1 Ağustos 2014 Cuma

Eşcinsellerin korkuları kendi boyunlarına dolanıyor


Daha önceki yazılarımda çok defa değindim. Heteroseksizm sadece cinselliğe dayalı bir cinsiyetçilik değildir. Hayatın her biriminde, biçim verdiği kadın cinsiyetinin desteğini de alarak erkekliği dayatması, kendini egemen güç olarak göstermesidir. Gücü eline almış iktidardaki unsurun da yerini kaybetme korkusu olacaktır kaçınılmaz olarak ve rakip haline getirdiği kendine benzemeyenleri ötekileştirecek, onlara savaş açacak, hatta onlara karşıtlık yaparak egemenliğini pekiştirecek, onlar üzerinden tek doğru oluğunu teyit edecektir.

Erkek egemenliği fiziksellik, özellikle de cinsel güç üzerinden kendini göstermektedir. Bunun sebebi de erkeklerin cinsel yolla soyun devam etmesini istemelerinin yanı sıra bu eylemden aldıkları keyfi, çıkarları doğrultusunda kendilerine mal etme bencilliklerinden olabilir. Erkek bu durumu bir de erkeklikle özdeşleştirince, erkekliğin veya hetero cinselliğinin karşısındaki her şeyi düşman ilan ediyor, herkesi buna inandırıyor, herkesi bu konuda ikna etmeyi politika haline getiriyor, gerekirse zor kullanıyor.

Haliyle bu dayatmacılıktan, yani heteroseksüellik dayatmacılığından eşcinseller de nasibini alıyor. Eşcinseller de tek doğru yönelimin bu olduğuna inanıyor, eşcinselliğe tereddütle bakıyor, mümkün olsa kurtulmayı düşünüyor. Cinsel yönelimini heteroseksizmi rahatsız etmeyecek şekilde yaşanılması gerektiğine inandığı gibi, tüm eşcinselleri de bu inanca yönlendiriyor. Heteroseksizmin homofobisini yani korkuya dayalı eşcinsel nefreti kendi içinde yaşıyor, kendinden nefret ediyor. Ama bu içsel nefret temel ihtiyacın gerçekleştirilmesinin önüne geçemiyor. Kendinden nefret ede ede kendini gerçekleştiriyor, eşcinselliğini yaşıyor. Heteroseksist eşcinsellik bu olsa gerek.

Eşcinseller böylece eşcinselliğin iki yüzlü olması gerektiğine dair bir kural oluşturuyor ve bütün eşcinseller bu kuralı benimser hale geliyor. Yani eşcinsellik utanılacak, yanlış ve olmaması gereken bir şey ve biz bunu gizli yaşamalıyız gibi bir düşünce hakim oluyor. Gizli-muhafazakar-eşcinselliğiyle barışamamış-içselleştirilmiş homofobisi olan eşcinseller bile heteroseksizme ayak uydurarak, açık yani olduğu gibi görünen eşcinselleri ahlaksız ilan ediyor, onları karalıyor, kendi cinsel yönelimine benzer kişilere karşı nefret politikası üretiyor.

Eşcinsellerin içselleştirilmiş homofobisi de heteroseksizmin işine geliyor tabi. Eşcinselleri birbirine düşman ediyor ve ellerini ovuşturarak sinsi sinsi gülümsüyor. Sonra da; gördünüz mü, bakın eşcinseller bile eşcinsellikten, özellikle kendini göstermekten utanmayan ahlaksız eşcinsellerden nefret ediyor, diyor. Yani, eşcinseller bile eşcinselliği kabul etmiyor, diyor.

Peki kendileriyle küs eşcinseller ne diyor bu duruma; evet, imkanım olsaydı eşcinsel olmazdım, diyor. Ne oluyor; eşcinsellerin korkuları kendi boyunlarına dolanıyor, kendi hayatlarını engelliyor, engellemese bile doya doya değil hep bir tereddütle, hep bir korkuyla, hep bir baskıyla yaşıyorlar hayatlarını. Haa, buna da alışıyorlar, bunu da kabul ediyorlar, eşcinselliğin bu kadar yaşanacağını zannedebiliyorlar bile. Açık eşcinseller heteroseksist yaşam hayalleri kuran gizli eşcinseller gibi kendilerini kandırmıyorlar ama gizli eşcinseller yüzünden hayatlarını, istedikleri halde özgürce yaşayamıyorlar.

2 yorum:

  1. İçselleştirilmiş homofobi ve sonuçlarını çok güzel açıklamışsın. Eline, aklına, fikrine sağlık.

    YanıtlaSil