24 Mart 2014 Pazartesi

Yakışıklı yakışıklı erkekler birbirlerine aşık olurlarsa...


Yakışıklı yakışıklı erkekler, şekilci dünyada birbirlerine aşık olurlarsa; kadınlar hayıflanabilirler, korkuya kapılabilirler, komplekse girebilirler...

Heteroseksistler bu duruma-eşcinselliğe anlam veremeyebilirler; heteroseksistlik farklılıklara, doğanın gerçeklerine tüm algıların kapalılık halidir.

Şekilcilik ötekiler arasında da farklı ayrımcılıklara sebep olabilir. Çirkin eşcinseller acımasızca ötekileştirilmeye çalışılırken, fiziği düzgün olanlar kurtarılmaya çalışılır; sanki eşcinselliğin kurtarılacak bir hali var gibi.

Şekilcilikle ilgili iddialarım size tuhaf gelmesin. Kompleksli insanlar dünyasında yaşadığımız için, hayatta her şey şekilcilik üzerine kurulu veya tam tersi. Nefretimiz eşcinsellereyse, acımasızlığımız fiziksel eksikliği olanlara. Evet yanlış duymadınız; acımıyoruz bile onlara. Acıyormuş gibi rol kesiyoruz. Şekilciliğimiz bizim ne kadar ayrımcı ve acımasız olduğumuzun bir ifadesidir. Tabi tavırlarımızı yüzeysel geçersek, altında ne yattığını görmek istemeyebiliriz.

Şekilciliğin altında yatıyor aslında bütün olumsuzluklar; kin, nefret, şiddet, cinayet, ayrımcılık, dışlama, aşağılama. Öyle değil mi ama; bize güzel biri bakarsa iltifat olarak algılıyoruz, çirkin biri bakarsa taciz olarak algılıyoruz ve...

Evet şekilci gözlüklerle bakıyoruz etrafımıza ve doğru göremiyoruz gerçekleri bu yüzden. Bu yüzden de sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz, sağlıklı bir hayat süremiyoruz. Çünkü tüm hayallerimizi, tüm umutlarımızı şekilcilik üzerine kuruyoruz ve o şekilden de payımıza bir şey düşmediği zaman da hayal kırıklıkları yaşıyoruz şiddetli derecede; umutsuzluklara kapılıyoruz, komplekslere giriyoruz, kendimizden nefret eder hale geliyoruz, kendimize küsüyoruz, kendimize yabancılaşıyoruz, kendimizden kurtulmaya çalışıyoruz, kendimize trendlere uygun şekil vererek dahil olmaya çalışıyoruz şekilci dünyaya; ama sadece fiziksel şekilcilik bu. O yüzden umduğumuzu gene bulamıyoruz. Sonra da kendimizi kandırmaya başlıyoruz yalanlarla. Ve o yalanlarla etrafımızdakileri de ikna etmeye çalışıyoruz. İkiyüzlü bir dünya normalleşiyor sonra. Gerçeklere karşı duyarsız olmaya başlıyoruz. Çünkü duyarlı olursak bizim maskelerimiz de düşecek, bizim pullarımız da dökülecek; gocunacak yaramız var çünkü bizim de.

Ben denedim. Neyi mi; şekilci olmamayı. Gerçekten şekilci dünyanın kalıplarına uymayanlar da sevilebiliyor, çekici gelebiliyor hatta, paylaşabiliyorsan hayatı onlarla, hatta daha samimi bir şekilde paylaşabiliyorsun. Çünkü canlı dediğimiz varlığın ambalajı dışında da bir yapısı var. Herkesin hayatı gören gözleri var, nefes alan solunum yolları var, hayatı idame ettirebilecek bir metabolizması var, DUYGULARI var, en önemlisi herkes kadar eşit yaşama hakkı var...

Ne geçiyor ki elimize şekilcilik yaparak; komplekslerimizi yenmek için olumsuz taraflarımıza birilerine alet ederek? Olumsuz taraflarımızı-komplekse sebep olan şekilciliklerimizi kendi kendimize yenmeye çalışsak hayattan dersimizi başarıyla almış olmaz mıyız? Ve taçlandırsak bu öğrenimimizi en ötekisini, en çirkin diyebileceğimizi severek. Şekilcilikten kurtulduğumuzda, daha huzurlu göçmez miyiz bu hayattan; pişmanlıklarımız olmadan..? Asalet sınıfçılıkta değil, sınıfsızlıktadır.

Son olarak; dışımıza bakarak değil, içimizi görerek sevsek hayatı, hayattakileri... her şeyi. Kuralsız, koşulsuz paylaşsak sevgimizi, sevdamızı... Yükü daha az oluyor o zaman hayatın; bunun farkına varır mısınız deneyerek? Çok zor biliyorum şekilci dünyada şekilsiz olmak. O zaman, şekilci olmayarak yani, öteki oluyorsun değil mi? Öteki olmak ama kendin olmak; çok güzel bana göre.

Not: Düşüncelerimin akademik bir referansı yoktur. Sadece kendi deneyimlerime dayalı bir paylaşımdır. Çok da fazla anlam yüklenmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder