27 Temmuz 2014 Pazar

Erkek dediğin nasıl olmalı?


Dünden beri Ebru Şallı'nın erkek tarifiyle karşılaşıyorum medyada. Heteroseksizme karşı biri olarak haber hiç ilgimi çekmedi aslında. Ama ciddi medyada da yer bulunca haber, erkeklikle, toplumsal cinsiyet algısı ve kimliğiyle ilgili bir şeyler söylemek istedim.

Aslında toplumda erkekliğin nasıl olması gerektiğine dair çocukluktan itibaren bir algı oluşturulup, söylemlerle de sürekli pekiştiriliyor. Dayatılan erkekliğin dışına azıcık da olsa çıkılsa mutlaka ordan buran gelen uyarılara hedef oluyoruz hiç tartışmasız. Yani cinsiyet kimliğimize, doğamıza hep bir baskı oluyor, hep şekillendiriliyor cinsiyet kimliğimiz erkek egemen toplum tarafından. Toplumda nasıl olmamız, nasıl davranmamızı belirleyen unsurlar da toplumsal cinsiyeti oluşturuyor. Yani erkek egemen toplum erkekliğin nasıl olması gerektiğine dair bir portre oluşturmuş, çocukluktan itibaren, pardon ön hazırlık olarak renklerle falan daha ana karnındayken bile, bu portreyi yani erkek kimliğini (kadına da tabi kadın kimliğini) beyinlere kazıyor ve bildiği, öğrendiği erkeklikle beyinde varsa kalan boşlukları da dolduruyor, yoksa da erkekliği garantiye almak için erkekliğin üstüne sürekli cila çekiyor. Yani bir erkeklik modeli var ve biyolojik-bedensel cinsiyetin erkekse, bu modele uymak zorundasın. Senin ne hissettiğinin, ne istediğinin, ne olduğunun hiçbir önemi olmuyor. Cesaretin varsa kendin olmayı bir dene, yapabiliyorsan yapına uygun olarak içinden geldiği gibi davran; hemen şutlanırsın toplumdan. Ötekileştirilirsin, dışlanırsın, ayrımcılığa maruz kalırsın, hedef gösterilirsin... Yani rengin bellidir, şeklin bellidir, konumun bellidir, yapacakların bellidir, yapmayacakların-cıs! olanlar bellidir... Önünde bir plan-proje vardır hayat boyu erkekliğe uyman gereken.

Erkek egemen toplumda, bir erkek olarak erkek gibi davranmaMAnın ne demek olduğunu sanırım herkes biliyordur. Erkeklik bir güçtür erkek egemen toplumda ve o gücü lekeleyecek bir şey yapamazsın. Toplumu karşına alsan bile, bir süre sonra sindirilmekten alimallah psikolojin bozulur. Aynı yaşama hakkına sahip olan kadınların cinsiyet kimliği olan kadınlıkla aşağılanırsın, dalga geçilirsin, güçsüzleştirilirsin, kısaca hadım edilirsin. Çünkü erkeğin her bir santimetresinde erkeklik gücünü temsil eden ilmek ilmek işlenmiş bir erkeklik algısı vardır. Kaşın-gözün, kıçın-başın, rengin-şeklin, oturman-kalkman, yürümen-konuşman... her şeyin bu erkeklik algısına uymak zorundadır. Yoksa hemen uyarılırsın, "Ne o öyle kadın gibi" diye. "Erkek gibi olmak", "adam gibi olmak" deyimleriyle mertlikle özdeşleştirilmiştir erkeklik. Buna riayet etmek zorundasındır.

Konuyu daha da dallandırıp budaklandırabiliriz ama kısaca kültürden kültüre değişse de, iktidarla-güçle özdeşleştirilmiş bir erkeklik mevcuttur erkekleştirilmiş dünyada. Erkeklik gücü fizik ve cinsellikle sembolize edilse de, parayla, maddiyatla da kendini gösterebiliyor. Ebru Şallı'nın örneğinde olduğu gibi pahalı bir saat veya araba bile erkekliğin göstergesi olabiliyor. Yalnız bir noktada çelişmiş Ebru Şallı. Dar kesim gömlek biraz metroseksüellik ve uzantılarıyla alakalı değil mi?! Erkekten diğer bekledikleri de; her türlü müzik dinlemesi, hediye alması falan da sanırım kendi burjuva dünyası ve beklentileriyle alakalı olsa gerek.

Pardon "erkek dediğin vurdu mu oturtmalı!" başlı başına bir konu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder