Ajda Pekkan'ın ardından hemen 10 finalist açıklandı, süründürmediler yani. Gene saçma ve klişe sorular soruldu güzellere. Demek izlemişliğim varmış "gene" kelimesini kullandığıma göre. Finale kalan güzellerin neredeyse hepsi İzmir'den katılmışlardı yarışmaya, İzmirli kadınların güzelliğini tescillercesine. Bir tanesi o kadar dikkat çekiciydi ki... İsveç (yanlış hatırlamıyorsam) doğumlu İzmir'den katılan Amine Gülşe. Kırma, melez bir güzelliği vardı. İsmi de biraz Arap kökenli olduğunun işareti gibiydi. O kadar emindim ki birinci olacağından. 4,3,2, açıklandı ve birinci olarak Amine Gülşe açıklanmasaydı sinir olurdum sanırım. Amine Gülşe birinci olarak açıklandı tabi. Gerçekten bugüne kadarki en güzel Türkiye güzeli bu kız sanırım. Çünkü çok keskin bir güzelilği var. Altı çizilmiş bir güzellik, tam bir güzellik. Vatana millete hayırlı olsun!
"Bu yazıyı niye yazdın?" derseniz; kızı beğendim ve beğenimi not düşmek istedim. Öyle güzellik yarışmalarının kapitalist ve şekilci bir dünyanın tuzağı, sömürgesi, lüzumsuzluğu gibi konulara girmeye hiç niyetim yok. Keşke bütün olumsuzluklar insanların görsellik anlayışıyla bir şeyler yapması kadar olsaydı keşke. Ben öyle bu tarz etkinliklere kadının meta olarak kullanılması gözüyle falan bakmıyorum. Alan memnun, satan memnunsa kime ne? Hatta erkek güzellik yarışmalarına da kadın güzellik yarışmaları kadar değer verilse de toplumsal cinsiyet algıları yerle bir olsa. Açılsak, saçılsak, bedensel olarak mahrem olmaktan kurtulsak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder