16 Haziran 2014 Pazartesi

Onur Yürüyüşü'ne sokağımızdan başlamalıyız


Haziran 1969'da Stonewall Inn adlı barda eşcinsellerin polis baskısına karşı ayaklanmaları eşcinsel hakları mücadelesinin dönüm noktası olmuştur ve dünyanın her yerinde gay onur haftası veya gay onur yürüyüşü olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde ilk kez 1993 yılında başlayan bu kutlamaya 20 bin kişinin iştirakiyle en fazla katılım 2012 yılında olmuştur.

Gay Onur yürüyüşünün anlamı, kişinin kendi kimliğinden utanmaması, bunu dışarıya yansıtabilmesidir. Gay Onur Yürüyüşlerinin anlamı da bu varoluşu dışarıya yansıtmaktır. Ülkemizde eşcinseller İstanbul'daki Onur Yürüyüşü'ne katılmaktadırlar ama bu katılımdaki amaç eşcinsel olarak varolma arzusunun % kaçına denk düşmektedir acaba? Varoluş sadece çevremizden uzak bizi tanımayanların arasında özgürce kendimizi ifade edebilmek midir, yoksa kendi sokağımızda da kendi kimliğimizden-gerçeğimizden utanmadan dimdik yürüyebilmek midir? Kendi semtimizde onurlu olamadıktan sonra karnavallarda onurlu olmak biz eşcinselleri kurtarır mı? Gay Onur yürüyüşüne sevgilimizle el ele, dudak dudağa çılgınlar gibi eğlenceli bir şekilde katılıyoruz ama aynı mutluluğu ailemizin yanında da sergileyebiliyor muyuz? Onurumuz ne zaman kurtulur biliyor musunuz; anne-babamızı, en yakınımızdaki eşimizi-dostumuzu-arkadaşımızı da onurumuza ortak ettiğimiz zaman. Çünkü, toplumsal anlamda varoluş kendimizi çevremize göstererek oluyorsa, kimliksel olarak varoluşumuz da anca gerçek kimliğimizi-eşcinselliğimizi herkese göstererek olur. Karnavalda eşcinsel olup da kendi sokağımızda heteroseksüel olmakla ne eşcinseller eşcinsel haklarına kavuşabilir, ne de onurlu bir şekilde varolmuş olurlar.

Ne yazık ki biz onurumuzu kurtarmak için katılmıyoruz "Gay Pride"lere; sadece biraz eğlenmek, biraz birikmiş öfkemizi boşaltmak, biraz da yel değirmenleriyle savaşmak için katılıyoruz. Yoksa hiçbirimizin heteroseksizmi, heteroseksist kültürü karşımıza almak gibi bir niyeti yok. Kendi kendimize gelin-güveyi oluyor gibiyiz biraz. Haa, bu demek değildir eşcinsel onur yürüyüşleri lüzumsuzdur ve ülkemizde bugüne kadar yapılanlar amaca hizmet etmemiştir; sadece görevini layığıyla yerine getirmiyor olabilir. Çünkü amacımız eşcinsel haklarını kazanmaksa, onurlu varoluş bir günlük değil, ömürlük olmalıdır. Bugün onurluyum, yarın heteroseksüel zannetsinler diye bir şey olmaz. Eşcinsel olduğumuz hep bilindiği zaman onurlu olacağız.

Ben mesela Onur Yürüyüşü'ne katılmak yerine, evimizde en yakınıma, mesela anneme açılarak daha onurlu olacağım gibi, eşcinselliğin kabulüne ve eşcinsellerin haklarına kavuşmalarına bu bilincin daha fazla katkı sağlayacağına inanıyorum. Kişi kendini bilirse, durduğu yerde de onurlu bir şekilde varolabilir. Mesela ben bir televizyoncuysam,"Merhaba arkadaşlar, ben eşcinsel Stefan" diye başlayabilmeliyim programıma. Veya bir etkinliğe mi katılınacak; kendini tanıtırken isminin başına eşcinsel kelimesini koyabilmelisin. Çünkü bu senin inkar edilen kimliğin. Eşcinsellik, heteroseksüellik gibi normal karşılansa, o zaman cinsel yönelimini belirtmene hiç gerek yok ama senin genetiksel yapın inkar ediliyorsa, onurlu olmanın tek yolu, doğanı-eşcinselliğini yapay heteroseksist dünyaya her zaman her yerde kabul ettirebilmekle başlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder