17 Temmuz 2014 Perşembe

Eşcinseller neden örgütleniyor, bir araya geliyor, buluşuyor..?

Eşcinsel örgütlenme ve bireysel aktivizm


LGBTİ'lerin bir araya gelmelerinin amaçlarının analiz edilmesinde fayda var. Paylaşım güzel ama o paylaşımı yaşamsal zorlukları olanlar, yaşamsal çıkara dönüştürmezlerse, içi çok da dolu bir paylaşım olmaz, bir süre sonra yavanlaşır ve ciddi bir amaç olmayınca da ilk sarsıntıda irtifa kaybeder. Oysa ciddi bir amaç için toplanıldığı bilinci yerleşik hale gelirse, her şeye rağmen o birliktelik devam eder.

Tamam, herkesin öncelikli varoluş sebepleri vardır ve herkes öyle veya böyle kendini gerçekleştirsin ama heteroseksizme karşı vermemiz gereken mücadeleyi gözardı edersek, buluşmamızın da çok bir anlamı olmaz. Biz zaten cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim dışındaki sosyal aktivitelerimizi normal hayatın akışı içinde bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Sohbet amacıyla buluşmak da bir gereklilik, bir çeşit terapi mahiyetinde ama bu paylaşımı birazcık da olsa toplum içinde kendimiz gibi varoluşumuz adına değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum.

Bir noktada kendimizi korumak adına gizlilik önemli olabilir ama sınırları zorlamak da ilk politikamız olmalı. Cinsiyetçi sistemi azar azar rahatsız etmeliyiz, kafalarını bozmalıyız, çevremizdeki insanların cinsiyetçi algılarını dürtükleyip onları düşündürmeliyiz. Hatta daha ileri gidip en yakınımzdakileri içimize dahil edip onlara kendimizi, gerçek kimliklerimizi tanıtmalı ve onlara kendimizi alıştırmalıyız. Buluşmalara en uzaktaki bir kişiyi de davet edebiliriz onun da kendi LGBTİ çevresine karşı korkularını yenmesi için ama en yakınımızdakini de içimize çekmeliyiz bize karşı korkularını yenmesi için, gerçeklerle yüzleşmesi için.

Peki var mı LGBTİ'ler böyle bir yüzleşmeye, en yakınlarındakiyle beraber kendi kimlikleriyle varolmaya ve yaşamaya? İşte LGBTİ buluşmaları en başta bunu amaç edinmeli. Biz sürekli savaş halindeyiz kendimizle. Eğer kimliğimizi kafamızda kabul edip, çevremizdekileri de bu konuda ikna edebilirsek, o savaştan kurtulabiliriz.

Hep karşılaşıyoruz şu söylemlerle: Çevrem kabul etmez, onları üzmek istemiyorum... Niye? Niye çevren kabul etmez? Var mı haklı bir gerekçesi çevrenin kabul etmemesinin? Topluma karşı başlarının dik durması için mi? Toplum kim? Kabul etmez dediğimiz kendi çevremiz değil mi? Kendi yakınlarımıza kendimizi kabul ettirirsek, zaten toplumsal bir dönüşüme şahit oluruz.

Çok zor gelebilir kendimizi çevremize kabul ettirmek, belki de zor değil, o zorluk kendi kafamızın içinde ama bunu yapmak zorundayız. Eğer biz evimizde, mahallemizde kendimizi kabul ettiremiyorsak, New Yorkt'a eşcinsel evlilik kabul edilmiş hiç önemli değil. Eğer gerçekten biz önce kendi kafamızda, sonra yakın çevremizde, sonra geniş çevremizde eşcinselliğe, transseksüelliğe bakış açısında bir değişiklik yapamıyorsak, yapmak istemiyorsak, buluşmalarımız bizi daha da içimize kapatacak, özgüvenimizi, cesaretimizi köreltecektir. Çünkü bir süre sonra bu kapalılığa alışmaya ve bu kapalılıkla yetinmeye, mutlu olmaya başlayacağız.

Homofobi, transfobi var ama bunun tek suçlusu sadece heteroseksizmin normalliğine, eşcinselliğin veya transseksüelliğin anormalliğine şartlanmış toplum mu? Bu duruma sesini çıkarmayan LGBTİ camiasının hiç mi suçu yok? Sessiz kalmak, bilinçsiz toplumlarda var olan sistemi onaylamak demektir. İşte bizim buluşmalarımız da çevremizi rahatsız etmeyecekse, bu sistemi onaylayan bir buluşma olacaktır.

İstanbul'daki, Ankara'daki LGBTİ örgütler hep diyorlardı; bir başlayın, sohbet amaçlı olsun, değişik paylaşım amaçlı olsun... Denemedik mi sanıyorsunuz. Koskoca şehirde 20 yıl önce de aynı sayıda LGBTİ vardı. Bir araya geliyorduk, şamatadan başka bir şey çıkmıyordu. Belki kişisel anlamda küçük faydaları olmuştur bu buluşmaların ama bizi hiçbir yere taşıyamadı ne yazık ki. Amaç sadece eğlenmekse, LGBTİ camiasından biri olsan da, herkesin eğlence anlayışı herkese uymayabilir. Eğer gerçekten birazcık da olsa ciddi bir amaç yoksa buluşmalarda, bazıları için bu zaman kaybı olabilir ki, hayatta zamandan daha değerli bir şey yoktur.

Eşcinsel aktivizmiyle ilgili olarak kendimden bahsetmek istiyorum. Ben içinde yaşadığım şehirde örgütlenmeyi başaramadım bir türlü, 20 küsur senedir bu işin içinde olmama rağmen. 20 küsur sene dedim; Kaos GL ruhunun vücut bulmasıyla denk düşer bendeki bir şeyler yapma arzusu. Zaten Kaos GL ruhu da o dönemki LGBTİ'lerin bir marifetidir. Örgütlenmeyi başaramadım diyordum... Çevremde bilinçli eşcinseller olmadığı için başaramadım. Tabi o bilincin altını da doldurmak gerekiyor. Adam eş-cinselliğini yaşıyor ama cinsel kimliğinin arkasında durmuyor. Bunu sadece çevrenin homofobisiyle açıklayabilir miyiz; kendisi de inanmıyor eşcinselliğin heteroseksüellik kadar normal bir yönelim olduğuna. Ben de ne yaptım; eşcinsel olarak hayata karışmaya karar verdim. Açık bir eşcinsel olarak varolmamdan daha büyük bir aktivizm olamazdı ve hala da bu şekilde devam ediyorum. Her gün bir insanın kafasındaki eşcinsel algısını tepe taklak ettirebiliryorsam, bu yılda 365 kişi yapar...

Ve bu sayede eşcinselliğin sadece bir cinsellik olmadığını, ki olsa da kime ne, eşcinsellerin de cinsellikleri dışında bir yaşamları olduğunu ispat edebiliyorum, cinsel yönelimimin beni yarım yapmadığını, herkes kadar tam bir insan olduğumu gösterebiliyorum ki, heteroseksist toplum beni kabul ediyor veya etmek zorunda kalıyor. Size bir şey söyleyeyim mi; ben hiçbir zaman "sen eşcinselsin, seni aramızda görmek istemiyoruz" durumuyla karşılaşmadım. Çünkü ben kendime güveniyordum. Onlar kovmak düşüncesinde olsa bile, kovmaya haklarının olmadığı bilincini onlara sergiliyordum.

Varoluş veya yok oluş insanın kafasının içindedir. Aslında her şey insanın kafasının içinde. Biz sadece korkularımıza yenilip, kendi düşüncelerimiz üzerinden başkalarının kafalarını kurguluyoruz, ve o kafaların da bize karşı kurulmasına sebep oluyoruz.

2 yorum: