek bedenindesin ve cinsel kimlik olarak da erkek olman gerektiğine koşullanmışsın ama olamıyorsun, hep bir boşluk var içinde ve toplumsal erkeklik o boşluğu dolduramıyor işte. Dışarıya erkek görünüyorsun, erkek gibi yaşamaya çalışıyorsun, erkek ritüellerini yerine getiriyorsun ama olmuyor, olmuyor... Çeşitli bahanelere baş vuruyorsun; erkek erkeğe beraberlik bir zevk-keyif meselesidir, biseksüelim veya kadın erkek fark etmiyor benim için... gibi.

Hem sen erkekliğe zeval getirmiyorsun. Sadece aktifsin. Çünkü senin bir penisin var işlevsel problemi olmayan. Sen biyolojik olarak % 100 erkeksin ve heteroseksüel bir erkek olmalısın. Bunun başka alternatifi olamaz. Öteki tarafını erteliyevirirsin, fırsat buldukça yaşarsın, gizli yaşarsın ama sen erkeksin, erkek olmalısın, erkek kalmalısın. Çünkü heteroseksist toplum böyle istiyor ve sen de buna inanıyorsun toplumun dışında kalmamak için. Korkularına yeniliyorsun, diyelim.n Ah gecelerin bir dili olsa, ah iç dünyan bir deşifre edilse... Acaba sen nesin, kimsin? Erkek misin, kadın mısın, eşcinsel misin?!

Heteroseksist bir toplumda biyolojik cinsiyete yüklenmiş toplumsal rollere aykırı bir cinsiyet kimliği kabul edilemeyeceği için, bu düşünceye aykırı bir kimlik kabul edilemiyor. Yani Penisli bir erkeği, işlevsel bir erkekliği olan erkeği eşcinsel olarak da düşünemiyor dolayısıyla. O bir erkek, nasıl olur da eşcinsel olur, düşüncesi hakim. Yani eşcinsel olması için bedensel erkekliğinin olmaması gerekir, çalışmaması gerekir. Sen de bir eşcinsel olarak bedensel erkekliğinden vazgeçmek zorunda kalabilirsin eğer arada kalmak istemiyorsan. Yani bir anlamda bedensel erkekliğinin hadım edildiği bir eşcinselliktir toplumun anladığı eşcinsellik.

Oysa ne eşcinsel, ne de transseksüel bedeninden vazgeçerek, kendini tam anlamıyla gerçekleştiremez. Sadece toplumsal cinsiyetini gerçekleştirebilir. Sağlıklı bir toplumsal cinsiyet de heteroseksist düzene uyarak değil, doğanın sana bahşettiği yapıyı olduğu gibi topluma kabul ettirmekle mümkün olur. Kısaca, penis erkek eşcinselliğinin önünde bir engel olmamalıdır, değildir çünkü. Yani toplumsal erkekliğin yüklendiği penis bizim iç dünyamızdaki kimliğimizi gerçekleştirmemizi engellememeli. Bedensel olarak erkek olabiliriz ama beyinsel olarak hetero olmayabiliriz. Toplum anlayışına göre de eşcinsel olmak için penisimizden vazgeçmemeliyiz. İnsan ruhunu bedeniyle gerçekleştirmiyor mu? Bedenlerimizden vazgeçersek de gene yarım eşcinsel olmuş oluruz. Penssiz bir eşcinsel kendini nasıl gerçekleştirecek? Hatta sadece cinsel yönelimimiz değil, cinsiyet kimliklerimiz bile en sağlıklı şekilde ancak doğduğumuz bedenlerimizle gerçekleştirilebilir. Kendimizi heteroseksist topluma uydurmaya çalışmak, heteroseksizme yenilmek demektir. Oysa heteroseksizmi, gerçek kimliklerimizle doğasını dönüştürmemiz gerekiyor olduğumuz gibi varolarak.

Bu yazıyı niye yazdım derseniz; bedensel olarak erkekliğini gerçekleştirip de eşcinselliğini kabul edemeyen, topluma hatta eşcinsel ilişki yaşayıp da eşcinsel çevresine bile erkeklik taslayan eşcinsellerin, eşcinsellik konusunda yanlış algı oluşturdukları, bu olguyu pekiştirdikleri, dolayısıyla homofobiye kendileri de katkı sağladıkları için.

2 yorum: