15 Temmuz 2014 Salı

Dünyanın toprakları insanların tapulu mülkü olabilir mi?


Yıl 2012... Gay Onur Yürüyüşü'ne katılmak için bulunuyordum İstanbul'da. İstiklal Caddesi'nde dondurma almıştım. Yiye yiye giderken omzuma bir el dokundu. Çat pat Türkçe biliyordu. Suriyeli'ymiş. Bana para uzattı "Bu para senin" diye. Dondurma alırken cebimden çıkardığım paraların bir kısmı düşürmüşüm. Paranın değeri küçüktü ama bir Suriyeli'nin verdiği ders çok büyüktü. Çünkü önyargıyı yıkacak çok güzel bir davranıştı.

O gün yaşadığım bu pozitif davranışı ben devam ettiremedim ve negatife dönüştürdüm. O bana daha büyük bir ders oldu tabi. Bu davranışımdan utanıyorum ama gene de paylaşayım. O günün gecesinde, ben bir yardım isteğini, istenilen miktar kadar küçük tutup, yardım isteyeni ödüllendirmemiştim. Belki imkansızlıktandı ama düşürdüğüm ve bana gelen parayı benden yardım isteyen başka birine aynen vermeliydim. Ertesi gün ne oldu; düşürdüğüm paranın beş katı çıktı benden.

Yaşadığım bu olayı niye anlattım. Adana'da sığınmacı Suriyelileri, Adanalılar istemedikleri için iş yerlerini satırlarla talan etmişler ya... Bir gün kimin sığınmacı olacağı, kimin dağdan geleceği, bağdan kovulacağı hiç belli olmaz. Hayat yaşadığımız şu kısa zaman diliminden ibaret değil ve yarının hiçbir garantisi yok güvenliğimiz açısından. Suriyeliler de birer insan ve bizim onlardan hiçbir üstünlüğümüz yok. Nerde kaldı misafirperverliğmiz? Kime kalmış bu dünya? Dünyanın toprakları insanların tapulu mülkü olabilir mi? Bütün farklılıklar bir arada yaşasa hayat daha zengin olmaz mı? Çok çelişkili bir milletiz; Atasözlerimize bile riayet etmiyoruz benimsediğimiz halde; Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz...

Sihirli bir değneğim olsaydı, dünyadaki bütün sınırları kaldırır, insanların beynindeki ayrımcılığa, ötekileştirmeye sebep olan cinsiyetçiliği, ırkçılığı, dinciliği, milliyetçiliği... bir anda beyinlerden silerdim.

Mülteci olmak kötü ama mültecilerin sığındıkları ülkelere kazandırdıkları zenginlik o kadar değerli ki... Beni salak derecesinde saf olarak görebilirsiniz; şu anda yaşadığım şehirdeki mültecilerle spor etkinlikleri sayesinde kaynaşıyoruz ve sıraları geldikçe batı ülkelerine gidiyorlar. İçimden ne geçiyor biliyor musunuz; keşke diyorum, bir aksilik çıksa da gidemeseler, bizde kalsalar. Tabi bu düşünce onlara haksızlık; çünkü bizim onlara verebileceğmiz özgürlük de sınırlı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder