7 Temmuz 2014 Pazartesi

Her şeye sevgiyle yaklaşmak

Şimdi yazacaklarım bir şeylere değil de genel yapıma istinaden şeyler. Ben köy çocuğuyum. Yaşadığım şehiri düşündüğüm zaman gene kocaman bir köyde yaşıyor sayılırım. Çünkü köylülük de bir kültürdür. İçinde kurnazlık barındırmaz. Çünkü yaşadığın ortamda sen ben kavgası ve bencilliğe sebep olacak bir paylaşamama durumu olmayınca birilerini gözden çıkarma ihtiyacı hissetmiyorsun, anlık kızgınlıklar yaşasan da bunu nefret boyutuna taşıma ihtiyacı hissetmiyorsun. Belki de çok şiddetli korkuların olması gerekiyor negatif düşünüp her şeye temkinli yaklaşman için. Bu da insanın yapısını şekillendiriyor, pekiştiriyor, aynı yapıda insanlar çok olunca da sanırım adına kültür dediğimiz şeyin yumuşağı oluşuyor.

Dünyadan bihaber köy yaşamımdan lise için şehire geldiğimde hiçbir şey bilmediğimi anladım. Gerçi bilmediklerim de çok da öğrenmem gereken şeyler değilmiş. Yaşadığım şehirde çok ileri boyutta olmasa da ayrımcılık ve nefrete dair şeyler de öğrendim. İnanır mısınız ben Kürt, Alevi falan ne demek bilmiyordum. Ben de çok cahilmişim değil mi? Köyümüzde bile Kürt lakablı aileler vardı ama ben onların sadece lakabı Kürt zannediyordum. Hatta şu anda ailemizde Kürtler var evlilik yoluyla birbirimize karıştığımız ama ne öncesinde ne de bazı şeyleri öğrendikten sonraki dönemimde bakış açımda bir değişiklik olmadı. Hayatta tek karşı olduğum şey nefretti. Gerçi nefretin içini de sonradan doldurdum ayrımcılığa maruz kaldıkça.

Olaylara iyi niyetli yaklaşımımdan dolayı hem dalga geçildim hem de samimi bulunmadım ama bu benim umrumda değildi. Çünkü ben böyle mutluydum. Haksızlıklara karşı tepkilerim delilik boyutundadır ama sadece tepkidir. İçinde de gene hakaret kelimesi bile bulunmaz. Tek derdim haksızlıklara direnmek ve özgürlük olmuştur. Her haksızlığa uğrayanında yanındayımdır ama haksızlığa uğramalarına rağmen haksızlığa uğrayanların kötülüğüne de karşıyımdır. Çünkü ben her şeyin iyilikle, güzellikle çözüleceğine inanmaktan vazgeçmek istemiyorum. Çok safça boyutta da olsa iyi niyetimden vazgeçmek, bana kendimden vazgeçmek gibi geliyor. Eğer olumsuzluklar çok canımı yakar ve de mücadele edemezsem, o ortamda negatif olanlara benzemektense çekip gitmeyi tercih ediyorum. Çünkü benim kendimden vazgeçmem, nefrete karşı gerçek anlamda yenilgim olacaktır. Nefrete çok karşıyım ama nefret edenlere karşı inanın bir şey hissetmiyorum, hissetmemem gerektiğini biliyorum ve buna inanıyorum. Benim derdim kişilerle değil, nefretle. İsteğim de herkesin nefretten temizlenmesi. Canımız yanabilir ama nefret ederek bir yere varabilir miyiz? Nefrete nefretle karşılık verirsek, nefreti çoğaltırız. Acısı büyük olanları anlıyorum ama gene de sevgiyi denemelerni isiyorum. Sevgiyle kazanılacak bir şey belki olmayabilir ama bir şey kaybedilmez en azından.

Kendime yeni bir sistem geliştirdim. Negatif bir durumla karşılaştığım zaman olaylara olumlu yaklaşmaya çalışıyorum, alttan alıyorum ama içimden canım yanıyor farkındayım ama kendimden vazgeçmemek için direniyorum (Zaten karşımdakine onun diliyle karşılık verdikten sonraki utancımı anlatamam. Yaşadığım o tepkisel durumları silmek istiyorum beynimden. Çok çirkin geliyor bana). Canımın yanmasını ve acısının genellikle sessiz kalarak geçmesini bekliyorum ve diyorum ki kendime, "Sosyal olduğum sürece nasıl olsa bir olumsuzlukla daha karşılaşacağım ve o olumsuzluk önceki olumsuzluğu unutturacak" ve aynen öyle oluyor. Belki de böylece sabrımı, iyi niyetimi pekiştiriyor, sevgiye dair inancımı kaybetmiyorum.

Bütün olumsuzluklara rağmen geceleri huzurlu uyuyorum ama. Çünkü vicdanımı rahatsız eden bir yüküm olmuyor hayata pozitifi baktığım için, sevgiyle nefretsiz baktığım için... Çünkü bütün acılar unutuluyor insanın içinde nefret olmadığı sürece.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder