14 Temmuz 2014 Pazartesi

Oluşmaya başladık: Denizli Gay, Trans ve Aileleri

Denizli'de eşcinsel, transseksüel ve aileleri olarak bu hafta içersinde ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. İlk buluşmamızda kalabalık değildik. Bundan sonra haftada bir defa olmak üzere buluşmaya devam edeceğiz. Mekan sahiplerinin biz LGBTİ'lere yaklaşımı çok sıcak ve samimiydi. Hatta LGBTİ dostu olduklarını belli edecek şekilde mekanlarında düzenleme yapabileceklerini söylediler.

İlk buluşmamız birbirimizi tanımak amaçlı sohbet şeklinde geçti. Neler yapabileceğimizi, plan-projelerimizi sonraki buluşmalarımıza bıraktık. Oluşumumuzun ismini şimdilik "Denizli Gay, Trans ve Aileleri" olarak belirledik. İleride değişikliğe gidebiliriz. Gay ve trans yerine uluslararası LGBTİ kısaltmasını kullanıp, "Denizli LGBTİ ve Aileleri" de diyebiliriz veya ortak bir kararla başka bir isim de alabiliriz.

LGBTİ ve diğer kimlikleri neden gay ve trans başlığına indirgediniz derseniz, cinsiyet ve cinsel yönelim konusunda erkek kadın ayrımına gitmek yerine bütün kimlikleri eşcinsel yönelim ve trans cinsiyet kimliği başlığı altına toplayarak, hem anlam kargaşasının önüne geçmek istedik, hem de hiç kimsenin ne telaffuz edebildiği, ne de neyi temsil ettiğini bilmediği bir kelimeyi daha anlaşılır kılmaya çalıştık. LGBTTİQIAP... kelimesi eşcinsel ve transseksüelliğin varoluşu için görünürlük şartıyla tezat değil mi? Üstü kapalılık belki görünür olmak istemeyen eşcinsel ve transseksüeller için bir kamuflaj olabilir ama biz zaten kendi içimizdeki paylaşımımızı biraz da yaşadığımız hayata geçirmek istemiyor muyuz? Sadece kendi içimizde varolmak istedikten sonra yaptığımız mücadelenin de bir anlamı yok bence.

Erkek eşcinsellerin, lezbiyenlerin, biseksüellerin eşcinsel taraflarının, kadın veya erkek transseksüellerin ayrı ayır bir yaşam tarzları olabilir ama hepsi de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dair değiller mi? Yani eşcinsellik kendi cinsine yönelimse, bunun cinsiyetini ayrıştırmanın çok da manası yok, BENCE.

Ayrıca LGBTİ kısaltması da kendi içinde çelişkiler barındırıyor. Erkek ve kadın eşcinselliği ayrı olarak temsil ediliyorsa, transseksüeller neden erkek veya kadın olarak temsil edilmiyorlar? Neden biseksüeller üçüncü sırada yer bulup da panseksüeller veya aseksüeller görmezlikten geliniyor da diyebiliriz değil mi?

O yüzden ben diyorum ki... Ayrımcılığa maruz kalan cinsel yönelim olarak eşcinselliğin, cinsiyet kimliği olarak da transseksüelliğin ana başlıklarımız olmaması için bir neden yok. Yani biseksüellerin de toplumda karşı çıkılan tarafları eşcinsel tarafları değil mi; heteroseksüel taraflarının mücadele edilecek bir tarafı var mı heteroseksist dünyada? Hem bu demek değil ki, diğer ayrımcılığa maruz kalan kimlikler görmezlikten gelinecek. Gay ve trans başlığıyla, "sen benden daha öncelikli olamazsın" tartışmasının da önüne geçmiş oluruz.

50 küsur cinsel kimlikten bahsediliyor. Herkes cinsel kimlik farlılıklarının başlığında yer bulmaya çalışırsa ne olacak peki? Mesela trans eşcinselliğin ne demek olduğu bile bilinmiyor; erkek kadın oluyor ama gene bir kadına aşık oluyor. Sonra da diyorlar, "Kadına aşık olacaktın, niye cinsiyet değiştirdin?"  Çünkü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini bağımsız düşünemiyorlar. Peki trans eşcinsellerin ne suçu var da kısaltma kelimede yer bulamıyorlar?

Uluslararası literatüre göre hareket edelim diyorsanız LGBTİ dememizin de bir sakıncası yok. Yeter ki hak mücadelemizi bu kamuflaj kelimeye sıkıştırmayalım.

İsmimizin sonuna "Aile" kavramını ekledik; çünkü LGBTİ'lerin kendileriyle yüzleşmelerinden sonra aileleriyle de yüzleşmeleri en öncelikli politikaları olmalı. Çünkü farklılığımızı çevremize kabul ettirmek istiyorsak, en büyük desteğimiz ailelerimiz olmalıdır, bizi kabul ettikten sonra olacaklardır da zaten. Ama bizde şöyle bir düşünce var; Heteroseksist bir dünyada LGBTİ'ler hadlerini bilmeliler! Biz kedimizin heteroseksüellerle eşit olduğuna inanmazsak, heteroseksist dünyayı hiç inandıramayız.

Diyorum ki, hayatta özgürlük var. Kafamızın içindeki özgürlük sınırlarını genişletemediğimiz sürece, heteroseksist dünya bahanemiz olmaya devam edecektir. Hayatı güzel bir şekilde yaşayabilmek de kafamızın içindeki özgürlük sınırlarımızla alakalı, çevrenin özgürlük anlayışıyla değil. Çünkü insan ne kadar özgür yaşayacağına kendisi karar vermezse, birileri hayatımızı kendi kafasına göre kısıtlamaya, şekil vermeye, özgürlük sınırlarımızı çizmeye devam edecektir. Özgürlük konusunda niye LGBTİ'ler fedakar veya mütevazi olsun ki?

Heteroseksizmin "biz"e hoşgörülü davranması söz konusu olmayacağı için pusukmak yerine daha görünür olmalıyız, daha açık olmalıyız, ne olduğumuzu çevremize göstermeliyiz. Şunun da altını çizmekte fayda var. Biz LGBTİ'ler en yakınımıza açılamıyorsak, eşcinsel mücadelenin hiçbir anlamı olmaz. Çünkü uzak diyarlardaki kazanılan eşcinsel haklarının bizim mahalleye çok da faydası olmaz.

4 yorum: