16 Haziran 2014 Pazartesi

Hiç kutlanmamış doğum günü: 17 Haziran


Meleğin anlamı benim için iyilik timsali insanlar ve o insanların pozitif enerjisidir. Adile Naşit de bu dünyadaki meleklerden biridir benim için. Onu gördüğüm veya düşündüğüm zaman, sevgiden başka hiçbir duygunun oluşması söz konusu bile olmuyor.

Onu o kadar çok yakından tanıyormuşum gibi geliyor ki bana... Çünkü oynadığı filmlerde çok içten oynayan nadir oyunculardan. Oynuyor demek bile çok büyük haksızlık olur ona. O, filmlerde hayatı yaşıyor ve yaşatıyordu resmen. Bir de tiyatrocu olmasının getirdiği avantajla filmlerinde kullandığı tatlı sesi, bizi ona yaklaştıran ve içimizden biri yapan en önemli özelliklerinden biriydi. Onu izlerken evimizin içinde hayatı bizimle paylaşıyor gibi hissediyorum ben (Aynı şey filmlerde eşini oynayan Münir Özkul için de geçerli).

Oyunculuk dünyasını boşverin, herkesin bir samimiyeti vardır ama Adile Naşit'in bir de insana pozitif enerji veren, cesaret veren, güç veren bir samimiyeti vardı. Yani insan onun, herkesin annesi olmasını falan istiyor. İnsanı sarıp-sarmalayan, güven veren bir şefkati var.

Bazıları dünyaya önemli misyonlarla gelir. Adile Naşit'in misyonu da sevgiye dairdi. Hayatta 14 yaşında çocuğunu kaybetme gibi bir acıyı yaşamasının sebebi de, bu dünyada vermesi gereken sevgi mesajını pekiştirici program çerçevesinde bir şeydi belki de. Kendi doğum günü olan 17 Haziran'da 14 yaşındaki oğlunu kaybetmesinden dolayı bir daha doğum gününü hiç kutlamaması, oğlunun ölüm gününe saygısızlık etmemek adına bir hassasiyetti büyük ihtimal ama O, acısını dışarıya yansıtmak yerine sevgisini bütün çocuklarla paylaşarak çoğaltmayı vazife edindi, veya evrenin ona verdiği görevi yerine getirmiş oldu böylece.

Ben onun döneminin çocuklarındanım. Yani Adile Naşit'in "Uykudan Önce" programında çocukların isimlerini sayarak "sütünüzü içmeden uyumayın" diye hatırlattığı siyah-beyaz TV dönemi çocuklarından. Biliyorum yaş ilerledikçe insan geçmişe çok takılıyor ve günümüz dijital çağıyla kıyaslama yapmanın hiçbir mantığı yok. "Bazı şeyleri kaybetmemek gerek" gibi geleneksel tutumlara da çok ters bir yapım var aslında ama... Ne bileyim sevgi, saygı, samimiyet, sıcaklık... hep olması gereken güzel şeyler.

Belki günümüz şartları, duyguları içinde yaşadığımız döneme uyarlıyor ama kaybedilmemesi gereken güzel şeyler de var diye düşünüyorum Adile Naşit'e sevgi, saygı, onu hatırlamak gibi, unutulmaması için bir şeyler yapmak gibi. Bana "Seni şu hayatta etkileyen kimler?" deselerdi, Adile Naşit vereceğim cevabın en başında gelirdi. Çünkü filmlerini izlerken onun bakışlarında, mimiklerinde, öfkesinde, kahkahasında, sesinin tonunda... hayatın tüm unsurlarının en sıcak ifadesini buluyorum hala taptaze.

Adile Naşit hiç kutlamamış ya doğum gününü bir daha, o gün oğlunu kaybettiği için. Biz kutlasak diyorum onun doğum gününü doğduğu gün olan her 17 Haziran'da. Bize verdiği karşılıksız sevgiye, birazcık olsun saygı göstersek. Çünkü Adile Naşit sevginin sınırlarını ortadan kaldıran bir değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder