Aslında toplum, politikacılar, vesaireler eşcinsellerin haklarına değil, eşcinselliğin cinselliğine karşılar en çok. Biz eşcinsel hakları için mücadele ediyoruz ama eşcinsellerin derdi, hatta toplumun derdi, eşcinsellerin kendi cinsleriyle yatıp-kalkmaları veya eşcinseller açısından özgürce yatıp kalkamamaları. Bunu bu şekilde dile getirmek bile basit bulunuyor, kaba bulunuyor. Oysa biz eşcinseller olarak daha akademik dilden ne eşcinselliği öğrenmeyi hazırız, ne de mücadele etmeye. Şu anda toplumu rahatsız etmeyecek bir seviye ve dilden eşcinsel hakları mücadelesi var, bu mücadeleyi üstü kapalı şekilde dile getirme durumu var. Eşcinselliği herkesin anlayacağı dilden konuşamıyoruz, herkesin anlayacağı dilden mücadelesini yapamıyoruz. Mesela bir eşcinselin ailesine, "Eşcinselim" demesi o kadar rahatsız etmiyor. Eşcinselin yaşadığı cinsel ilişki rahatsız ediyor eşcinselin ailesini, çevresini. Argo sayılsa da, kabaya kaçsa da, bir çok çevreyi rahatsız etse de, herkesin anlayacağı dilden yapmalıyız mücadelemizi. Ve hatta bu işin içine başka hiçbir işi karıştırmamalıyız. Çünkü bu hak diğer haklarla kıyaslanamayacak derece temel, doğal ve masumane. Diğer kültürel haklarla birleştirildiği zaman lüzumsuz olarak görülebiliyor egemen yapıya diğer haklar ters düşebileceği için. Oysa eşcinsel hakları, kültürel haklar üstü bir şeydir. Kişinin doğarken beraberinde getirdiği haktır. Başta eşcinsellerimize, en başta eşcinselliğin temel ve de vazgeçilemez bir hak olduğu anlatılmalı, öğretilmeli hayata geçirebilmesi için. Eşcinselliğimizi yaşamaktan korkmamayı ve utanmamayı öğrenmeliyiz. İnanın biz eşcinselliğimizi yaşayıp dile getirirsek, ne karşımızda kimse durabilir, ne homofobi olur, ne de üstü kapalı bir konu olur bu eşcinsellik. Doktorun anlaşılmaz dilde reçete yazması gibi bir şey olmaktan çıkmalıdır eşcinsellik. Şey değildir eşcinselliğin adı; erkek erkeğe veya kadın kadına sektir, sevişmedir. Politik alanda, medyada heteroseksist sistemin homofobik bakış açısına rağmen mahremiyetsiz olmalıyız ve onların düşündüğü şekilde ahlaksızlığımızla gurur duymalıyız. Kaç gündür yazdığım yazılar bile Radikal Blog'da daha yayınlanmadan taslaklardan kaldırılıyor. Bizi anladığını düşündüğümüz bir gazete bile ancak üst perdeden hiç kimsenin anlayamayacağı dilde ifadeye izin veriyorsa, gittiğimiz yol çok da doğru değil demektir.
Eşcinselliğin ne olduğunu ben söyleyeyim size. Eşcinsellik erkek erkeğe, kadın kadına sekstir, sevişmedir. Eşcinsellerin önce bu eylemi özgürce gerçekleştirebilmeye ihtiyacı vardır, eşcinselliğin böyle bir şey olduğunun anlatılmasına ihtiyaç vardır gerçek anlamda kabul edilebilmesi için. Eşcinselliğin sevişme, seks evresi kabul edilip konuşulduktan sonra, diğer haklar zaten otomatikman verilecektir. Eşcinsellere sosyal haklarının verilmemesinin sebebi, erkek erkeğe veya kadın kadına sevişmeye karşı çıkılmasındandır. Eşcinsel aktivistler bence, önce sevişme, seks hakkı için mücadele etmeliler. Cinsel ihtiyaçlar, gizli kapaklı ve adına eşcinsel ilişki denilmeden gerçekleştirildiği sürece, eşcinsel hakları falan olmaz. Sen istediğin kadar anlat politikacılara derdini, anlamak istemeyeceklerdir. Biz eşcinseller sevişeceğiz ve bundan utanmayacağız. İşte gerçek eşcinsel hakkı budur ve hak ancak eşcinsel seks yapılarak kazanılır. Arkayı koruyup ben erkeğim denildiği sürece de ne eşcinsellik kabul edilir, ne de eşcinsel hakları kazanılır. Eşcinsel hakları eşcinsellerin özgür seks anlayışıyla kazanılabilir ancak. Biz kendi içimizde özgür olmadığımız ve özgürlüğümüzü dışarıya yansıtamadığımız sürece eşcinsel hakkı falan olmaz. Gerçekten eşcinselleri anlamak istemeyenlere eşcinselliği anlatmakla hiçbir yere varamayız. Ne kadar sevişme, o kadar özgürlük. Tek formül bu. Ayrıca ben kendi cinsimle özgürce sevişmedikten sonra ne yapayım hakkı-hukuğu; heteroseksüel haklar da karşılıyor ben kendi cinsimle sevişmekten vazgeçtikten sonra hakkımı-hukuğunu.
Not: Kendi kendime yaptığım bir Pazar sohbetidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder