7 Haziran 2014 Cumartesi

Cinsel kimlikler heteroseksizmin dayatmasıdır

Bu yazıyı bir eşcinselin kendi kedine Cumartesi sohbeti olarak okuyun. Yazma hızı seviyemde düşüncelerimin hiç düzeltme yapmadan harfi harfine ifadesidir. Yanlış düşüncelerim veya ifadelerim maruz görüle...

Biyolojik cinsiyet üzerinden şekillendirilen toplumsal cinsiyet, heteroseksizmin insanlığa bir baş belasıdır, cinsel kimliklerin yanlış tanımlanmasına sebep olan, cinsel kimlikler konusunda yanlış algılar oluşturan, cinsel kimliklerin doğru yaşanamamasına sebep olan, insanların cinsel kimliklerini keşfetmetmesini engelleyip kimlikleriyle barışamamalarına sebep olan, insanların kendilerinden nefret etmelerine sebep olan, nefreti korkuya dayalı şiddete dönüştüren, insanların ötekileştirilmelerine sebep olan, kutuplaşmalara sebep olan, ayrımcılıkalara sebep olan...

Transseksüellik deniyor; sen insanlara sadece kadınlığı ve erkekliği dayatırsan, insanların senden-senin dayattığından farklı şekilde kendilerini ifade etmesine izin vermezsen, onlar da senin dayattıklarına benzemeye çalışacaktır. Bakıyor kendine, erkek de değil, kadın da değil, yani toplumsal erkeklik ve kadınlıkla alakası yok; o da "evet ben kadın olmalıyım" diyor, "evet ben erkek olmalıyım" diyor. Oysa hiçbir kategoriye girmeden kendini gerçekleştiremez mi; gerçekleştirebilir ama heteroseksizm denilen meret buna izin vermiyor işte. Yani bir kadın profili var insanların önüne koyulan, bir de erkeklik profili. Bir de bunu çocukluktan itibaren içselleştiriyorsun; ekmek gibi, su gibi özümsüyorsun. Nasıl çıkabilirsin ki bu kalıpların dışına. Belli bir yaştan sonra kendi gerçeğini kendin bile kabul edemiyorsun, kendi gerçeğinden nefret ediyorsun, kendi gerçeğine şiddet uyguluyorsun, kendi gerçeğini öldürmeye çalışıyorsun, öldürüyorsun da. Doğaya, doğana yok yere savaş açıyorsun heteroseksizm sana böyle öğrettiği için, böyle istediği için.

Kategorileştirilen tanımlanmış cinsel kimlikler var ama eğer heteroseksizm olmasaydı böyle kimliksel kategoriler olur muydu acaba? Bu kimliklerin tanımlanmasının da yakın bir geçmişi var. Eskiden insanlar cinsel anlamda kendilerini gerçekleştirirken bunun adını koyma ihtiyacı hissetmiyorlarmış. Çünkü seninki kötü, benimki yanlış diye bir şey yokmuş. Bütün kimlikler sınırsız geçişgen bir şekilde ötekileştirmeden nefretsiz bir şekilde yaşanıyormuş. Toplumsal varoluşların maddi manevi icatları, çıkar sebebiyle böyle tanımlamalara yönelmiş, ötekileştirmelere sebep olmuş.

Misal ben... Seksi ihtiyacım gelince kendi cinsimle sevişiyorum. Sen hangi amaçla ve hakla benim cinselliğimin adını koyarsın, beni yanlış bulursun, beni dışlarsın, aşağılarsın. Bilimsel anlamda dayanağın ne; din mi? Ne çelişkili bir dünyada yaşıyoruz. Din için güzellik diyorlar ama din üzerinden nefret kusuyorlar. Sonra da din öyle değil, kötü amaçlı kullanıyorlar, diyorlar. Kötü amaçlı kullanan kim, kötü amaçlı kullanılmasına izin veren, sessiz kalan ve de kötü amaçlı kullanılmasını destekleyen, onaylayan, kötü amaçlı kullanılmasına inanan kim?

İnsanlar karşı cinsi sevdiği gibi kendi cinsini de sevebilir. Sevmekten bahsediyorum bakınız, nefretten değil. İnsanları birbirine bağlayan, dostluğu, arkadaşlığı, iyiliği, güzelliği aşılayan sevmekten bahsediyorum. Sevgiye nasıl kötü diyebilirsin ki? Benim sevme şeklimin kime ne zararı olmuş ki? Korkma senin sevişmene de engel değil, soyunun kurumasına da sebep olmaz eşcinselce sevişmeler. Öyle bir durum söz konusu olursa, üremek için eşcinseller de bir kaç defalığına da olsa heteroseksüel ilişkiye girer, insan türünün yok olmasının gene önüne geçer. Eşcisnellerin de işine gelmez zaten insan soyunun tükenmesi. Eşcinseller o zaman kiminle sevişecek? Homofobi aslında gelişememşiliğin nefrete bahanesi. Yani aklı, mantığı olan, bilime, doğaya inanan her insan farklılıkların hayatın gerçekleri olduğunu görür.

Biz farklılıklar da mağdur etmesine rağmen heteroseksizmden kurtaramıyoruz ya kendimizi, en büyük kötülüğü kendi kendimize yapıyoruz işte. Sen yanlışsın diyince, niye yanlış olduğumuza inanıyoruz ve bize dayatılanlara benzemeye çalışıyoruz ki? Tamam heteroseksizm çok azılı bir bela ve bize zarar verdiği için korkuyoruz ama korkunun ecele faydası var mı? LGBTİ'ler homofobiden korkunca öldürülmüyorlar mı? Zaten heteroseksizmin dayattıklarına ne kadar uyabiliriz, uyabiliyor muyuz? Toplumsal anlamda bize dayatılan kimliklerle varolmaya çalışıyoruz ama varolamadığımız gibi hem mutsuz oluyoruz, hem de gizli saklı da olsa özümüze dönerek bir şeyler yaşamaya çalışıyoruz ama kendimizle barışık olmayınca da her şey yarım yamalak yaşanıyor. Bir transseksüelin transseksüel olunca çok mutlu olduğuna inanmıyorum ben. O ne kadar kendi istediği için transseksüel olduğunu iddia etse de, sadece ve sadece toplum öyle istediği için, heteroseksizmin insanlara dayattığı kimliklerle varolamk için transseksüel oluyor. Önünde dayatılan erkeklik ve kadınlık olmasa, transseksüeller neyi model alacaklar acaba? Veya tanımsız içlerinden geldiği gibi mi yaşayacaklar? Bence ikincisi.

Alın size biseksüeller. Amacım kimseyi rencide etmek değil. Tamam, öyle olsun, her iki cinsi de sevsinler ama sonunda neden eşcinsellikte karar kılınıyor. Kimse kusura bakmasın ama bana da özgüvensizlik gibime geliyor biseksüellik, heteroseksizme karşı bir kamuflaj, toplumsal anlamda da varoluşu elden  bırakmamanın bir can simidi. Dikkat ederseniz, eşcisnsellikle tam olarak barışamamış kişiler tanımlıyor daha çok biseksüel olarak kendilerini. Deniyorlar, test ediyorlar kendilerini; acaba heteroseksüel olaiblir miyim? diye. İnsan istedikten sonra çiğ tavuk bile yer; mastürbasyon niyetine niye karşı cinsle de beraber olmasın. Yaa... Ne eşcinseller var biliyor musunuz kadından bile kadın olup da erkek geçinen, biseksüel geçinen. Beni değil, kendinizi kandırırsınız.

Açık eşcinsellerin özgüven problemleri olmuyor kendileriyle tam anlamıyla barışık oldukları için ama diğer cinsel kimliklerin ne yazık ki özgüven problemleri oluyor. Nereden mi çıkarıyorum bunu; Hangi transseksüel, biseksüel veya kendilerini farklı şekilde tanımlayanlar toplumda açık bir şekilde varolabiliyorlar ki? Sonra da hasta olan, yanlış olan açık eşcinsller oluyor, hatta neden erkek eşcinselliğine daha çok önem veriliyor, oluyor. Bunun cevabı da LGBTİ bireylerde. Ben kendim olarak açıklamaya çalışayım durumu...

İçimde kadın mı var, erkek mi var bilmiyorum; kendi cinsimi seviyorum. Ve nasıl olmam, nasıl davranmam gerektiğine dair hiçbir kalıbı kabul etmiyorum. Belki dışarıdan görünümümle bir kategoriye giriyorumdur ama ben öyle hissetmiyorum. Sadece içimden geldiği gibi yaşıyorum, içimden geldiği gibi sevişiyorum, içimden geldiği gibi toplum içinde varım ve ben olmanın hesabını kimseye vermiyorum. Bir de sadece cinsellik ve duygularımı gerçekleştirme aşamasında kendi cinsime yöneliyorum. Onun dışında benim cinsel yönelimimin, cinsiyet kimliğimin hiçbir anlamı kalmıyor. Yani dışarıdan bana cinsiyetle ilgili kategorik işaretler gelmedikten sonra hayata cinsiyet gözlükleriyle bakma ihtiyacı hissetmiyorum. Ama bana sen erkeksin, sen eşcinselsin dur derlerse, ben de kendimi korumak veya çıkıntı yaratmamak adına o kategorilere uymak zorunda bırakılıyorum sosyal yaşamda. Mesela spor branşlarında maç yaparken hiç cinsiyet ayırımına girmiyoruz, yemek yerken veya dans ederken veya sohbet ederken.... Ama, öğretilen cinsiyetçi kalıplara riayet edenlerin kasıntılarıyla da karşılaşmıyor değilim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder