7 Mart 2014 Cuma

8 Mart Kadınlar Günü, yaşasın erkeklik!

Kadın cinayetleri dünyanın en büyük kanayan yarasıdır. Bilinmektedir, görülmektedir, sessiz kalınmaktadır. Çünkü bu cinayetleri dünyaya egemen olan erkekler işlemektedir. Hal böyle olunca da tabi ki de kökten bir çözüm bulmak istemeyecektir erkekler. Çünkü kadın cinayetlerine dur denilmesi, erkeklerin hegemonyasının sona ermesi demektir. Erkeklik eşitliği kabul etmez akan kanın durması pahasına. Zaten cinayetleri de erkekliğin temsilcileri işlemektedir. Niye dur desinler ki? Dur diyecek olsalar, zaten kadınları öldürmezler. Erkeklik dediğimizde, erkeklerin bencilliğinin sembolü, tanımı, ifadesidir. Yani erkeklik dediğimiz şey öyle gökten zembille inmiş bir şey değildir. Güç yeterliliğinin günlük hayatta vücut bulmasıdır.

Bir de kadınlara saygıdan bahsederler, sözde eşitlikten bahsederler, hatta daha ileri gidip erkeklerin üstünlüğünün doğal bir şey olduğunu savunurlar. Oysa eşit olmalı derken, eşit yaşama koşullarından bahsedilmektedir. Yoksa sadece cinsler arasında değil, bireyler arasında da fiziksel veya zihinsel farklılıklar bulunmaktadır ama bu artı özellikler güçsüz olanlara güç yeterliliği yapmak için kullanılamaz. Dünyanın maddi-manevi en güçlü insanının diğerlerinden daha üstün yaşama hakkı olamaz. Herkes kapasitesi ölçüsünde gelir dünyaya ve herkes kadar eşit yaşama hakkı vardır. Sanki maddi-manevi daha güçlü olunca, sanki diğerlerinden daha fazla, daha farklı yaşayabiliyorlarmış gibi. Hesabında trilyonlar olsa ne olacak, fiziksel olarak dünyanın en güçlüsü olsan ne olacak?

Nasıl bir şeydir ki bu güç de insanı mutlu etmektedir ve kaybetmek istememektedir? Bence korkak, özgüveni olmayan insanlar arkasını sağlama almaya kalkar ve elindeki gücü başkalarına güç yeterliliği olarak kullanır. Yoksa herkesin metabolizması birbirine yakındır, türler de birbirine yakın düşünmektedir ve fazlalıklar yığın olmaktan öteye gidemeyecektir. Oysa hayat paylaşınca güzel değil midir? Güzellikler paylaşım sonucunda çoğalır. Bütün dünya güzel bir şekilde yaşasa daha iyi olmaz mı? Yoksa insan dediğimiz canlı türü daha hala kötülükle mi beslenmektedir, birilerinin acı çekmesiyle mi varolmaktadır. Sanırım öyle. Hala ödürebiliyorsa, hala nefret edebiliyorsa, hala kendisini başkalarının yerine koyamıyorsa...

Erkek kadına bir eşya gibi sahip olmak istiyor, reddedilince de kadını öldürüyor. Sanki öldürünce sahip olabiliyormuş gibi. Ama şöyle bir zihniyet var: Benim dediğimi yapmıyorsa, bana karşı geliyorsa, gebersin gitsin. Bana, benim kararlarıma saygı duymayanın yaşamaya hakkı yoktur, diye düşünüyor. Gerekçesi erkek olması. Çünkü bu dünyanın erkekler için yaratıldığına ve her şeyin, herkesin onların hizmetine sunulduğuna koşullandırılıyor erkekler. Bu arada onları yetiştirenlerden biri de kurban olan kadınlar. Kurban oldukları halde bile erkekleri tutan kadınlar... Kendi oğlunun tarafını tutar, elin oğlu da kendi kızını öldürür! "Kadınlar neden öldürülüyor?" diye da hala düşünmez, düşünemez. O yüzden kadın cinayetlerinde kadınların da parmağı vardır. 8 Mart Kadınlar Günü'nü kutlarlar ama erkek çocuklarıyla, çocuklarının erkekliğiyle övünmekten de kurtaramazlar kendilerini.

Erkekler kadınları yok yere öldürürler, hapse girerler, çıkarlar ama gene de erkeklikleri terbiye olmaz. Çünkü günlük hayatta hala erkeklik hüküm sürmektedir. Dolayısıyla bu da erkeklere cesaret vermektedir. Zaten yasalar da erkekler tarafından oluşturulduğu için erkekleri desteklemektedir. En son kadın cinayetinde sevgilisi tarafından öldürülen kadın polisten yardım istemiş oysa. Zihniyetlerdeki erkek üstünlüğü, erkek bakış açısı değişmediği sürece, kadınlar öldürülmeye devam edecektir. Çünkü erkekler, erkeklik böyle istemektedir.

Cinayet işledikten sonra zorda kalınca, çıkar yol bulamayınca, kendini kurtaramayınca ne yapıyor erkek, erkeklik; intihar ediyor. Bu mudur erkeklik? O zaman başta da dediğim gibi çok zayıf bence erkekler. Yani oturup, konuşup çözüm bulamaktan bile acizler. Düşünmekten bile aciz ki, "Kadın benden neden ayrılmak istiyor?" diye sorgulayamıyor bile. Sorgulasa defosu ve haksızlığı ortaya çıkacak. Ne yapıyor erkek kendini düzeltmek yerine; kestirmeden gidip doğru olanı-kadını öldürüyor. Sanırım kendisini-yanlışlığı düzeltme yetisi yok. Hani erkek kadından daha üstündü? Siz kaç kadın gördünüz kendisini terk eden erkeği öldüren? İşte erkeklik gerçekleri kabul edemeyecek kadar güçsüz bir yapıya sahip.

Kadınlara tavsiyede bulunmak bana düşmez ama, kadınların çok erkek eksenli yaşadıklarına şahit oluyorum. Gerçekleri sadece yaşayınca, başlarına gelince öğreniyorlar. Oysa son durağa gelmeden önce bir şeyleri deneyimlemeden de öğrenebilirler. Bu kadar kadın erkekler tarafından öldürülüyor, "acaba neden?" diye sormaz mı insan? "Ben de diğer kadınların düştüğü konuma düşer miyim?" diye sormaz mı insan? Yoksa kadınların mağduriyeti içselleştirildiği için olağan hale geldi de, "Belki benim erkeğim bir umut iyi çıkar" düşüncesiyle mi erkeklere inanılıyor?

İçinde yaşadığımız erkek egemen kültürün kendi çıkarına uygun bir sistemi var ve kadınların mağduriyeti kaçınılmaz. Kaç kadın erkek egemen sistem dışında bir yaşam hayal ediyor ve bunun için mücadele ediyor? Kadınların daha iyi yaşayabilmesi için feminizm de yetmez. Kadınların kendi ayakları üstünde durmayı öğrenmeleri gerekiyor. Gerekirse erkeklerin soyadlarını almayacaklar, gerekirse aynı çatı altında yaşamayacaklar...

Sahi kadınlar erkeksiz yaşayamaz mı? "Yaşayamaz mı?" derken, "hiç erkeklere bulaşmasınlar" anlamında demiyorum, yani "erkeklere teslim olmadan" demek istiyorum. Hayat paylaşılsın ama bağımsız yaşasınlar. Aynı çatı altında olmadan aşkını da yaşarsın, seksini de yaşarsın, çocuk da büyütürsün... Ahlaksız mı derler? Öldürülmekten iyi değil midir? İstemez misiniz erkeklerin hükmetmediği bir dünyada yaşamak? Değiştirmek siz kadınların elinde. Oysa kadınlarıMIZ erkeği değiştirmeye çalışıyor önce kendilerinin değişip, erkeğe ona göre yön vermek dururken. Yetiştirdikleri çocukları kadınlara eşit bakacak şekilde yetiştirme şanslarını kullanmayıp, beraber oldukları erkekleri avuçlarının içine almaya çalışıyorlar. Olmayacağını anlayıncaya kadar da geç kalıyor, kendilerini bile kurtaramıyorlar.

Dünün kadınları bugünün kadınlarını düşünmemişler ama bugünün kadınlarının yarının kadınlarını her zaman düşünme, kurtarma şansları var. Sadece 8 Mart'la kurtarılamaz kadınlar, yıllarca 365 gün gerekiyor kadına bakış açısını değiştirmek için. Keşke ilmik-ilmik işledikleri el işlerine harcadıkları çabayı, çocukları yetiştirirken erkek egemen zihniyeti yıkmak için harcasalardı.

Kadınlara son bir söz: Erkekleri sevin ama erkekliği, erkek zihniyetini değil! Sonuçları ortada. Ruhunuzu erkekliğe bir kere kaptırdınız mı, sizi kimse kurtaramaz. Çünkü yardım isteyeceğiniz birimler de aynı zihniyette, etrafınızdakiler de. Yani herkes erkek zihniyetinde. Bir eşcinsel olarak ben de erkekleri-kendi cinsimi seviyorum ama zihniyeti erkek olanları değil, erkek bedeninde kadın zihniyeti ve ruhu olanları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder