28 Temmuz 2014 Pazartesi

Her gün erkekler, kadınlar tarafından öldürülseydi...

... nasıl bir tepki gösterilirdi acaba?


Sizin için de hayatın anlamsızlaştığı anlar oluyor mu? Benim için en çok kadın cinayetlerine dair haberleri okuduğum an anlamsızlaşıyor hayat. Vicdan denilen erdemin olmadığını bilmek beni çok düşündürüyor. Çünkü vicdan olmayınca acıma duygusu olmaz ve vicdansızın gözü hiçbir şeyi görmez. Yakar, yıkar, döker, öldürür; durduramaz kendini, durduramaz kimse onu artık.

Ben kadınları öldüren katillerin bir anlık öfkelerine falan yenildiklerine inanmıyorum. Erkek beyninin kurgusu, planını gerçekleştireceği anı bekliyor ve gerçekleştiriyor. Yani insanın yapısında vicdan varsa, bir anlık öfkesine asla teslim olmaz. Hadi canını korumak, kurtarmak için falan olsa bir anlık öfke durumunu anlayabilirim de, kendisinden güçsüz olan bir varlığa-kadına karşı erkeğin cinayetle sonuçlanan bir anlık öfkesini kabul edemem. Tabi paçayı yırtmak için öyle diyecek. Bir anlık öfkeyle oldu, öldürmek istememiştim, çok pişmanım... Öldürmenin pişmanlığı olur mu? Pişman olsan neye yarar? Geriye getirecek mi ölen kişiyi? Geriye getirecek olsa bile pişmanlığına gene inanmam. Sen aynı şeyi gene yaparsın şüphesiz. Gerçekten pişman olsan boğarak öldürdüğün karını bir de kimse bilmesin diye gömmeye kalkar mıydın?...

İstanbul'daki son cinayet olayında karı-koca yıllardır kavga ediyorlarmış zaten. Devlet büyüklerimiz ne diyor; boşanmayın! Evliliği kurtarma formülleri öneriyor bakanlar, milletvekilleri. Kurtarıyorsunuz da ne oluyor; kadınlar cinayete kurban gidiyor. Oysa her geçinemeyen çift boşanmaya teşvik edilse, bu cinayetlerin hiçbir olmaz. Ama devlet karşı çıkarsa boşanmaya, koca elbette karısına istediği gibi davranma hakkını görecektir kendisinde. Devlet aileden çok bireyin mutluluğuna, huzuruna öncelik verse ve bireysel hakları koruyacak şekilde bir politika izlese, hiçbir koca karısını bu kadar kolay öldüremez. Belki yanlış anlaşılabilir ve de her aile böyle olacaktır diye bir şey yok ama aile kavramı, erkeğin kadına tahakküm kurması için oluşturulmuş heteroseksist yapının bir uzantısıdır.

Bugün bir haber daha okudum aile hakkındaki düşüncemi doğrular nitelikte. Dindar birisi "Flört Yangını" diye bir kitap yazmış ve kadınları elmaya benzetmiş belediye otobüsünde afişle tanıtımını yaptığı bu kitapta. O elmayı da sadece kocaların dişleyebilmesi için flörtün ahlaksızlığından bahsediyormuş kitapta. Yani kadın ne demek oluyor; erkeğin malı. Yani kadın birey olamaz, istediği gibi yaşayamaz ve sadece sahibi olacağı erkeği bekler. Ve bu erkek de Beyaz Atlı Prens oluyormuş. Gerçekten geleneksel toplumlarda kadının gönlüne göre Beyaz Atlı Prens olabilir mi? Tabi kadın da heteroseksizme göre şekillenirse, Beyaz Atlı Prens de heteroseksist olacaktır.

Bugünkü kadın cinayeti haberini okuyunca kimin yüreği sızladı? Hissetiniz mi kadının boğulurken can çekişme anındaki acısını? Yoksa kadına kabahat mi buldunuz? Kimbilir neler yapmıştır değil mi erkeğe?! Zaten yasaların, iktidarların kadına bakış açısı toplum kaynaklı, içinde yaşanılan kültür kaynaklı değil mi? Bütün toplum kadına insan gözüyle baksa-erkekle eşit görse demek istiyorum, kadın politikaları şimdiye kadar kadının lehine sonuçlanmaz mıydı?

Televizyonlarda, camilerde, kutsal kitaplarda annelerin kutsallığından bahsediyorlar ama çocuğu da olsa kadına hiç insanca muamele yapılmıyor. O yüzden bana bu vaazlar hiç inandırıcı gelmiyor. Düşünüyorum da, sadece kişilerin kendi annesi mi kutsal sınıfına giriyor acaba? Yoksa ölen kadınların çoğu çocuklu ve anne dolayısıyla. Geride kalan çocuğunun annesini düşünmeyen bir adam, annenin kutsallığına mı inanır değil mi?

Kadın cinayetlerinde beni asıl üzen ve düşündüren ne biliyor musunuz; artık bu cinayetlerin kanıksanması. Yani olağan bir şeymiş gibi davranılıyor. Yani erkeğin kadına tahakkümü, güç yeterliliği onaylanıyor. Her gün aynı sayıda erkek kadınlar tarafından öldürülseydi, erkek dünya nasıl tepki gösterirdi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder