12 Nisan 2014 Cumartesi

Sakalım yok ki sözüm dinlensin!

Meşhur bir "hoca" erkeklerin jiletle traş olmasını haram ilan etmiş. E o zaman bizler hepten günahkarız. Hiç hayatında jiletle traş olmayan erkek var mıdır? Sanırım bu haramın sebebi jiletin Hristiyan icadı falan olmasından değildir. Öyleyse daha yazık. Çünkü Hristiyanlık karşıtı olup da onların buluşlarından faydalanarak o kadar çelişiyorlar ki... Erkekliğin sembollerinden en önemlilerinden birisinin sakal-bıyık olmasından dolayıdır büyük ihtimal bu jilet karşıtlığı. Yani sakal-bıyık olmazsa tam erkek olunmuyor veya erkeklikten bir şey eksildiği düşünülüyor. Jilet de erkekliği, pardon sakalı-bıyığı dipten kestiğine göre... Bunun başka da bir açıklaması olabilir mi?

Ülkemizin gidişatının ve geldiği noktanın en güzel göstergelerinden birisi bu hurafi düşünceler (Elin insanı bilimle uğraşıyor, bizimkiler jiletle. OECD ülkeleri arasında demokrasi sıralamasında en sonuncuymuşuz. İnsanları saçla, kılla şekillendirmeye çalışanların olduğu ve bu şekillendirmenin söylemlerine inanan insanlar olduğu sürece, bizi böyle topluluklardan çıkarırlar, liste dışı bile kalabiliriz). İnsanları gerçeğe aykırı ve dayanaksız düşüncelerle kontrol etmek, idare etmek istiyorlar. Böyle düşünceler benim için hiç de önemli değil ama böyle düşüncelere mühim bulacak o kadar çok insan var ki. Sokalarda falan böyle zihniyetlere dair semboller görmüyor muyuz? Sonra ne oluyor; bu semboller kendilerine benzemeyenlere saldırıyorlar. Özellikle insanların % 50'sini oluşturan ve istedikleri şekilde çocuk yetiştirecekleri kadınların kapalılığının özgürlükle bağdaşmadığını söylediğin zaman çıldırıyorlar. Hani türbanın kamuda serbest bırakılması kadınların iş konusunda falan önlerini açacaktı. N'oldu; ilk seçimlerde muhafazakar parti için canla-başla çalışan ve seçilen kadınlardan birisine, belediye başkanı, kadınlara görev vermeyeceğini açıkladı. Biz bunun böyle olacağını bilmiyor muyduk; biliyorduk ama anlatamıyorduk, çünkü sakalımız yok ki inandırabilelim! Demek ki insanın boyunun ölçüsünü alması için, heteroseksizmin cenderesinin içine girmesi gerekiyor.

Birisi bana, kadının kapatılmasının, heteroseksizmin bir dayatması olmadığını söyleyebilir mi akıl ve mantık dahilinde; söyleyemez. Söylerse de kendini kandırır. Bu iki ile ikinin dört etmesi kadar nettir. Yani heteroseksizmin koşullanmalarına paralel yobazlık konusunda o kadar yaygın ki söylemler, ama bu söylemlerin hiçbir tutarlı tarafı yok. Bir de o kadar ısrarcılar ki muhafazakarlık konusunda. Senin içinden geldiğin gibi yaşama isteğini otomatikmen ahlaksızlık olarak etiketliyorlar. Artık sen bir ötekisin onların gözünde ve islah edilmen gerekmektedir. Oysa onların gittiği yolun anlaşılamayacak bir tarafı yok ki. O kadar çok inanıyorlar içinde bulundukları noktanın mükemmelliğine...

Mesela beni eşcinsellikten vazgeçirmeye çalışanlar oluyor eşcinselliğin bir sapma ve Tanrı tarafından eşcinsellerin test edildiğine dair. Ben de onlara diyorum ki; Eşcinsellik olunan bir şeyse sizde olun bakalım, eğer Tanrı eşcinselleri sınıyorsa, bu adaletsizlik değil mi? Yok, heteroseksüelleri de sınıyormuş ama başka alanlarda. Yani onlara göre heterosksüel cinsiyet kimliği tek doğru cinsiyet kimliği ve işte onlar eşcinsellerin cinsel yönelim gibi olmazsa olmazı değil de, haram gibi şeylerle sınandığını iddia ediyorlar. Beni eşcinselliğimden vazgeçirmeye çalışan arkadaşlardan birine bir soru sordum: Sen 31 çekiyor musun? diye. Kaçınılmaz olarak, dedi. Peki günah olduğunu bilmiyor musun? dedim. O da, daha büyük günah olan zinayı işlememek için 31 çekiyorum dedi. Yani her şeye bir kılıf uyduruyorlar kendi çıkarlarına PARALEL olarak. Mesela eşcinselliği iğrenç buluyor ama bir eşcinselin heteroseksüellik konusunda ne düşünebileceğine kafa bile yormuyor. Bu arkadaşımız da kamuda. Hem de eğitmen. Şimdi ben kime ne anlatayım değil mi? Onların düşünceleri ifade özgürlüğü, bizimki tahrik unsuru ki, düşüncelerimizi iade ettik mi küfürler, hakaretler gırla gidiyor. Tabi onların düşüncelerine PARALEL bir hükümetleri var. Olacak o kadar değil mi?

Heteroseksizmin canlı doğasına ters olduğunu anlatıyorum ama yanlış anlaşılıyorum. Sonra da bir bakıyorum, doğalarına uygun kendilerini gerçekleştirme vakti gelince heteroseksizmi unutuvermişler, heteroseksist değerleri el aşağı edivermişler. İşlerini gördükten sonra gene onlardan heteroseksisti, ahlaklısı ve de ahlakçısı yok.

Kızmıyorum artık inanın bu tarz durumlara. Şimdi anlamak istemeyene ne anlatabilirsin ki. Ama onların, bildikleri  sadece kendi inandıkları doğrultuda olduğu için, anlatacakları o kadar çok şey var ki... Oysa heteroseksist değerlere inancı sarsılan kişiler o yollardan çoktan geçmişlerdir ve bu değerlerin dayanaksız olduğunu gördükleri için de doğalarına, asıllarına dönmüşlerdir. Mesela bir arkadaşımız, daha doğrusu herkes bana dinden bahsediyor. Oysa ben onların inançlarını bilmiyor olabilir miyim bu topraklarda doğup-büyüyen biri olarak? Bilmesem kendi yolumu çizer miydim? Demek ki doğama uymamış ki ayrılmışım onların yolundan.

İnançsız biri dini kitapları bilmiyor olabilir mi? Onlar din karşıtı olarak yetiştirildikleri için mi dindar değillerdir? Mesela beni sorarsanız, dini gereklilikleri içinde yaşadığım koşullardan dolayı ben de yerine getirmek zorunda kaldım. Namaz kıldım, oruç tuttum, hatta Arap alfabesini söktüm, kutsal kitabı hem Arapça, hem de Türkçe anlamıyla okudum, yatmadan önce ben de dualar ettim ama... Daha 10 yaşındayken bunların bana uymadığını anladım. Evet evet, yanlış okumadınız. 10 yaşına kadar dini öğrendim ve hür irademle kararımı verdim o yaşta. İçinde yaşadığım çevre aynı gene, toplumsal yaşam ve değerlerine uygun bir çevre ama ben özgürlüğü seçtim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder