29 Haziran 2014 Pazar

Eşcinsellik olmasaydı, dünya nasıl olurdu?


Bilinmese de veya bilinse de, görmezlikten gelinse de en başta bilimsel olarak bir açıklama yapayım; Eşcinsellik olmasaydı canlı diye bir şey olmazdı. Canlı hayatı olmazdı yani. Canlı hayatının olmadığı bir gezegen tahayyül edin... İşte eşcinseller olmasaydı öyle bir gezegen olurdu Dünya. Çünkü doğurganlık geniyle eşcinsellik geni aynı gen. Canlı hayatı varsa eşcinsellik kaçınılmaz; eşcinsellik yoksa canlı hayatı da yok.

Eşcinselliğin hayata kattıkları neler? Aslında şöyle bir şey düşünmeniz bile eşcinselliğin hayata kattıklarını anlamanız için yeterli. Bir tarafta siyah-beyaz, renksiz bir hayat; bir tarafta rengarenk, gökkuşağı renklerinin olduğu bir hayat. Renk derken de sadece renklerden bahsetmiyorum; hayatın çeşitliliğini anlatıyorum. Yani egemen cinsiyetin kurallarının olmadığı daha özgür bir hayat, farklılıklara karşı daha hoşgörülü bakan, ayrımcılığın olmadığı bir hayat. Korkuların olmadığı, nefretin, şiddetin olmadığı bir hayat. Sadece sevgiyle, barışla hayat çekilmez mi dediniz; işte o heteroseksizmin bakış açısı. Sadece sevgiyle, aşkla hayat öyle bir güzel olur ki...

Eğer dünyaya eşcinseller hakim olsaydı, dünya daha yumuşak, daha esnek olurdu. Çünkü eşcinsellerin içinde sanata dair bir estetizm vardır. Yumuşatır hayatın sertliklerini, törpüler öfkelerimizi, dinginleştirir insanları, daha pozitif bakmalarını sağlar öfkeden arındırılmış bir beyinle hayata. Eğer dünyaya eşcinseller hakim olsaydı, hiç kimsede iktidar olma hırsı olmazdı. Çünkü dayatma olmayacağı için kimsenin baş tutmasına ihtiyaç kalmazdı. Düşünseniz ya; iktidarın, hayatı güzelleştirmeye çalışan insanlara nasıl bir katkısı olabilir; olsa olsa bencilce çıkarına uygun bir şekilde nefret tohumları ekme açısından bir katkısı olabilir.

Hayat daha eğlenceli olur, kısacık hayata sadece yaşamak için geldiğimizi anlardık eşcinseller özgür olsalardı. Gerçekten şu anda biz hayatımızı yaşamıyoruz heteroseksüeller dahil. Egemen sistem olan heteroseksizm koymuş çıkarına uygun cinsiyetçi kurallarını, çelmiş insanların aklını; şöyle yapacaksınız böyle yapacaksınız, bu yanlış şu doğru, o ahlaksızlık şu erdemli... Yoksa cıs! Sadece bizim hayatımızı değil, kendi hayatlarını da karartıyorlar.

Gerçekten eşcinseller halden anlarlar. Öyle öldüresiye kinleri, öfkeleri, nefretleri yoktur. O yüzden zaten nefret cinayeti işlemezler, nefret cinayetine kurban giderler. Böyle olmaları, heteroseksist dünyada korktuklarından çok, insanlıklarıyla alakalıdır. Yoksa onların da akılları var, elleri-kolları var nefret dilinden anlayanlara aynı şekilde cevap verebilecek.

Ben eşcinselliği hayatın üst boyutu olarak görüyorum insanlık açısından. Eğer insan sadece sevgiye ve barışa dayalı bir şekilde pozitif yaşıyorsa, hayatın da öyle olmasını istiyorsa, bu doğru bir insanlıktır. Yanlış anlaşılmasın, heteroseksüelliğe kötü demiyorum ama eşcinseller sırf cinsel yönelimlerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalıyorlarsa, % 90 küsurlarda öteki olarak görülüp ötekileştiriliyorsa... Bir şey demiyorum bu konuda. Herkes kendisi farkına varsın bir şeylerin ayırdına veya ne demek istediğim konusunda. Ben zerre kadar heteroseksüelliği anormal bulmuyorsam, sorun bende değil, benim yapıma uygun yaşama hakkımı anlayamayanlardadır.

Eşcinsellerin özgürlüğü, heteroseksüelleri de özgürleştirecektir. Eşcinsellerle heteroseksüeller arasındaki en büyük fark, özgürlük anlayışlarındadır.

Haziran ayında eşcinseller caddelerde Onur Yürüyüşleriyle hayatı renklendirmeye çalışıyorlar karnaval havasında. Heteroseksüellere tavsiyem; bir gün de olsa güneş gözlüklerinizi çıkarın ve hayatın renklerini görmeye çalışın. Hayatın, doğanın renklerini gördüğünüz zaman siz de o karnavala katılacak ve hayatın, yaşamın ne demek olduğunu anlayacaksınız. Sevgiyle, barışla, aşkla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder