Namus cinayetleri soykırımdır!
Dün bir haber okudum "Vahşet" başlığıyla. Hatta gece gece kaçmaya çalıştım haberden etkilenmemek için ama okudum. Doğu'da bir kız evlilik dışı ilişki yaşayıp hamile kalıyor ve kadın sığınma evinden amca oğulları tarafından bir "şey yapmayacağız" kandırmacasıyla götürülüp, işkenceyle ve boğularak öldürülüyor, sonra da bir su kuyusuna atılıyor. Kadının ceseti bulunuyor ve katiller tutuklanıyor.
Ne kadar basit anlattım değil mi kadının can verme şeklini göz önünde bulundurduğumuz zaman? Düşünüyorum da biz hangi çağda yaşıyoruz, hangi zamanda yaşıyoruz, hangi coğrafyada yaşıyoruz. Bence bu tür vahşetler insan aklının alabileceği hiçbir zaman ve döneme tekabül etmiyor. Bunun ilkellikle, yobazlıkla bile açıklaması olamaz. Ben nefrete bile sığdıramıyorum bu tür cinayetleri. Nefretin bile psikolojik bir dayanağı vardır. Psikolojik bozukluğun, psikopatlığın bile bir sınırı vardır. Yani güçsüz bir kadın devlet korumasından alınıyor, iki erkek tarafından yok ediliyor. Sebebi aşk, sevgi, kendini bir şekilde gerçekleştirme. Ne oluyor bu erkeklere? Erkeklikte bile var mıdır böyle bir şey? Gerçekten erkeklikten hiç hazzetmiyorum ama erkek egemenliğinin de bir sınırı vardır. Lütfen bu konuda tecrübeli sosyologlar, psikologlar bizim anlayabileceğimiz dilden bir açıklamasını yapsın da anlayalım. Gerçekten namus cinayetinin bile sınırı vardır diye düşünüyorum. İki amcaoğlu cinayeti işleyen. Ana, baba, kardeş falan da değil. Bunlar aile veya çevresi tarafından tutulmuş tetikçiler mi? Hangi vicdan böyle bir görevi üstlenebilir? Tamamen beynin insanlıktan arınmış olması ve de öldürmeye, nefrete koşullandırılmış olması gerekir böyle beyinlerin.
Bu cinayetler sadece basına yansıyanlar. Daha geri planda neler döndüğünü bilmiyoruz ama tahmin edebiliyorum. Çünkü doğu kültüründe kadın bir hiç olduğu gibi zararlı bir mahluk gözüyle de görülüyor. Yaşanılanları görünce hayvana bile bu kadar nefret gözüyle bakılmıyordur. Nasıl bir intikamdır bu, neyin intikamıdır? Ruhların, kişiliklerin kontrol altına alınamadığı cahiliye devrinin de ötesinde bir şey olması gerekir. Cahilliğin bile bir acıması vardır.
Benim aklım duruyor inanın bu haberleri okuduğumda ama asıl akıl durmasını bu olaylara normal bir şeymiş gibi hiç kimsenin dur dememesinden dolayı yaşıyorum. Bir şeyler yapılıyor ama sanki formaliteden gibi. Toplum onaylıyor ne yazık ki kadınların soykırıma uğramasını. Evet kadınların katledilmeleri bana göre kadın cinsiyetine karşı bir soykırımdır. Kadın oldukları için sebepsizce öldürülüyorlar kadınlar. Bahaneleri de namus.
Şimdi asıl değinmek istediğim konuya gelelim, yani Kürt temsilcilerine falan. Bunlar halkı temsil ettiklerini söylüyorlar, halka özgürlük için mücadele ettiklerini söylüyorlar ama özgürlük kime, özgürlük neye acaba? Kürt halkı bir Amerika olsaydı ne değişirdi. Özgür mü olurdu? Özgürlük bir ırkın, milliyetin, vesairenin özgürlüğü müdür? Bunun için mi özgürlük mücadelesi yapılıyor gerçekten? Eğer özgürlük bu ise, ben bu özgürlüğün karşısındayım. Dünyaya hegemonyanı kursan ne olacak ki kadınların hayvanlar kadar bile değeri olmadıktan sonra? Eşcinsel katliamlarından söz etmeye daha sıra bile gelmiyor kadın cinayetlerinden. Analar, babalar çocuklarını katlediyor, kardeşi kardeşe kırdırıyor. Ne için, namus için. Ben adına sevgi diyorum, aşk diyorum, yaşama hakkı diyorum ama sen namus diyorsun, töre diyorsun. Lütfen özgürlük için mücadele edilirken insanlık elden bırakılmasın. Halk için özgürlük mücadelesi yapılırken, birey katliamları görmezlikten gelinmesin. Ben hiç kimsenin ağzından duymuyorum kadın veya eşcinsel cinayetleri için bir şey yapılması konusunda. Herkes için özgürlük, eşitlik deniyor ama halkı bireyler konusunda eşitliğe ve özgürlüğe inandırmaya kimse yanaşmıyor. Milliyete özgürlük var ama bireye özgürlük yok. Demokrasi anlayışınız bu mu öyleyse? Şahsen ben özgürlük için ortaya çıksam, önce aile içinden başlarım, mahallemden başlarım, bölgemden başlarım. İnsanlar arasında eşitlik olmadıktan sonra, bireysel özgürlük olmadıktan sonra kağıt üzerindeki demokrasi neye yarar.
Size bir şey söyleyeyim mi? Ben böyle bir özgürlükten korkuyorum. Vicdansız bir özgürlükten, muhafazakar özgürlüğe göre daha çok korkuyorum. Din beni lanetliyor ama namus cinayetine kurban etmiyor. Bu ülkenin acilen kadını yok sayan, yok eden kültürü iyileştirmesi gerekiyor. Batı'da kadınların mesleki cinsiyetçilik mağduru olduğuna tepki gösterirken, Doğu'da kadın yok sayılıyor ve yok ediliyor göz göre göre. Olağan bir şeymiş gibi davranılıyor bu duruma-kadınların yok sayılması, yok edilmesi, katledilmesine. Vicdanları bir kontrol etmek gerekiyor.
Çok pardon ama bir şeyler yapılıyor da ben mi derin uykudayım?! Ya da ben gerçekten çok mu lüzumsuz tepkide bulunuyorum.? Herkes kültüründen memnun da ben mi "bana ne oluyor" durumunda mıyım? Gerçekten her şey yolunda ve herkes halinden memnun olsa da benim aklım hiç ama hiç almıyor bu durumları. İnsanlar öldürülüyor işkenceyle ama herkes gene kendi ideolojisinin politikasında. "Yazık" diyorum sadece! Hakkıyla yapılan özgürlük mücadelelerinden de tepkimden dolayı "pardon" diyorum.
Son olarak bir soru sormak istiyorum. Kadın temsilciler hemcinslerini temsil ettiklerine inanıyorlar mı, ondan da önce kadınların temsil edilmesi gerektiğine inanıyorlar mı? Sahi onlar ne için temsilci olmuşlar? Sadece milletvekili olmak için mi, erkeklerin kadın versiyonu olmak için mi? Sanırım kadınları heteroseksizme ikna edebilmek için köprü olmak amacıyla milletvekili olmuşlar.
Gerçek anlamda özgürlük heteroseksizmden kurtulunduğu zaman olacaktır. Şu anda yapılan özgürlük mücadeleleri, heteroseksizmin kendi arasında, kendi için yaptığı mücadelelerdir. Bunlardan hiç kimseye fayda gelmeyecektir. Doğada milliyet, din, ırk, dil, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, sınırları çizmek, vesaire için özgürlük mücadelesi yoktur. Bireyin özgürce yaşama hakkını kullanma mücadelesi vardır.
Not: Geçtiğimiz yıl da amcaları bir eşcinseli öldürmüşlerdi sırf cinsel yöneliminden dolayı. Amcalık denilen şey demek böyle bir şey ahlak ve namus adına kendine vazife çıkaran.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder